Makaleler

KCK’NIN deklarasyonu ve devrimci tutum!

KCK Yürütme Konseyi, 3-10 Mart 2014 tarihlerinde gerçekleştirdiği toplantının sonuçlarını 15 Mart tarihinde kamuoyuna açıkladı. Açıklama devlet krizine, “çözüm sürecine” dair bir değerlendirme ile beraber Türkiye’deki ilerici, demokrat toplumsal güçlere yönelik bir program ekseninde ortak mücadele hattı oluşturma çağrısı yaptı. Genelde dünya özelde Ortadoğu’da halk hareketlerinin mevcut siyasal rejimleri ve onların yerine ikame edilmeye çalışanları kabul etmediğini, Türkiye’de yaşanan halk hareketinin de bu karakterde olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda AKP’nin iç ve dış siyasal zeminini ve toplumsal desteğini kaybettiğini, “çözüm süreci”nde de bu bağlamda muhataplık zeminini kaybettiğini ilan etti. Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, bir arada yaşama paradigmasının devam ettiği ve bu görevin demokratik ve devrimci güçlerle yerine getirilmesi gerektiği, bu bağlamda Kürt sorununda muhatabında demokratik güçler olduğu ifade edildi.

KCK ilerici ve demokratik talep ve istemlerini bir kez daha ve güçlü şekilde altını çizerek ifade etmiştir. Bu açıklamanın ve çağrının temel özelliği var olan siyasal ve toplumsal krizin ilerici, demokrat ve devrimci güçler tarafından demokratik bir program ekseninde birleşerek Kürt meselesi de dahil tüm toplumun istem ve taleplerinin gerçekleştirilmesini sağlama amaçlıdır. Bunun tutarlı, kararlı ve sistemli bir reformist karakterle ifade edildiğini belirtelim. Zira devletin değiştirilerek reforma tabi tutulması, bu yolla demokratikleştirilmesi bunun ezilen toplumsal katmanların ittifakı ile gerçekleştirilmesi ifade edilmektedir. Reformist karakteri yeni olan bir şey değildir. Sistem içi demokratikleşme olanağının mevcut siyasal kriz ve toplumsal memnuniyetsizlik koşullarında daha fazla mümkün hale geldiğinin güçlü şekilde vurgulanması söz konusudur.

KCK’nın reformist bir çizgiyle formüle ettiği demokratikleşme çağrısı devrimci ve demokrat çevrenin duyarsız kalamayacağı ve önemsenmesi gereken bir çağrıdır. Özellikle Kürt meselesi bağlamında ve demokratik güçlerin asgari bir program etrafında mücadele hattı oluşturmasında bu çağrı önemlidir. Her ne kadar KCK’nın ortaya koyduğu program onun siyasal çizgisinin gereği sistemin reformize edilmesini içerse de, mesele demokratik hak ve özgürlükler mücadelesi bağlamına oturtularak değerlendirilmelidir. Devrimci ve komünistler, sistemi tüm organlarıyla, uzantılarıyla paramparça etme mücadelesinde ideolojik olarak her türlü reformizmden ayrıştırırken, siyasal ve pratik anlamda bu mücadele ile müttefik haline getirmeyi amaçlar. Reformcu talepleri sınıf mücadelesinin ve siyasal rejimi geriletmenin, hak ve özgürlükleri genişleterek toplumsal ve siyasal gelişmenin bir parçası olarak ele alırlar. Reformizmle arasına ideolojik olarak kalın bir çizgi çekerken, demokratik hak ve özgürlük mücadelesinde müttefik bir güç, birleşilmesi gereken bir güç olarak görürler.

KCK’nın ortaya koyduğu programda bizim açımızdan, siyasal sistemin baskıcı, faşist, inkârcı, asimilasyoncu, katliamcı yüzüne karşı ezilen halk katmanlarının, ezilen ulus ve mezheplerin demokratik hak ve özgürlük mücadelesine yönelik ilerici ve demokratik bir duyarlılık ve nitelik taşımaktadır.

 

Muhataplık: Demokratik hak ve özgürlükler!

Özellikle devletin Kürt hareketiyle barış ve uzlaşma yoluyla Kürt sorununa “hal çare” bulmaya çalıştığı, ancak bunu artık bir oyalama, geciktirme ve önüne set koyma aracı haline getirmesine karşı KCK’nın devlete ve AKP’ye yönelik aldığı tavır önemlidir. Bu duruş Türk egemen sınıflarının temsilcisi AKP’nin Kürt meselesini “barış ve uzlaşma” adı altında tutsak alarak, kendi için bir zırh haline getirmesine karşı önemli bir çıkıştır. Bunun kararlı ve karşı tarafı ikna edecek bir niteliğe bürünmesi, Kürt ulusal haklarının kazanılmasında önemli bir politik tutum olacağı açıktır. Kuşkusuz bu türden uzlaşma ve barış politikalarında siyasal özneler yok sayılarak bir süreç yürütülemez. Yani öznelerden birisi devlet diğeri ise Kürt Ulusal Hareketi’dir.

Kürt Ulusal Hareketi’nin girdiği uzlaşma ve barış yönelimi ile siyasal hedeflerine ulaşmasında, devrimci sürecin gelişmesinde ve geniş yığınların bu eksende örgütlenerek mücadele hattı örmesinde yeni ve büyük gelişmeler olmadığı sürece, bu politikanın ana ekseni değişmeyecektir. Yani ulusal hareket sorunu çözecek yeni ve örgütlü bir devrimci ya da ilerici siyasal unsur oluşmadığı noktada devleti bir muhatap olarak siyasal yönelimini gerçekleştirmede doğal olarak muhatap alacaktır. Bu noktada ulusal harekete verilecek bir öğüt söz konusu değildir, olamaz. Öğüt vermek isteyenin sorunu çözecek siyasal bir özne olarak ortaya çıkıp bir program eksenin de muhataplığını ilan etme görevi de vardır.

Bu görevi yerine getiremediği noktada, Kürt meselesini siyasal mücadelesinin konusu haline getiren ilerici, demokrat ve devrimci anlayışların “andaki” esas sorumluluğu Kürt ulusal hakları noktasında devletin gerici yönünü aşındıracak, onu hırpalayacak, Kürtler lehine daha fazla geri adım atmaya zorlayacak ve de Türk şovenizminin ezilen halk içindeki etkisini kıracak demokratik, devrimci bir görevi tüm bağlaşıklarıyla, ilerici güçlerle yerine getirmek olacaktır. Bu sorumluluğu Kürt meselesi bağlamında kavrayamamak ezilen ulusun ve onun süreçteki demokratik ve ilerici hamlelerinden ve taleplerinden kopmak olacaktır. Bu bağlamda Kürt ulusal hareketi ile olması gereken koşullar gerçekleşmediği ve var olmadığı noktada onun talep ve istemlerinin demokratik muhtevasıyla dayanışma ve ortak bir program ekseninde gerçekleşme mücadelesi zorunlu bir devrimci görevdir.

Devletle Kürt ulusal hareketinin “uzlaşma ve barış” ekseninde görüşmelerinin devam edeceği açıktır. Peki devrimci, demokratik ve ilerici güçleri KCK muhatap olarak ifade ederken buna nereden bakmak gerekiyor. Bu çağrının sahiplenilmesi gereken yönü nedir? Görev ve sorumluluklar nasıl ele alınmalıdır?

 

Ezilenlerin mücadelesi ve devrimci olanaklar!

Kürt Ulusal Hareketi’nin ortaya koyduğu demokratikleşme programı ve ezilen toplumsal kesimlerle bunun mücadelesinin yürütülmesi çağrısı açıktır ki hali hazırda oluşmuş ve gün geçtikçe olgunlaşan yeni toplumsal muhalefetin doğurduğu bir sonuçtur. Muhataplık vurgusu, demokratik ve ilerici ama henüz örgütsüz olan toplumsal harekete yöneliktir. Bu hareketin somut bir özne haline getirilmesi, örgütlü bir güce dönüştürülerek Kürt meselesinde irade olarak şekillenmesine yöneliktir. Kürt Ulusal Hareketi’nin kitle hareketine yönelik bu yaklaşımının ve tutum alışının ezilen sınıf, ulus, mezhep ve sosyal katmanların asgari bir demokratikleşme paydasını sağlamada oldukça önemlidir. Zira bu kesimlerden en örgütlü, deneyimli, diri ve hareketli öznenin bir taahhüdü söz konusudur.

Çağrının sahiplenilmesi gereken yönü ise demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, en geniş temelde siyasal rejimden koparılıp alınmasını içeren yönüdür. Bu çağrı sadece ezilen ulusun hakları noktasında olsa dahi sahiplenilmelidir. Ancak talep ve istemler bunun ilerisindedir. Gelişen toplumsal muhalefetinde sosyal, sınıfsal temelde demokratik hak ve özgürlüklerini kapsayan bir içeriktedir. Bu durum çağrıya bir adım daha ileri siyasal karakter kazandırmaktadır.

 

Newroz ve Gezi-Berkin isyanının buluşması!

Peki, görevler nelerdir? Bizce en önemlisi budur? Örgütsüz, dağınık, sistemleşmiş bir siyasal programa kavuşmamış nitelikte olan geniş yığınların bir hareketi söz konusudur. Gezi İsyanı, yolsuzluklara karşı gösterilen tepkiler ve son olarak Berkin Elvan’ın cenazesinde yeniden egemen sisteme milyonların reaksiyonuyla açığa çıkan tepki (ve devlet kriziyle açığa çıkan durumun bu hareketin gelişerek büyüme eğiliminde olduğunu göstermektedir) esasen örgütlü, kararlaşmış ve sistemli mücadele hattına kavuşmuş nitelikte değildir. Ancak devrimci, demokratik ve ilerici taleplerle ve sisteme muhalefet temelinde harekete geçen bir niteliğe sahiptir. Bu hareketin örgütlenmesi ve daha kararlı bir mücadele hattına sokulması devrimci ve demokratların önünde siyasal bir görev olarak durmaktadır. Bu harekete geçen kesimler ise henüz Kürt ulusunun hakları noktasında yeterli bir bilince ve bu hakların mücadelesi noktasında Kürtlerle kader birliğine girişecek düzeye sahip değildir.

Kürt Hareketi ise tam tersine örgütlü, geniş kitleleri bu örgütlülüğün organizasyon gücüyle seferber edebilen, siyasal olarak şekillendiren bir güce sahiptir. Geniş Kürt kitlesi içinde bu gücünü kullanarak kamuoyu oluşturacak olanaklara sahiptir. Kürtler, henüz harekete geçen ve olgunlaşan kesimlere, kendilerine yönelik on yıllardır acımasız ve gaddarca uygulanan politikalara karşı hareketsiz ve duyarsız kalışlarından kaynaklı doğal bir mesafe halindedir. Bu noktada duyarlılıkları farklıdır. Kürtlerin bir ulus olarak, Gezi’de başlarına –öncesi de dahil olmak üzere- 90 küsur yıldır her gün gelen şeye karşı oluşan duygu budur. Son 30 yılda katledilen 500 Kürt çocuğunda yaşadığı duygu ve yalnız başına bu acıyı yaşaması, Kürt halkında Berkin için oluşan milyonlarca insanın duyarlılığına siyasal bir yabancılık duygusu yaratmaktadır. Bunlar sosyal ve toplumsal çelişkiler olarak tespit edilmelidir. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var ki; devrimci, demokrat ve ilerici kesimler yetersiz güç ve örgütlülük yapısıyla da, eksik ve yetersizlikleriyle de olsa Kürt halkının yaşadığı baskı, acı ve haksızlıklara tepki göstermiş mücadele konusu yapmıştır. Ancak geniş toplumsal kesimleri buna katamamıştır. Bu yetersizlik sadece Kürt meselesi için değil devletin bir dizi katliam, baskı ve zorbalığı içinde geçerlidir.

Bugün esas devrimci, demokratik görev Newroz kalabalıklarıyla, Gezi İsyanı ve Berkin uğurlamasındaki kitlelerin buluşturulması, ortak bir mücadele ekseninde seferber edilmesidir. Newroz kitlesi örgütlülük düzeyi ve bir siyasal program etrafında mücadele etmesi açısından öndedir. Gezi kitlesi ise henüz olgunlaşmaktadır.

Gezi ve Berkin uğurlamasındaki kitlenin demokratik ve ilerici karakterine mutlaka Kürt ulusal haklarının sahiplenilmesi ve mücadelesi aşısı yapılmalıdır. Bu görev esasta devrimci ve ilericilerindir. Ancak Kürt ulusal hareketi, “Gezi kitlesi”nin bu duyarlılığı kazanmasında çok önemli etkilerde bulunacağını unutmamalıdır. Ortak bir program ekseninde mücadele olanak ve fırsatlarının doğduğu bu koşullarda, bu hareketin duyarlılığına ve hareketine kan taşımalıdır. Bu hareketlerin duyarlılığı karşısında örgütlü gücü ve seferber etme olanaklarını bir “serhıldan” biçimine büründürerek gerçekleştirmelidir. Kitlesinde, Kürt kamuoyunda bu duyarlılığı sağlayacak siyasal ve ideolojik çalışmalar örmelidir.

Gezi’de bunun beklentisi geniş kesimlerde oluşmuştur. Bundan sonra gelişecek kitle hareketlerinde de benzer bir beklenti olacaktır. Buna verilecek her yanıt aynı zamanda Kürt ulusal haklarının bu kesimlerce daha fazla sahiplenilmesini yaratacaktır. Siyasal rejimin yaşadığı derin kriz ve toplumsal kesimlerin memnuniyetsizliği ve hareket halindeki eğiliminin ortak bir mücadele ruhuna kavuşması ancak bu görevler omuzlandığı oranda yerine getirilebilir. Tüm devrimci, demokrat ve yurtsever güçler buna odaklanmalıdır. KCK’nın son açıklaması bu bağlama oturtularak ele alınmalıdır. Aksi durum ne gerçek muhatabın şekillenmesini, nede farklı ulus ve mezheplerden ezilen kesimlerin devrimci demokratik temelde kaynaşmasını sağlayabilir.

 

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu