GüncelMakaleler

DÜNYA | ULUSLARARASI KAPİTALİZMİN SARMAL DURUMU VE COVİD-19

Uluslararası alanda oluşan sorunlar tüm dünya ülkelerini kapsamıştır. Uluslararası boyut kazanan ve her geçen gün giderek derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar iyice katmerli hal almıştır.

Uluslararası alanda oluşan sorunlar tüm dünya ülkelerini kapsamıştır. Uluslararası boyut kazanan ve her geçen gün giderek derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar iyice katmerli hal almıştır.

Müdahale edilemeyen mevcut durumun yarattığı kısır döngü, süreci kendi etrafında dönen dar bir alana sokmuştur. Bunun sonucu sistemin bağrından çıkan sorunlar silsilesi uluslararası emperyalist sistemi ve bağımlı ülkeleri iyice sarmal bir aleme sürüklemiştir. İyice büyüyen çelişkiler yumağı uluslararası sistemin girdiği ekonomik ve siyasi krizi de had safhaya tırmandırmıştır.

Müdahale edilemeyen ve iyice kemikleşen bu durum beraberinde daha yapısal ve daha müzmin bir krizin belirtilerini dışa vurmaya başlamıştır. Nitekim uluslararası sistemin girdiği buhranın aldığı kronik boyut, sistemin dokusunda oluşan tahribatların göstergesidir.

Krizin yarattığı tahribatlar varlığını devam ettirirken, mevcut durumda yeni bir bunalım ve kriz evresine girilmiştir. Ancak bu kriz, bazı burjuva iktisatçılarının itirafına göre bile tarihi olarak gelmiş geçmiş en büyük krizdir.

Bu kriz 2008 krizinin yarattığı tahribatları hala barındıran sistemin yapısında daha derin sorunlar yaratacaktır. Uluslararası emperyalist sistem ve pazarların girdiği bu depresyonun külfeti çok ağır olacaktır.

Uluslararası tekellerin ve emperyalist devletlerin bir türlü üstesinden gelemedikleri önceki krizlerinde varlığını devam ettirdiği koşullarda oluşan bu depresyon ve buhran, emperyalist sistemi çöküşle karşı karşıya bırakmıştır. Ancak emperyalist kapitalist sistemin kendiliğinden çökmeyeceği ortadadır. Ve çok daha önemlisi bu çöküşün tüm külfeti işçi sınıfına ve işsiz kalan yığınlara çıkarılacaktır.

Pandemi öncesinde, dünya çapında işçi sınıfının ve ezilen halkların emperyalist kapitalist sistemin krizinin ortaya çıkardığı koşullara karşı tepkisi söz konusuydu. Çünkü geçmişe kıyasla dünya çapında emperyalist ülkelerde ve bağımlı ülkelerde sömüren ve ezenler açısından durum giderek vahim bir hal almıştı.

Nitekim son 10 yılda Avrupa’da, Amerika’da ve bağımlı ülkelerde kitleler belli aralıklarla meydanlara çıkmış, başkaldırmışlardı. Daha yakın dönemde, 2019’un ikinci yarısında Covid-19 virüsü arifesinde, sokağa dökülen kitleler Fransa, İspanya, Şili, Lübnan, Irak, İran, Cezayir, Honduras, Kolombiya, Ekvador, Bolivya, Malta, Sudan, Hindistan vb. ülkelerde yine meydanlara çıkıp ağırlaşan sömürü ve gerici düzene karşı tepkilerini göstermişlerdi.

Tekelci burjuvazi bu konjonktürü biliyordu. Sistemleri iyice tıkanmıştı. Oluşan ekonomik, sosyal, siyasal sorunlara kendi çıkarları doğrultusunda müdahale edemiyor, çözüm üretemiyor, bulundukları fasit daireden bir türlü çıkamıyorlardı. Hem de işçi sınıfı ve halklar ayaklanıyor, öfkelerini dile getiriyor, temelleri sarsılan sistemi ve siyasi iktidarları daha sarmal duruma itiyorlardı.

Uluslararası finans kapital böylesi bir süreçte “dijital-kapitalizme” geçmeyi ve dünya çapında yürürlüğe koymayı tasarlamıştır. Uluslararası kapitalizmin belirttiğimiz sorunları ve teknolojik gelişme onları böylesi bir kulvara zorluyordu. Bu süreci yer yer uygulamaya koymuşlardı. Ama tam egemen kılınamamıştır.

İşte böylesi bir zamanda Covid-19 salgını ortaya çıktı ve dünyayı abluka altına aldı. Tüm ülkelere yayıldı. İnsanlığın sağlığını tehdit ediyor. Çin’de başlayan ve başta Avrupa ülkeleri ve Amerika’da üst boyutlarda kendini gösteren koronavirüs şimdiye kadar iki milyonun üstünde insana bulaştı, 150 binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Daha bir müddet varlığını devam ettirecek ve katbekat insanın ölümüne neden olacak. Ve dünya bir müddet koronavirüs salgınıyla baş başa kalacak.

Burada dikkat çeken bir diğer nokta, virüsün dünya çapında beklenen ekonomik depresyon arifesinde ortaya çıkması ve uluslararası atmosferi değiştirmesidir. Yukarıda değindiğimiz mali ve ekonomik kriz ve yaratacağı tahribatlar ile ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar, Covid-19 virüsünün ortaya çıkmasıyla kitlelerden kamufle edilmiş ve virüs gündemin merkezine oturmuştur. Aynı zamanda zorunlu olarak evlerine çekilen insanlarda kaos, korku, panik havası oluşurken başta Amerika, Avrupa, Çin gibi devletler tarafından sistemin ekonomik, sosyal ve siyasal yapısıyla ilgili kararlar da alınmaktadır. Ki bu kararlar işçi sınıfı, beyaz yakalılar ve toplumun tüm ileri kesimleri üzerinde baskı unsuru oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu konuya ileride daha geniş değineceğiz.

 

Emperyalizmin Buhranı ve Dijital Kapitalizme Geçiş Girişimi

Mevcut durum sorunların ve çelişkilerin giderek derinleştiği ve uç boyutlara tırmandığı bir sürece tekabül ediyor. Uluslararası finans kapitalin girdiği açmazın derinleşmesi, ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların böylesi bir mertebeye ulaşması, sınıf çelişkilerini keskin boyutlara tırmandırmıştır. Öyle ki artık sorunlar ve çelişkiler helezonik olarak sistemin en uç alanlarına kadar yayılmıştır. Bunun sonucu emperyalist burjuvazi içine girdiği buhranın ve yarattığı sorunların faturasını işçi sınıfına ve dünya halklarına çıkartmayı planlıyor.

Emperyalist burjuvazinin girdiği sarmal durum ve devreye sokmak istediği plan nedir?

 

  1. a) Emperyalist Kapitalist Sistemin Krizi Kronikleşmiştir:

Emperyalist burjuvazinin 1973-74 “petrol kriz”i sonucu “neo-liberalizm” “küreselleşme”, “yeni dünya düzeni” gibi yaftalarla girdiği süreç, oluşan sorunların üstesinden gelmediği gibi, günümüz mertebesinde iyice kronik boyutlara tırmanmıştır. Öyle ki, girilen aşırı-üretim krizi ve akabinde mali kriz mevcut dönemde iyice müzmin hal almıştır.

1990’ların sonları ve 2000’lerden sonra kendisini daha fazla hissettiren yapısal krizler süreci, bilindiği gibi 2008 “Mortgage” krizi ile doruğa çıkmıştı. Bu kriz mali piyasalarda ve üretim sürecinde ciddi tahribatlar yaratmış, sistemin temellerini iyice sarsmıştı. Mali piyasalardaki şişen balonun patlaması misali birkaç trilyona tekabül eden sanal sermaye buharlaşmış, yok olup gitmiştir.

Üretim sürecinde oluşan aşırı-üretim krizi, birçok tekeli, fabrikaları, ticari vb. yerleri sarsmış, bunların bir kısmı kapanmıştır. Bankaların ve tekellerin bir kısmı iflas etmiştir. Diğer bankalar ve tekeller devletler tarafından alınan kararlar doğrultusunda kurtarılmış ve onlar lehine çıkarılan yasalar ve düzenlemeler ile önleri açılmıştır. Emperyalist devletler tarafından basılan karşılıksız parayla ellerinde kalan hisse senetleri ve tahviller alınmış ve önleri açılmıştır. Üretim ve ticari alanda da devletler tarafından mali imkanlar tanınmış ve lehlerine yasal imkanlar oluşturulmuştur.

Buna karşın krizin külfeti işçi ve halklara çıkarılmıştır. İşsizlik çığ gibi artmış, mevcut sosyal haklar gasp edilmiş, ücretler düşürülmüş, işgünü süreleri uzatılmış, taşeron tarzı işçi çalıştırma daha öne çıkarılmış, süresiz iş sözleşmeleri zorunluluğu kaldırılmış, esnek üretim tarzı üzerinden birçok hak ve imkanlar iyice budanmıştır. Sendikal örgütlenmelere zorluklar çıkarılmış ve sendikalı işçi sayısı azaltılmıştır.

Sermaye sıcak para olarak bağımlı ülkelere daha fazla kaydırılmış ve yüksek faizlerle sömürüden daha fazla pay almıştır. Bağımlı ülkelerin pazarları ve borsaları emperyalist tröstlerin, bankaların, tekellerin yörüngesine daha çok sokulmuştur. Kısacası 2008 krizinin külfetinin önemli bölümü sömürge, yarı-sömürge halklarına yüklenmiştir.

Tüm bunlara karşın emperyalizm ve pazarlar bir türlü girdikleri girdaptan çıkabilmiş değildir. 2008 buhranı uluslararası emperyalist sistemde müzmin bir kriz hali yaratmıştır. Sistemin iç yapısında oluşan çelişkiler yumağı bugün daha kronik boyutlara tırmanmıştır. Öyle ki, üretim süreci dışında oluşan aşırı sermaye birikimi hala kapitalizmin genişletilmiş yeniden üretim sürecine sokulabilmiş değildir. Bunun sonucu sermaye borsalara kaydıkça sanal sermaye olmuş ve bir yerden sonra o sanal aleme yığılmıştır.

Bununla beraber üretici güçler hızla gelişmiştir. Ancak üretim ilişkileri kapitalizmin işleyişi sonucu gelişmesinin önünde engel teşkil etmiştir. Ve süreci aşırı-üretim ile sınırlı tüketimin damgasını vurduğu kriz dönemi almıştır. Ama önceleri krizin yerini istikrara bıraktığı süreç artık bu dönemeçten çıkmış, krizin kalıcı hal aldığı döneme girmiştir.

Elbette ki üretim sürecinde ve dolaşım sürecinde yer alan sermaye vardır. Kapitalizmin sonuna kadar var olacaktır. Ama üretim ve dolaşım süreci dışına taşan aşırı sermaye de giderek daha büyümekte ve sistemin derinliğine yansıyan sorunlar yaratmaktadır. Bir yerden sonra Marks’ın deyimiyle bu “sermaye tekeli, kendisiyle birlikte ve kendi egemenliği altında fışkırıp boy atan üretim tarzının ayakbağı” olmaktadır.

“Kapitalist üretim tarzının ayakbağı” olan sermaye merkezileşmiş ve toplumsallaşmıştır. Bu da üretimin genişlemesini ama artık mevcut pazarların üretilen metaların tüketilmesine yetmediği dönemi beraberinde getirmiştir. Üst üste gelen kronik krizler sarmalı, üretim tarzının ayakbağı olan aşırı sermaye birikimini sanal piyasalara hapsetmiştir. Tüm bunlar beraberinde yukarıda belirttiğimiz gibi işsizliğin, sömürünün ve sosyal hakların gaspını, yoksulluğun had safhaya ulaşmasını beraberinde getirmiştir.

Ayrıca günümüzün emperyalist aşamadaki kapitalizmi doğayı da tahrip etmiştir. Kapitalist üretimde önlem alınmaması, doğanın tahrip edilmesi, karbondioksit gazını artırmış ve ozon tabakasını delmiştir. Bu durum beraberinde buzulların erimesine neden olmuştur. Ayrıca oksijenin önemli bölümünü barındıran ormanları yok etmiştir.

Doğayı tahrip eden kapitalizm ve emperyalistler denizi kirletmiş ve Tsunami depremlerini de üst boyutlara tırmandırmışlardır. Tahrip ettikleri doğa, tabiat, çeşitli virüslerin üretimini ve mutasyonu artırmış, dünyayı tehdit eder hale gelmiştir. Oluşan tüm doğa sorunlarını da egemen olan mevcut sistemin bizzat kendisi yaratmıştır. Uluslararası mevcut yapı sınıfsal, ekonomik, siyasal baskı ve çelişkiler ile doğayı da fasit bir daire içine sokmuştur. Bu durumun da sorumlusu mevcut sistemin bizzat kendisidir.

 

  1. b) “Dijital Kapitalizm”in Devreye Sokulması:

Emperyalizmin sorunları ve içinde bulunduğu kriz furyası almış başını gidiyor. Çürüyen ve can çekişen uluslararası mali sermaye yeni bir kriz girdabına daha girmiş durumda. Hatta bu kriz sistemi en tahrip eden ve etkin çöküşe sürükleyen dönemece sokmuş durumdadır. Covid-19 türü virüs salgını bu durumu hızlandırmış, tahribatı daha artırmış ve kitlelerden kamufle etmiştir. Oysa bu kriz Covid-19 olmasaydı da olacaktı. Sistemin içinde bulunduğu çelişkiler yumağı -deyim yerindeyse- onun uçurumun kenarında konumlanmasına yol açmıştı.

Teknolojinin giderek gelişmesi üretici güçlerin gelişmesidir.  Üretici güçlerin bugünkü vardığı had safha üretim araçlarının merkezileşmesini ve emeğin daha toplumsallaşmasını da beraberinde getirmiştir. Üretici güçlerin ve teknolojinin gelişmesi olumlu bir şeydir. Ancak mevcut kapitalist üretim ilişkileri (üretim araçlarının kapitalist mülkiyet biçimi, üretimin bölüşüm ve dağılımı) gelişmenin önünde engel teşkil eder ve sorunlar yumağını beraberinde getirir.

Nitekim teknolojinin vardığı bu boyut artık sistemi dijital kapitalizme sokmuştur. 4. Sanayi Devrimi dedikleri bu süreç kafa emeğinin daha öne çıkması, kol emeğinin geçmişe kıyasla nispi daralmasını beraberinde getirecektir. Ancak bu dijital gelişmeye karşın muhafaza edilecek kapitalist üretim ilişkisi yukarıda değindiğimiz çelişkileri bertaraf etmeyeceği gibi daha da derinleştirecektir. Çünkü robotlar üzerinden yapay zekanın, otomasyon sisteminin vb. ilişkilerin daha öne çıkarılacağı dijital kapitalizm sorunları bertaraf etmeyeceği gibi daha uç boyutlara tırmandıracaktır. Bunun sonucu krize neden olan aşırı üretim ve mali kriz sorunu varlığını devam ettirecektir.

Hem de daha katmerli boyutlara tırmanacaktır. Zaten var olan işsizliği daha artıracaktır. Hatta kalıcılaştıracaktır. Bunun sonucu düşen kâr haddini artırmak için daha fazla sömürüye gidilecektir. Geçmişte elde edilen birçok haklar gasp edilecektir, lağvedilecektir.

Emperyalist aşamaya ulaşmış kapitalizmin bugünkü durumu öyle bir hal almış ki; para politikalarını bile artık kapitalizmin kurallarına göre yürütemiyorlar. Durmadan para basmak zorunda kalıyorlar. Üretim sürecinin ve dolaşım sürecinin dışında bastıkları para altın rezervi karşısında iyice değer kaybetmekte, sanal para olan dijital paraya yönelmek zorunda kalmaktadır. Bunu henüz resmileştirememişlerdir. Bunun için kripto paraya bağlı bitcoin tarzı sanal para sistemini uygulamak istiyorlar.

Yani piyasada altın rezervinden kopuk, üretim, dolaşım, ücret, alım, satım vb. rezervlerden de kopuk, artık görünmeyen, dokunulamayan banka kartlarının içindeki itibari para sistemine geçmek isteniyor. Ancak bu o kadar kolay değil ve paranın alım gücünü giderek düşürecek çelişkiler yumağını daha üst boyutlara taşıyacaktır. Ayrıca daha çok, sınırsız para basmaya ihtiyaç duyan batılı emperyalistlerin ihtiyaç duyduğu bu para sistemine Çin ve Rusya gibi devletler karşı çıkıyorlar. Aralarındaki çelişkilerde öne çıkan sorunlardan birini bu dijital para sorunu oluşturuyor.

 

  1. c) Kapitalistler Sürece Uygun Örgütlenecekler!

Kapitalist/emperyalist ülkelerin günümüzde kısmen devreye konan sanayi 4.0 sürecine tekabül eden “dijital kapitalizmi” hakim hale getirmeleri, beraberinde devlet erkini de faşistleşmeye zorlayacaktır. Çünkü derinleşen ve üstesinden gelinemeyen ekonomik ve sosyal sorunlar nasıl ki sınıfsal baskıyı ve sömürüyü katmerleştiriyorsa, buna paralel siyasal ve sosyal baskıyı da katmerli boyutlara tırmandıracaktır. Ekonomik sorunlar ve sosyal sorunların faturasının kol ve kafa emekçilerine kesilmesi, burjuvaziyi ve onların ezilen sınıflar üzerindeki baskı ve tahakküm aygıtını daha üst düzeye tırmandıracaktır.

Tekelci burjuvazi, istikrarlı dönemde işçi sınıfının bir kısmını aristokratlaştırdıkları koşullarda burjuva demokrasisini uygulayabilmişlerdir. Ama yukarıda değindiğimiz gibi yapısal kriz ve depresyon süreci burjuvaziyi ekonomik ve sosyal alanda nasıl saldırgan kılıyorsa, siyasi alanda da saldırgan kılmakta ve burjuva demokrasisi giderek yerini faşizan sürece bırakmaktadır. Nitekim günümüzde ABD’de Başkan Donald Trump’ın faşist taraftarları birtakım şehirlerde tehdit gösterileri yapmaktadır. Yine İngiltere’nin son Başbakanı Boris Johnson’ın faşist yüzü açıkça görülmektedir. Ayrıca İtalya, Avusturya’da faşist partiler hükümetlerde yer aldılar. Ve yine Almanya, Fransa gibi ülkelerde faşist partiler ikinci, üçüncü sıralara yükselmektedir.

“Dijital kapitalizm”le işçilerin sosyal hakları daha kesilecek, işsizlik daha artacak, ücretler dondurulacak, iş süreleri uzatılacak ve birtakım karar ve uygulamalar daha işçilerin aleyhinde yürürlüğe konulacaktır. Bu da işçi sınıfının ve demokrat kesimlerin kapitalizme karşı eylemlerini artırmalarını beraberinde getirecektir. Tüm bunlara karşı burjuvazinin devleti “önlem” olarak siyasi kararlar ve pratik uygulamalar düşünmektedir.

Covid-19 mutasyonu tam da bu dönem ve bu şartlarda ortaya çıkıyor. Bu virüs salgınıyla dünya çapında oluşan kaos, korku, panik havası sonucu, oluşan kriz ve “dijital kapitalizm”in çıkarılacak yasa ve uygulamaları toplumdan kamufle ediliyor. Aynı zamanda toplumu iyice denetim ve baskı altına alacak yasa ve uygulamalar kaos ortamıyla yürürlüğe konacaktır. En basit örneğiyle, telefonlar üzerinden herkesin konuşmaları ve nereye gideceği, ne yapacağı vb. takibat altına alınacaktır. Bu faşist yasalar geçmişin klasik uygulamaları yerine “modern” uygulamalar olarak uygulanacaktır. Burjuvazi “dijital kapitalizm”le birlikte böylesi siyasi baskı ve yaptırımların da hazırlığı içindedir.

 

Sınıf Mücadelesi Daha da Gelişecektir!

Yukarıda belirttiğimiz gibi bugünkü teknoloji ve üretici güçlerin mevcut yapısı kapitalizmin üretim ilişkilerine ters düşmektedir. Bunun sonucu çelişkiler daha keskinleşecektir. İşsizlik daha artacak, sömürü ve yoksulluk daha gelişecektir.

Bu durum emperyalizme bağımlı ülkelerde daha üst boyutlara tırmanmasını doğuracaktır. Emperyalizmin yarattığı sorunların külfeti ve faturası daha çok ekonomik olarak ilhak ettiği ve kendine bağımlı kıldığı ülke halklarına çıkarılır. Nitekim daha yakın zamanda Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da birçok ülke halkları meydanlara dökülmüş, başkaldırmış ve radikal eylemlerle tepkilerini dile getirmeye başlamıştı.

Bu tepkiler ve eylemler Avrupa’da ve Amerika’da da gündeme geliyordu. İşçiler, gençler ve işsiz kalan kesimler de kapitalizmin yarattığı sorunlara karşı öfkelerini gösteriyorlardı. Şimdilik bu eylemler durmuş durumdadır.

Bu virüsün ilk etapta ortaya çıkardığı kaos, kargaşa, panik, vb. ruh hali toplumun bu çelişkileri görmesi ve tepkisini yansıtmasını durdurdu. Covid-19, insanlık için ciddi tehlike oluşturmaktadır. Burjuvazi böylesi kaos ortamlarından yararlanır ve tasarladıkları kararları pratikte uygulamaya koyar. Hatta bazı kaos ve panik atmosferini burjuvazi bizzat kendisi yaratır ve ihtiyaç duyduğu politikayı o zaman pratiğe geçirir. Neo-liberalizm döneminde bu yönteme sık sık başvurmuştur.

Nitekim Covid-19 virüsünün de “dijital kapitalizm”in yürürlüğe konması için burjuvazi tarafından hazırlanıp piyasaya sürüldüğü şüpheleri söz konusudur. Bu sınıfın böyle bir kaygı yaratması çıkarları için her şeyi mübah gören sınıf karakterinden ileri gelmektedir. Dolayısıyla komünistlerin bu sınıf hakkında Marks’ın deyimiyle bilimsel kuşku duymaları doğaldır. Kaldı ki, laboratuvarlarda doğrudan onlar tarafından hazırlanan bir virüs olmasa da onların doğayı dizginsizce talan etmesinin sonucudur. Dolayısıyla onların egemen olduğu mevcut sistemdir, yine sorumlusu onlardır.

Bununla birlikte uluslararası toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal çelişkileri belli bir süre içerisinde tekrar öne çıkacak ve ezilen sınıflar mücadele alanlarında tekrar yer alacaklardır. Hatta sömürü ve baskı mekanizması onların tepki ve eylemlerini daha üst düzeylere tırmandıracaktır. Çürümüş, can çekişen emperyalizmin içinde bulunduğu mevcut duruma değindik. Tabi ki, onlar iktidardalar. Ve iktidarda var oldukları müddetçe baskı, tahakküm, saldırı, sömürü vb. tüm furyalarını sürdüreceklerdir. Ama onlar nasıl varsa, onların ezdiği proletarya ve halklar da vardır.  Ezilen yığınlar eninde sonunda onları alt edecektir. Sınıf bilinçli proletarya önderliğinde nihai zafere ulaşılacaktır.

Bu tarihsel materyalizmin yasasıdır. Eskiyen ve pörsüyen maddenin miadını tamamladığında kendi içinde girdiği çelişki evresi sonucu başka maddeye dönüşmesi, yeni maddeyi doğurması misali; tarihsel olarak miadını tamamlayan her sistemin de kendi içindeki çelişki evresi sonucu başka bir sistemi doğurması gerçeği geçerliliğini korumaktadır.

Nasıl ki kapitalizm feodalizmin bağrından çıkmıştır; kapitalizmin bağrından da sosyalizm, komünizm çıkacaktır. Marks’ın benzetmesiyle “Zor, yeni bir topluma gebe her eski toplumun ebesidir. Zor, kendisi, bir ekonomik güçtür.”

Marks’ın tahlili gayet açıktır. Zor unsurundan kastedilen devrimdir. Ve devrim salt bir istek olayı değildir. Bu her zaman söz konusu olamaz. Ama ne zamanki bir toplumun artık sarmal hal aldığı, fasit daire içine girdiği, koruyan kabuğun içten giderek zorlandığı, çatırdadığı ve giderek bir sonraki toplumun nesnel ve öznel koşullarını oluşturduğu evrede, bir sonraki topluma gebe olan sistemin ebesi devrimle ancak bu doğum gerçekleşir.

Dolayısıyla böylesi bir sürece girilmiştir. Bu nesnel durum görülmeli ve girilen uluslararası süreç objektif değerlendirilmelidir. Ve eksiklik de belirlenerek giderilmelidir. Dayatan eksiklik, emekçi kitleleri ve tüm ezilen katmanları örgütleyecek, önderlik edecek öncü müfrezesinin daha sağlam temeller üzerinde geliştirilerek devrim perspektifiyle yığınlara önderlik etmesidir. Eksiklik buradadır. Bu eksiklik giderilmeyecek bir durum değildir. Karar, inanç ve doğru nesnel hat bunun panzehiridir. Kaldı ki, girdiğimiz süreç bu şartları daha olgunlaştırıyor.

Tabi ki bu durum birden olacak bir olay değildir.

Bir devlet ve sistemin devrilmesi, alt edilmesi günübirlik olay değildir. Ama onların mevcut durumları da tarihsel olarak en sarsıldıkları ve en zayıfladıkları, giderek kronik kısır döngü içine girdikleri dönemdir. Elbette ki emperyalist kapitalist sistemi ciddiye almak gerekir. Sistem krizlerden kendini yenileyerek çıkma özelliğine sahiptir. Yaşanan durum bu anlamıyla bizlere önemli görevler yüklemektedir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu