GüncelMakaleler

Kadınların Birliği | Kadınların En Güçlü Özsavunma Aracı Örgütüdür!

Zincirleri gerçekten kırmak için, bundan çok daha fazlası, yani kadınların biriktirdiği öfkenin, dile getirdiği isyanın örgütlenmesi gerekmektedir.

Ekonomiden kültüre, gündelik yaşamdan öğretim hayatına tüm alanlarda patriarkal sömürü sistemiyle hesaplaşmak, onu ortadan kaldırmak ve toplumsal altüst oluşu örgütlemek bağlamında bahsini ettiğimiz kadınların birliği, rastgele, kendiliğinden, kısıtlı hedefler doğrultusunda bir bir araya gelişi tarif etmiyor kuşkusuz.

Aksine yaşamın ve mücadelenin her alanında kadınların üretken gücünü açığa çıkartacak, bu gücü örgütleyecek, daha ileri seviyeye taşıyacak, ancak bu şekilde patriarkal sistemi ortadan kaldırabilecek, planlı-programlı ve esas hedefle şekillenmiş bir örgütten bahsediyoruz. Dolayısıyla bu birliğe dair tüm kurgular, kısa-uzun vadeli hedefler, tartışmalar vs. bu gerçekliğin etrafında şekillenmelidir.

Çekirdek aileden devlete kadar yaşamın bütün ayrıntılarına kadar örgütlenmiş, tepeden tırnağa silahlanmış, hatta kadınların dünyasında dahi rıza üretebilmiş ve “ataerkil pazarlık” denilen “anlaşma”da kadınları da bir taraf haline getirebilmiş ataerkiye karşı, kadınların en güçlü özsavunma aracı, bu sisteme karşı koyabileceği, bu sistemi yerle bir edebileceği silahı, örgütlülüğüdür.

Nitekim, örgütsüz bir kadın mücadelesi, ne kadar iyi ve doğru niyetlerle yola çıkarsa çıksın, ortaya ne kadar muazzam bir enerji ortaya çıkartırsa çıkartsın, ne kadar kitleselleşirse kitleselleşsin sonunda dağılacak ve ne sistemi değiştirebilecek ne de toplumu dönüştürebilecek gerçek bir güce, maddi bir güce ulaşabilecektir.

Zincirleri gerçekten kırmak için, bundan çok daha fazlası, yani kadınların biriktirdiği öfkenin, dile getirdiği isyanın örgütlenmesi gerekmektedir. İşte bu yüzden kadınların kendi inisiyatif alanı olan, politika üreten, bu politikayı uygulayan, kendi programına-işleyişine sahip vb. bir örgütlenmeyi önemsiyoruz.

Çünkü ancak böyle bir örgütlenme ile kadınların Demokratik Halk Devrimine sadece nicel katılımından değil nitelikli katılımından bahsedebileceğimizi; yani sadece fiziki olarak değil, aklı ve iradesiyle de bu mücadelenin bir parçası, temel bir parçası haline gelebileceğini söylüyoruz.

Örgüt dediğimiz olgu, sadece bir mekanizma değildir; içinde yer alanların birbirini etkilediği, değiştirip dönüştürdüğü, her bir kadının gücünü üçe-beşe katladığı bir organizmadır yani yaşayan-canlı bir bedendir. Eğer bunlar yoksa, yani birbirini etkileyip geliştiren, dönüştüren, güçlendiren bir gerçeklik yoksa, orada bir örgütten bahsetmek de mümkün değildir.

Ya da “her birimiz tek tek çok güçlüyken, bir araya gelince güçsüzleşiyorsak” orada yine bir örgütten bahsedemeyiz.

Çünkü ancak böyle bir örgütlenme ile mücadelenin kendisini de ataerkiden/erk-ten arındırabiliriz. Kadının ataerkiden kurtuluşunun, özgürleşmesinin yolu mücadeleden geçer formülasyonu doğru ama yetersizdir.

Zira bu formülasyonda adı geçen mücadele, eğer ataerki ile sakatlanmışsa, bunun kadınlara getireceği bir kurtuluştan nasıl söz edebiliriz? Kadınlar ancak örgütlü bir duruşla, planlı bir yaklaşımla bu mücadeleyi erkek egemenliğinden arındırabilir.

Çünkü ancak böyle bir örgütlenme ile kadınların dayanışması da, bilincinin yükselmesi de, güçlenmesi de vb. ancak bu amaçtaki bir örgütlülük içinde gerçek anlamını bulur.

Yoksa, dayanışma, bilinçlenme, güçlenme dediğimiz şeyler, komünist bir cinsiyet bilinciyle örülü örgütsel bir zemine oturmadığı sürece çok kısa sürede tersine dönebilecek olgulardır. Bunları bir arada tutan/tutması gereken bütün kadınların ortak akıl, irade ve eylemine dayalı örgütüdür.

Çünkü ancak böyle bir örgütlenme ile bizi ezen, sömüren sisteme karşı sürekli “mızmızlanıp” bir köşeye çekilmek yerine, ayağa kalkabilecek ve bizi ezen, sömüren, aşağılayan, küçümseyen, yok sayan vs. her ne veya kim varsa, ona karşı savaşabileceğiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu