DünyaGüncel

DENEYİM | Dayanışmanın ve Ortak Yaşamın Minyatürü: ATİK-YDG Tatil ve Eğitim Kampı

Özellikle kadınların ve gençliğin, kamp sürecinde, organize ettiği ve örgütlediği pek çok kültürel çalışma, yapılan kültürel etkinlikler ile sergilendi.

ATİK ve YDG, 34. Tatil ve Eğitim Kampını, İspanya’nın Cirona bölgesinde gerçekleştirdi. 15 Temmuz’da başlayan kamp, 8 Ağustos’ta sona erdi. Üç hafta süren ve Avrupa’nın birçok bölgesinden farklı kültürlerden insanlarla birarada olmak ve oradaki yaşamı birlikte örgütlemek yaşamım boyunca unutamayacağım bir değer kattı bana.

Özellikle seçilen bölgenin, İspanya devrimci ve demokratlarının elinde olması ve “İspanya’nın Dersim’i” olarak adlandırılması kamp atmosferine farklı bir hava kattı.

Ben kampın başlama tarihi olan 15 Temmuz’dan bir gün önce kamp alanına gittim. Erken gitmenin “ödülü” olarak çadır kurulumundan tutalım da mutfağın hazırlanmasına kadar birçok işe yardımcı oldum. Diğer arkadaşlar ile bu yorucu ama bir o kadar da değerli ve heyecanlı çalışma içinde olmak oldukça güzeldi. Arkadaşların ortak yaşamı kurma çabası ve tabiri caizse bitmek bilmeyen enerjileri karşısında (üstelik hepsi benden yaşça büyüktü neredeyse) iş yapmamak neredeyse mümkün değil.

Otomatik olarak verilen emeğin bir parçası olma isteği uyanıyor içinizde. Ve kolektif emeğin güzelliğini bir kez daha gösteriyor. Tabi ki günün sonunda tertemiz denize girmek ve doğa ile başbaşa kalmak da işin cabası.

 

Ve minyatür komün hayat başlıyor

15 Temmuz’dan itibaren her gün deyim yerindeyse akın akın insanlar geliyor kampa. Gelenlerin bir kısmını tanısam da ciddi bir kısmı ile ilk defa tanışmış oldum. Yeni insanların kampa gelmesi ve onlarla süreç içinde kurulan ilişkiler uzun süreli, kalıcı dostlukların temelini atıyor.

Özellikle kamp koşullarında, pratik yaşamdan kaynaklı küçük burjuva yönlerimiz çok daha rahat açığa çıkıyor. Bireysel yaşamı, egoist yaklaşımı ve rahata “kaçma” kurnazlığını bizlere dayatan sistem süreç içinde itiraf etmek gerekir ki belli başarılar elde ediyor bizim üzerimizde. Tam da bu yönlerimiz ile yüzleşmek için bir şans veriyor bu kamp bize.

Ve tüm bu “yüzleşmeye” rağmen orada birbirini tanımayan onlarca insanın kurduğu dostluğun uzun süreli olmama şansı ortadan kalkıyor.

 

Uzun yemek kuyrukları ama önce çocuklar

Kampta nöbet sistemi, herkesin dikkatini çeken ilk durum diyebilirim. Çünkü herkesin adı o listede en az bir kere yer alıyor. Kahvaltının ve öğle yemeğinin hazırlığı sabahçı arkadaşların görevi iken akşam yemeği hazırlığı ise öğlenci arkadaşların görevi oluyor. Bu arada bulaşıklar için gönüllü her zaman aranıyor ama tek bir duyuru bir sürü arkadaşın gönüllü olmasına yetiyor. Ama benim açımdan nöbet kısmının en zevkli yanı yemek dağıtım bölümü.

İnsanlar sıraya tablet tabaklar ile sıraya giriyor ve nöbetçiler yemekleri dağıtıyor. Tabi ki önce çocuklar…

 

Biz bile şaşırdık

Özellikle gençliğin ve kadınların kampın başından sonuna kadar planlı çalışması dikkat çeken ve kampa anlam katan pratiklerden bazıları. İki günde bir, genç arkadaşların bir saatlik toplu sohbetleri ve bu sohbetler de ki eğitici yan oldukça önemli.

Kamp boyunca ırkçılık, örgütlenmenin önemi gibi özellikle göçmen gençleri ilgilendiren konuların işlenmesi oldukça değerli. Yine aynı zamanda genç arkadaşların telefondan kamp sürecinde oldukça uzak durması ve birbirleri ile sosyal ilişkiler kurması günümüz dünyasında telefona gömülü bir gençlik yaratma çabasına karşı adeta bir tokat.

Birçok aileden “Evde telefon elinde odasından çıkmazdı ama burada biz bile şaşırdık” cümlelerini duymak oldukça güzeldi.

Yine kadın arkadaşların kamp sürecinde sık sık bir araya gelmesi ve kendi sorunlarını ele alıp tartışması, kadın korosu kurup direniş türkülerini yapılan kültürel etkinlikler de söylemesi, ortak kamp yaşamında erkek arkadaşlar kadar söz ve eylem sahibi olması oldukça güzeldi. Özellikle kampa ilk defa gelen kadınlara “başka bir dünya mümkün ve bu bizim elimizde” mesajının çok net verildiğinin kanaatindeyim.

 

Halaysız olmazdı

34 yıldır aralıksız gerçekleşen kampın amaçlarından biri de emperyalist kapitalist sistemin yoz kültürüne karşı, halk kültürünün ilerici yanlarını devrimci kültürle harmanlanması. Özellikle kadınların ve gençliğin, kamp sürecinde, organize ettiği ve örgütlediği pek çok kültürel çalışma, yapılan kültürel etkinlikler ile sergilendi.

Kadın korosundan halk oyunlarına, müzikal çalışmalardan, tiyatral çalışmalara kadar birçok etkinlik sahnelendi.

Normal şartlarda üç hafta içinde bu kadar çalışmayı ortaya koymak çok mümkün değil.  Ama oradaki atmosfer, amatör de olsa bir ruh yaratıyor ve birlikte olmanın meyvesini veriyor. Tabi davul zurna ile çekilen halayların profesyonelliğini saymıyorum.

Kampta yine ara ara, kitlenin de katıldığı sunumlar gerçekleştirildi. Özellikle yapay zeka ve Kürt diline yönelik yapılan asimilasyon sunumları oldukça etkiliydi. Tartışmalara birçok arkadaşın katılması farklı fikirlerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Özellikle bazı konulardaki geri yanlarımı bu tartışmalar sonrasında daha net gördüm.

Üç hafta süren kampta tabi ki herkes üç hafta kalmadı. Kamp başlamadan gelen ve kamp bittikten sonra giden biri olarak kendimi şanslı hissediyorum. Özellikle son hafta insanların gidişinde ciddi bir yoğunluk yaşanıyor.

Gitmeler belli bir hüznü beraberinde getiriyor ama “Seneye görüşeceğiz” sözleri kurulan arkadaşlığın göstergesi oluyor. Hatta birçok arkadaş, kamptan gittikten sonra sürekli iletişim halinde kalıyor. Yıl içinde belli etkinlikler de ya da özel olarak görüşüyorlar.

Tabi ki kampın kurulma aşamasında gösterdiğim çabayı toplama aşamasında da göstermek durumunda kaldım. İtiraf edeyim el becerisi iyi olan biri değilim.  Arkadaşlar da bunu görmüş olacaklar ki bana genelde taşıma işini verdiler.

Tüm yorgunluğa rağmen kamp yerinden ayrılmak bende burukluk yarattı.  Seneye yapılacak 3 haftalık kamp için şimdiden planlama yaptım. Güzel bir dayanışma örneği olan kamp, bence bireysel yaşamın egemenliğine atılan küçük ama cüretkar bir tokat. Bu tokadı daha da büyütmek adına seneye görüşmek üzere…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu