GüncelManşet

Bağlılığın adı Nesibe Kaş

Kadın bir devrimci olarak halka, partiye, devrime bağlılığın, direnişin adı; Nesibe Kaş yoldaş!

Nesibe Kaş yoldaşımız, kanser illetine karşı aylardır sürdürdüğü savaşta yenik düşerek sonsuzluğa uğurlandı. Nesibe yoldaş kırsalda bir Kürt kadınının kuşatılmış olduğu koşullarda var oldu. Daha sonra yoldaşı da olacak hayat arkadaşı, eşi ile İstanbul-Edirne gibi şehirlere göç etmek, yaşam savaşını buralarda sürdürmek zorunda kaldılar. Hayat arkadaşının Libya çöllerindeki gurbet işçiliği sırasında tanıştığı partiyle, partizancılarla karşılaşması, onun için de düğüm noktası oldu.

Yaşamından, çevresinden duyduğu, bildiği “dost kim, düşman kim?” düşüncesi 1984’te partiye yapılan bir operasyonla alınıp götürüldüğü Gayrettepe İşkencehanelerinde somutlaştı. Eşine, evlerinde kalan yoldaşlara ilişkin işkencecilerin bütün sorularını yanıtsız bıraktı. Haftalarca süren irili-ufaklı bütün işkence yöntemlerine rağmen “sıradan, feodal bir Kürt kadınının” bu direnişi Gayrettepe’nin azılı işkencecilerini çıldırttı, acı içinde bıraktı. Onu tutuklayamadılar. Ama can yoldaşı tutuklanıp Metris zindanına atılınca, onun zindan kapılarının diğer tarafındaki öyküsü de başlamış oldu. Yavrusu Nurhak ile sıkıyönetimlerde, mahkemelerde, zindan kapılarında içerideki direnişin sesi-soluğu olurken örgütlendi, devrimcileşti.

Yoldaşının tahliyesinden sonra 89’da yine partiye yapılan bir operasyonda alındılar. İşkencecilere yine saldırdı, yine sordu; Nesibe yoldaş yine sustu! İşkenceci halk düşmanları bu defa da psikolojik-fiziki her türlü işkencenin yanında Nesibe yoldaşın karnında taşıdığı yavrusunu da katlettiler. Ama yine tutuklayacak mahkeme elde edemediler. Yoldaşı, yoldaşları ile Sağmalcılar’daydı artık.

Nesibe yoldaş İHD’li olarak insan hakları mücadelesinde; PŞTA’lı olarak tutsak partizanların direnişlerinde, yoldaşlarıyla DGM’lerde, zindan kapılarında direndi; saldırılara uğradı, tekmelendi, coplandı, saçlarından sürüklendi. Nesibe yoldaşın yaşam ve mücadele öyküsü, ölümsüzleşene dek gelişen, güçlenen, büyüyen bir seyir izledi. Amcaoğlu Hasan Altınbaş’tan Mehmet Ali Çakıroğlu’na, Murat Arıcak’a kadar çoğu şehit sayısı yoldaş onun evinin sıcaklığından, sevgisinden, koruyuculuğundan nasiplendi. Her çeşit, sayısız parti görevinin, askeri eylemin lojistikçisiydi o. Onun ne yaptığını ne dost ne düşman hiç kimse öğrenemezdi. Alçakgönüllü, mütevazı, sessiz, tertemiz bir sıra neferiydi o. Partinin olanaklarını, değerlerini gözbebeği gibi korudu, büyüttü.

Özlemi, rüyası olan Dersim dağlarında gerilla olarak faaliyet yürütme fırsatını da yakaladı. 94 darbesine kadar Dersim dağlarında gerillaydı. Sonrasında ne düşmanın saldırıları, gözaltıları zindan bitti ne de onların direnişi… Hastalıktan dolayı yatağa düşene kadar can yoldaşı Mehmet, çocukları ve tüm çevresiyle adliyeler, mahkemeler, meydanları onun direniş ve mücadele mevzileri oldu sürekli. Hasta yatağında bile “yoldaşlar zindanlardan bir sürü mesaj yolluyorlar. Hepsine yanıt veremiyorum” diye üzülen bir yürekti o!

Nesibe yoldaş; halka, partiye, yoldaşlara güvenin, inancın, bağlılığın, fedakârlığın adıdır. Düşmana kin, öfke ve başeğmezliğin adıdır. Devrimci bir kadını yaratma, büyütme, ayağa dikme, direnmenin ve savaşmanın adıdır.

Mücadele yaşamında çoğu kez yan yana oldukları, öğrendiği, öğrettiği, çok sevdiği Nergiz yoldaşa ilişkin “Nasıl tören yaparsınız bilmem, ama beni mutlaka Nergiz yoldaşın yanına gömün!” istediği yer yokluğundan dolayı yerine getirilemeyip aile mezarlığına defnedilse de Nesibe yoldaşımız, Nergiz yoldaş ve tüm şehitlerimizle yan yana; Karadeniz’den Dersim’e, Kobanê’ye sınıf mücadelesinde kadın bir savaşçı, devrimci olunan her yerdedir. Zindanda, dağda, fabrikada, tarlada, barikatta, onların ışıltılı yolundan yürümeye, onlardan öğrenmeye ve savaşmaya devam ediyoruz, edeceğiz!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu