GüncelManşet

(makale) “Güvenceli esneklik” politikası ve” Kıdem Tazminatı” hakkının gaspı!

Öncelikle genel gündemlerimize ve egemenlerin savaş tamtamları çalarak işçi sınıfına, ezilen azınlık uluslara, kadınlara, LGBTİ’lere ve bir bütün halka yönelik saldırılara giriştiği bu süreçte işçi ve emekçiler cephesinden sözlerimize ve yönelimlerimize değinmeden önce uzun bir zamandır “emekçinin gündemi” ni yazamamış olmamıza değinerek başlamak istiyoruz. Böylesi bir süreçte emekçinin gündemini yazamamış olmamızın plansızlığımız ve dağınıklığımızdan başka açıklamasının olmadığının bilinciyle hareket edeceğimizi bu süreçle birlikte düzenli bir şekilde yazılması noktasında bu gün düne göre daha iradeli olacağımızı belirterek başlamak istiyoruz ve tüm okurlarımıza bu noktada özeleştiri veriyoruz.

Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi emperyalistler ve onların taşeronluğunu yapan faşist Türk devletinin Ortadoğuda ve Türkiye Kürdistan’ında halkın direnişi karşısında ki yenilgisi, dar boğaza giren “pres politikası” bilindik geleneksel anlamıyla imha, inkar, asimilasyon politikalarıyla egemenler cephesinden gelecek süreçteki toplumsal depreme hazırlık sürecinden gayrisini ifade etmemektedir. Bu hazırlık sürecini öncelikle egemenler cephesinden anlamını doğru yorumlamak ve bütün bu politikaların sınıf mücadelesi açısından değerlendirmek önemlidir. Demokratik halk devrimi yolunda bu saldırıların sınıf cephesinde yarattığı olanakları açığa çıkararak mücadeleyi daha güçlü ve daha örgütlü bir biçimde karşılamalıyız. Sınıf savaşımı içerisinde konumlanarak süreci örgütlemek temel devrimci görevimizdir. Böylesi bir dönemeçte “güvenceli esneklik, kıdem tazminatı, 657 sayılı yasada ki değişiklik, kiralık işçilik, istihdam büroları, kamu personel rejim yasası vb.” düzenlemeler/saldırılar tesadüfi üretilen politikalar değildir.  Örneğin; İlk olarak 1936 yılında 3008 sayılı iş kanunu ile giren ve 1971 tarihinde yürürlüğe konan 1475 sayılı iş kanunu ile günümüze kadar gelen Kıdem Tazminatı, işçi sınıfı için vazgeçilmez bir iş güvencesidir. İşçi sınıfının verdiği mücadele ve ödediği bedellerle 1975 yılında 1927 sayılı kanunla; “1 yıl çalışan işçiye 30 günlük ücreti oranında kıdem tazminatı verilir,” şeklini alarak ta kazınım daha güçlenmiştir.  Türkiye işçi sınıfının 60’lı yılların mücadele ruhuyla ve 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin ardından gelişen toplumsal mücadele atmosferinde kazandığı kıdem tazminatı hakkını 70’li yılların işçi sınıfı ruhuyla savunmak için sınıf mücadelesinde konumlanarak örgütlenmeliyiz.

Çalışma bakanı Süleyman Soylu’nun “güvenceli esneklik” dediği politikanın asıl anlamı ise kazanılmış hakların gasp edilmesidir. Güvenceli esneklik kıdem tazminatının gasp edilmesi, istihdam büroları, kiralık işçilik, taşeronlaştırmanın legalleştirilmesi (illegal olduğunu bakan açıklamıştı) 657 sayılı devlet memurları yasasının değiştirilmesi vd. işçi sınıfının onlarca mücadele ile kan/can bedeli elde ettiği kazanımları tırpanlamaktan, parça parça yok etmekten başka bir anlam ifade etmemektedir.

Bu gün temel eksikliğimiz olan örgütsüzlüğümüzden güç almaktadır. Bu açıdan bir süredir pratiğimizde karşılığını bulan tekstil fabrikalarda işe girerek onlarca arkadaşımızın deneyimlediği örgütsüzlük olgusunu tersine çevirme politikamızı mücadele içerisinde ısrarla, sebatla, sürekli bir şekilde irade göstererek devam ettirmeliyiz, yürüyeceğimiz yol bellidir(yoldaşlarımızın fabrika örgütleme deneyimlerini diğer sayılarımızda aktaracağız).  Kürt ulusuna yönelik katliamları, çevre katliamları, işçi katliamları, kadın katliamları vd. ancak ve ancak örgütlü güçle püskürtebiliriz. Ve bu sadece sınıf mücadelesinin içerisinde konumlanarak gerçekleşecektir. Bu noktada attığımız mütevazı adımlarımızı çok daha büyük bir cüretle atmaya devam edeceğiz.

 Sınıf mücadelesi cephesinden diğer bir nokta egemenlerin çıkarları doğrultusunda halka karşı yürüttükleri savaş politikalarının faturasını yine halka yüklemek için ürettikleri yasal düzenlemeler ve bu özgülde yürütülen tartışmalar, savaş politikalarına meşruiyet kazandırma anlamını da taşımaktadır.  Uygulanmaya çalışılan saldırı politikaları mayalanan halkın tepkisini/öfkesini geri püskürtmek ve işçi sınıfını örgütsüz/savunmasız bırakmak amacıyla üretildiğini net bir şekilde ortaya koymak; işçi sınıfına propagandasını etkin şekilde yapmak durumundayız. Bu dönemde işçi sınıfı içerisinde şovenizmle mücadele, Faşist/Kemalist devlet ideolojisine ile kitle içerisinde net tavır almak, ajitasyon/propaganda yöntemiyle işçi sınıfını mahallelerde, fabrikalarda bulunduğu bütün alanlarda, bilinçlendirmek temel sorumluluğumuzdur. Seslerimizi, sloganlarımızı, halaylarımızı, barikatlarımızı, bariyerlerimizi, hendeklerimizi bu bilinçle güçlendireceğiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu