Makaleler

Şengal’den Silvan’a direnişe devam!

Seçim gösterisi nihayet sona erdi. 7 Haziran ve 1 Kasım’ın öncesi-sonrası ile birlikte ülke gündemini yaklaşık 8 aydır meşgul eden bu süreç, hakim sınıf kliği AKP’nin “kazanımıyla” sonuçlandı. AKP’nin 7 Haziran öncesinde Adana, Erzurum, Mersin ve Amed’te kimi zaman tek başına kimi zamansa DAİŞ ile birlikte gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlar, HDP’nin başarısı ile birlikte tek başına iktidara gidememesi üzerine 20 Temmuz Suruç Katliamı’nın ardından boyutlanarak devam etti. R.T. Erdoğan’ın 400 milletvekili tehditleri ile devam eden bu süreç, 20 Temmuz’dan 1 Kasım’a muhalif her kesime yönelik gözaltı-tutuklama furyası; “çözüm süreci”nin sona erişi ile birlikte T. Kürdistanı’nda sokağa çıkma yasağı ve gerçekleştirilen katliamlar; Suruç ve Ankara’da muhalif kesimlere yönelen katliamlarla geride kaldı.

“Seçimler fani, katliamlar baki”

Türk hakim sınıflarından AKP kliği iktidarını bir dönem daha, seçim hileleri ve katliamlarla halka saldığı korku iklimiyle uzatmış oldu.1 Kasım’ın hemen ardından ise seçimlerin gündemden çıkması ile birlikte “Seçimlerin fani, katliamların baki” olduğu gerçekliği bir kez daha kendini ortaya koydu. “İstikrar” vurgusunu cümlesinin başından-sonundan eksik etmeyen AKP, seçimin hemen ardından katliam ve baskı politikalarındaki istikrarını Silvan’da ilan ettiği sokağa çıkma yasağı ile gösterdi. Silvan’da Tekel, Mescit ve Konak mahallelerine 12 gün boyunca havadan ve karadan operasyonlarıyla; tankıyla, tüfeğiyle, bombalarıyla saldıran devlet, 6 kişiyi katletti.

Silvan’dan arkasında harabeye dönmüş hayalet bir kent bırakan devlet güçleri, filmi başa sararak tekrar Nusaybin ve Cizîr’e yöneldi. Nusaybin’de 5 çocuk annesi ve hamile olan Selamet Yeşilmen’i katleden kolluk güçleri rastgele açtıkları ateşle Selamet’in iki çocuğunu ve bir genci yaraladı. Ayrıca Şirnex’in Silopi ilçesinde de İlce Jandarma Karakolu’ndan günlük yaşamın sürdüğü Şehit Harun Mahallesi’ne bomba atarlarla bomba atıldı. Saldırıda 19 yaşındaki Fatma Yiğit isimli genç kadın yaşamını yitirdi.

Böylece çoğu çevrelerce salt AKP’nin 7 Haziran’daki başarısızlığı sebebine bağlanan katliam politikalarının, bir devlet politikası olarak varlığını koruduğu gerçekliğine tanık olduk. Ezen-ezilen ilişkisini korumaya çalışan burjuva devlet, kimi zaman daha faşizan yöntemlerle kimi zamansa daha liberal olarak politikalarını ezenden yana şekillendiriyor. Yaşadığımız topraklar üzerinde Osmanlı’dan devreden katliamcı gelenek, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne 95 yıldır Kürt ulusu üzerinde varlığını sürdürüyor. Agiri’den, Koçgiri’den, Zilan’dan, Dersim’den toplu kıyımlara maruz kalan Kürt ulusu, Roboski’den Cizîr’e, Silvan’a katledilmeye devam ediliyor.

Bu katliamcı gelenek süregelirken Kürt Ulusal Hareketi ile birlikte Kürtlerin özgürlük mücadelesinde attıkları adımlar, devletin kimi zaman sıkışmasına ve çareyi “Çözüm Süreci” adı altında daha liberal politikalarla aramasına sebep oluyor; kimi zamansa faşist kimliğini direkt ortaya koyuyor. “Çözüm süreci” adı altında Kürt ulusal mücadelesinin devrimci dinamiklerini tasfiyeyi ve imhayı amaçlayan devlet, her fırsatta Kürt halkına ve meşru demokratik hak taleplerine saldırırken 20 Temmuz itibariyle haksız savaş politikalarına geri dönüş yaptı. Bu geri dönüşün sebeplerinden biri kuşkusuz “çözüm süreci” ile güdülen politikaların Kürt Ulusal Hareketi üzerinde etkisizleşmesidir.

12249725 931700046924745 6603241995249850305 nDün Kobanê, bugün Şengal, yarın T. Kürdistanı!

Suriye Kürdistanı’nda Kürt halkının kendini yönetmek üzere harekete geçmesi ve bu anlamda örgütlülükler inşa etmesi TC’nin uykusunu kaçıran gelişmelerin başlangıcı oldu. Bu korkunun en önemli sebeplerinden biri hiç kuşkusuz bu gelişmelerin yaşadığımız topraklara yansımasından duyuldu –ki öyle de oldu. Kürt ulusunun haklı mücadelesi gerek uluslararası zeminde gerekse de yaşadığımız topraklar üzerinde meşruluğu her geçen gün daha geniş kitlelere yayıldı. Bu anlamda bütün olanaklarını DAİŞ çetelerine sunan TC ve temsilci kliklerinden AKP, DAİŞ’in bölgeye saldırılarını söylemleri ve pratikleriyle beraber destekledi-destekliyor. Kobanê’nin DAİŞ tarafından kuşatılarak düşürülmeye çalışılmasıyla daha da ayyuka çıkan DAİŞ-AKP ittifakı, içerde 6-8 Ekim Serhildanı’yla karşılık bulurken Kobanê ve Tel Abyad zaferleriyle beraber TC daha da çıkmaza girdi. Nerede olursa olsun, Kürt halkının kazanımlarına saldırma refleksini sürdüren AKP’nin bu tavrı giderek T. Kürdistanı’nda etki alanının zayıflamasına sebep oldu ve Kürt ulusunun “özyönetim” tartışmaları ile pratikleri AKP’nin bugünkü saldırgan politikalarının zeminini oluşturdu.

Bugün Silvan sokaklarında tankıyla, topuyla gövde gösterisine girişenler; Tekel, Mescit ve Konak mahallelerini haritadan sileceklerini belirtenler; Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Silvan ilçesinde ablukanın 11. gününde “Milletin vücuduna sirayet etmiş virüsten kurtulana kadar operasyonlar devam edecek” söylemleri duyulan korkunun ve ısrarla varlığını korumaya çalışmanın belirtileridir.

12 günlük ablukaya karşı Kürt halkının direnişi TC’yi kolluk kuvvetlerini Silvan sokaklarından çekilmeye zorunlu kılarken bir gün öncesinde ise Şengal özgürleşti! Şengal’de DAİŞ çetelerinin Ezidîlere zulmü, Ezidî kadınlarına yönelik taciz ve tecavüzleri dün gibi aklımızda! Tıpkı TC’nin geri çekilmek zorunda kaldığı sokakların duvarlarına faşist, cinsiyetçi cümleler karalaması gibi.  Ancak tıpkı DAİŞ çetelerinin YPG/YPJ tarafından Şengal’den temizlenmesi gibi, TC de Silvan’dan geri çekilmek zorunda kaldı. Kürt ulusu sokaklarından, mahallelerinden, köylerinden, şehirlerinden TC’nin tüm yapılanmalarının çekilmesini isteyerek direnirken bu direnişin esinlendiği yer olan Suriye Kürdistanı’nda kazanımlar kuşkusuz direnişe güç katıyor.

Yaşamak için direniş!

Açıktır ki bölgede TC’nin saldırıları önümüzdeki süreçte de devam edecektir. TC, hendekler kazılan her mahalleye girerek “Türk’ün gücü”nü göstermek için elinden geleni yapacak. Tek din-dil-ulus üçlüsünden hareketle beslediği ideolojisini devam ettirmek için elinden geleni ardına koymayacak devletin bu saldırılarına karşı Kürdün direnmekten başka bir şansı da kalmıyor. Zira demokratik talepler için verilen direniş, Kürtler için yaşamak için direnişe dönüşmüş durumda!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu