GüncelMakaleler

JOKER | “Kötü Adam” Başrolde

Hollywood, o 'devrimciyi’ insan katleden ve ‘düzen bozulunca her şey kaos olacak, biraz kötü olsa da bu sistem devam etmeli’ mesajını vermesini sağlayan bir katile çevirdi.

Hollywood’un gişe rekorları kıran filmleri, toplumlarımızın ideolojik çıkmazlarının kesin göstergeleri olduğunu başarılı bir şekilde ispat ediyor.

Her dönemin kendine ait ‘ruhunu’ işleyen Hollywood filmleri, filmlerindeki alt metinleriyle, film içerisindeki ideolojik unsurları incelenmesi gereken bir konular dizisi barındırıyor.

Hollywood, yıllardır hepimizin aklına kazınan Rocky, Rambo vb. büyük bütçeli sinema filmleriyle birçok sahte ‘kahraman’ yaratan, film sonlarındaki Amerikan bayrağı klişesiyle de en iyinin kendisi olduğunu haykıran bu tarz yapımlarla tarihi bile değiştiren bir furya başlattı. Z kuşağı gençliğine Nazi faşizmini kimin yendiğini sorduğunuzda büyük oranda ‘Amerika’ cevabını alacağınız bir tarih saptırmasıdır bu.

Aynı zamanda Amerikan halkının dönemsel buhran ve krizlerinde bir ‘lider’ çıkaran da yine bu Hollywood sektörüdür. Örneğin yine herkesin bileceği kahraman ‘Superman’ 1920 Amerikan ekonomik buhranında çıkmıştır. Dönemde hemen iyi bir reaksiyon alan çizgi romanları satış rekorları kırmıştır. Tabii Hollywood’un el atmasıyla filmleri yapılmış, bütün dünyaya pazarlanmıştır.

Hollywood’un bu denli büyük olması, filmlerini de incelenmesi gereken bir konu haline getiriyor. Son dönemlerin en tanınan filozoflarından ünlü Lacan’cı Slavoj Zizek, Hollywood film incelemelerinin önemiyle ilgili birçok makale kaleme almış birisidir.

Bu incelemeler içerisinde üzerinde en çok durduğu film serilerinden birisi de-belki de en çok durduğu- Christopher Nolan yönetmenliğinde 3 film olarak çekilen süper kahraman Batman serisi oldu.

Batman filmleri 1940’lardan itibaren birçok kez seri halde çekilse de, 2005 yılında ilk filmi çıkan ‘The Dark Knight’ serisi Hollywood’un bahsettiğimiz bütün ideolojik silahlarının kullanıldığı bir seri haline geldi.

Film ilk başta klasik süper kahraman filmlerinden birisi gibi dursa da 2005 yılında yapımına başlanan ve Christopher Nolan’ın yönettiği üçleme serisi, yarattığı Gotham ile üzerimize yağmur gibi ideoloji yağdırıyordu aslında.

Klasik süper kahraman filmlerinde kötü adamlar genelde, karakter derinliği olmayan, sadece ‘tek başına dünyayı ele geçirmek’ gibi uçuk fikirlere sahip tiplemelerdi. Ancak Nolan’ın kötüleri öyle değildi.

Nolan, Gotham’ın (Batman’ın yaşadığı şehir) baş kahramanı Batman ile ‘şehrin kötülerini’ karşı karşıya getirirken, sistemin ‘iyisi’ ve ‘kötüsünü’ bir sınıfa ait unsur olarak oluşturmuş ve Batman serilerini o klasik süper kahraman filmlerinden çıkarmıştı.

Üçlemede, genellikle ezilen sınıftan gelen ‘kötüler’ sisteme baş kaldırıp kaosa neden olurken kahramanımız ve milyoner Batman ise onları adalete teslim etmekle görevliydi. Seride en çok dikkat çeken kötü karakter ise Joker oldu.

Joker, filmde salt kötü olarak adlandırılamayan ve eylemlerinde ‘masum’ insanlar yerine sistemi korumakla görevli polis, asker, savcı ve tabii ki Batman’i hedef alan hedef alırken de onların iyi maskelerini düşürmelerini sağlayan bir figürdü.

Joker karakteri, Batman’in daha çizgi karakteri olduğu dönemden bu yana Batman serilerinin en eski kötülerinden. Ancak Joker, Christopher Nolan’ın yönettiği serinin 2. filminde ki konumu itibariyle o salt kötü karakter aslında eylemlerinin ‘kötü’ olmadığını asıl, ‘iyi’ görünenlerin küçük bir krizde ne kadar kötüleşeceklerini anlatan bir figür haline geldi.

2008 yılında yayınlanan bu film Amerika’da, 2001 İkiz Kuleler saldırısından 7 yıl sonra ve 2008 Wall Street Krizi’nin ortasında vizyona girdi. Filmde Gotham şehri 2001’dekine benzetebileceğimiz saldırılarla sarsılıyor bir kriz ortamı yaratılıyordu.

Bu kriz ortamında Gotham şehrinin koruyucuları çok savundukları ‘demokrasiyi’ bir kenara bırakarak kötülerle her silahıyla savaşmaya çalışıyordu. Amaç ‘ulusal güvenlikti’.(Burada Amerika’da 2001 saldırılarından sonra yasalara eklenen ‘Usa Patriot Act’a değinmek gerek. 2001’den sonra Bush hükümeti ‘terörle mücadele’ kapmasında kişi hak ve özgürlüklerini yasaklayan, her türlü kişisel bilgiyi devlet için ulaşılabilir hale getiren bu yasayı çıkarttı. Amaç ‘ulusal güvenlikti’)

Joker ise kriz ortamlarında ulusal güvenlik adı altında demokrasinin bir anda ötelendiği bu ‘burjuva ikiyüzlülüğünü’ film boyunca ortaya çıkardı. Makyavelist yönetime başkaldıran bir devrimci yaratıldı filmde. Ancak tabii Hollywood yine de o ‘devrimciyi’ insan katleden ve ‘düzen bozulunca her şey kaos olacak, biraz kötü olsa da bu sistem devam etmeli’ mesajını vermesini sağlayan bir katile çevirdi.

Joker karakteri o seriden sonra o kadar ses getirdi ki, ilk kez kötü adamın başrol olduğu filmin çekilmesine vesile oldu.

Geçtiğimiz ay beyaz perdeye düşen Joker, yeni bir figüre ihtiyaç duyan Hollywood sinemasına yeni bir kan, kitlelere de yeni bir politik figür kazandırdı. 2008’de sistem ve onun koruyucusu olan Batman düşmanı Joker ile geçtiğimiz ay çıkan Joker ise farklarıyla kendini belli etti.

2008 Joker’i eylemleriyle ön plandaydı. Çünkü 2008, ekonomik krizlerin olduğu bir yıldı ve kitlelerin enerjisi yoğunlaşıyordu.

Hollywood 2008’de yarattığı Joker’le kitlelere; ‘Eğer sisteme başkaldırırsanız kaos olur ve kaos her zaman kötüdür” mesajını layıkıyla veriyordu.

Yeni Joker’imiz ise daha karamsar bir Gotham şehrinde yaşıyor. İnsanların tamamen sisteme yedeklendiği, umutsuz olduğu ve sessiz kaldığı zamanda. Ancak filmin ilerlemesiyle Joker’i bir kitle hareketi yaratmaya sevk ediyor. Çünkü o kaos ve umutsuzluk ortamını yıkacak ‘tek’ eylem yapıyor ve bu yetiyor. 3 zengin mühendisi vuruyor. Gotham halkı bu eylemden sonra sokaklara çıkarak o ölü toprağını atıyor üstünden.

Biraz bu zamana benziyor değil mi? Bir ülkede whatsappa vergi geldi diye yüzbinler sokaklara iniyor, bir diğer ülkede elektriğe yapılan zam sonrasında zam yapan şirketin binası yakılıyor. Ve bütün dünyada yeniden bir hareket var.

Hollywood’un yine bu zamanın ruhuna göre yaptığı bu Joker’in sonu yok. Film sonucu olmadan tam bir kargaşa halindeyken sona eriyor. Joker filmin sonunda bir hayalet gibi dolaşıyor, dünyada da bir hayalet dolaşıyor. Güney Amerika’dan Güney Asya’ya kadar milyonların taşıdığı bir hayalet.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu