GüncelMakaleler

Denge Azadi | Ortadoğu’da Kartlar Yeniden Karılıyor

"Coğrafyamız giderek ısınıyor. Bunun ülkemize yansıması kaçınılmazdır. Devrimci hareket hem çevremizdeki gelişmelere hem de ülkemizdeki gelişmelere hazırlıklı olmalıdır"

Emperyalizm; savaş, kriz ve rekabet demektir. 1990’larda başlayan Yeni Dünya Düzeni tartışmalarıyla hem emperyalizmin niteliğindeki tartışmalar hem de sınıfların bittiği tezi son 30 yılda sayısız defa tersini ispatladı.

Emperyalizmin karakterinde değişen hiçbir şey yok. Emperyalizmin savaş demek olduğunu insanlık I. ve II. Emperyalist Paylaşım Savaşlarıyla yaşadı. Sistemin bir kriz ürettiğini, her on yılda bir dünyayı nasıl dolaştığını yaşayarak görüyoruz.

Emperyalizmin bir rekabet sistemi olduğunu ve emperyalistler arası çelişkilerin her geçen gün daha da kızıştığını ve bunun yeni bir savaş tehlikesini bağrında taşıdığını ayrıca ispatlamaya gerek yok.

Bu rekabet alanın en belirgin olduğu coğrafyalardan biri de Ortadoğu. Ortadoğu aynı zamanda emperyalistler arası çelişkinin giderek kızıştığı alanlardan biri durumunda.

2003 yılında ABD emperyalizmi Irak’ı işgal ettiğinde, Ortadoğu’daki tek hakim güç konumundaydı. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’yle, hedefine koyduğu 22 ülkede, kendisiyle çelişen, miladı dolmuş eski işbirlikçilerinin yerine yeni uşaklar getirerek hakimiyetini en az 50 yıl daha sürdürme peşindeydi. ABD’nin BOP’u, aynı zamanda, söz konusu 22 ülkede, faşist ve gerici iktidarlara karşı olası halk ayaklanmalarının da önüne geçerek, her şeyi planladığı yeni stratejiye uygun olarak sürdürmek istiyordu.

Ancak işler ABD’nin planladığı gibi gitmedi. 2011 yılında başlayan Arap Baharı ayaklanmaları bölgede yeni dengelerin oluşmasına neden oldu. Tunus’ta başlayan ilk isyan diğer ülkelere de sıçrayarak birçok diktatörün değişimini birlikte getirdi. Ayaklanmalar doğru bir önderlikten yoksun olduğu için başarıya ulaşamadı. Sistemlerde köklü hiçbir değişim olmadı, sadece hakim sınıfların farklı kanatları iktidara gelerek, devlet düzenleri kısmi değişikliklere uğrayarak devam etti. Hiçbir ülkeye demokrasi gelmediği gibi ekonomik sorunlar ve insan haklarına dair sorunlar da büyüdü.

2011 yılında Arap Baharı’nın baş gösterdiği ülkelerden biri Suriye diğeri ise Libya oldu. Bu iki ülkede ayaklanmaların iç savaşa dönüşmesiyle iç dengeler değişmeye başladı.

Savaşlar iç dengeleri değiştirmekle kalmadı aynı zamanda bu iki ülke, emperyalistlerin rekabet alanına da dönüştü.

2011 yılında Suriye’ye sıçrayan Arap Baharı ile Esad’ın kısa sürede devrileceği hesapları suya düştü. ABD, durumu lehine çevirmek için gerici ve faşist İslami örgütleri “eğit-donat” projesiyle silahlandırarak savaşa sürdü. IŞİD, ABD emperyalizminin en gözde silahlı çetelerinden biri olarak ortaya çıktı.

IŞİD, Kürt direnişçileri ve bölgede bulunan devrimci ve komünist güçlerce yenilgiye uğratıldı. IŞİD’in Suriye’de kurmak istediği şeriat devleti hayali suya düştü.  Kürtler, gelişmeleri iyi değerlendirerek, Rojava’da özerkliklerini ilan ettiler.

2014 yılında Esad’ın Rus emperyalizmini yardıma çağırmasıyla birlikte Suriye’de dengeler değişmeye başladı.

Rusya, Suriye iç savaşına dahil olduktan sonra Ortadoğu’da önemli bir güç oldu. Ukrayna’yla giriştiği savaş ve Kırım’ın ilhakından sonra, diğer emperyalist güçlerce ablukaya alınan ve G8’den atılan Rusya, hem askeri hem de ekonomik durumunu kullanarak, süreç içinde bu ablukayı önemli ölçüde kırdı.

Gelinen süreçte, Almanya ve özellikle de Fransa, “Rusya’ya diyalog” geliştirmede ısrarcı davranıyorlar. Bunun en başta gelen nedeni Avrupa emperyalistlerinin Rus doğalgazına duyduğu ihtiyaç ve ekonomik çıkarlarıdır. Bu nedenle Avrupalı emperyalistleri Rusya’dan yana çark etmektedirler.

ABD’de emperyalizminin içinde bir kanatta Rusya’yla bir uzlaşma çizgisinin geliştirilmesinden yana. Bilindiği üzere, ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler, Rusya’nın 2016’daki ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddialarıyla doruğa çıkmıştı.

ABD içindeki bir kısım güç odakları bunu bir fırsat olarak görüp Rusya’nın uluslararası arenada ablukaya alınması için çalıştıysa da başarılı olamadı. Trump, Rusya’yla daha uzlaşıcı bir çizgi yürütülmesinden yana.

Bu politikasını “Ortadoğu’da gelişen Rusya’nın ABD’nin çıkarlarına zarar vermemesi” olarak savunmaktadır. ABD, Rusya’yla belli konularda uzlaşmak için aralık ayında dışişleri bakanları nezdinde bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede, Rusya’nın 2016 yılında yapılan başkanlık seçimleri de olmak üzere bir dizi konuda yürütülen tartışmalardan fazla bir sonuç çıkmadığı anlaşılmaktadır.

 

ABD emperyalizminin bölgedeki manevraları

Suriye’de savaşın sonuna doğru hızla yol alınmaktadır. Suriye’nin nasıl bir yöne doğru gideceği de artık önemli oranda netleşmiş bulunuyor. Putin, TC ziyareti öncesinde Şam’daki Emevi Camisi’nde Esad’la verdiği pozla “savaşı kazandıklarını da” ilan etmiş oldu. Suriye iç savaşının geldiği aşama ve cihatçı çetelerin İdlip’te sıkıştırılması, Türkiye’deki iktidarın başında Demokles’in kılıcı gibi sallanmasına neden oluyor. İlan edilen ateşkesin Rusya’nın elini güçlendirdiği tartışma götürmez bir gerçektir.

Suriye’de önümüzdeki aylarda en önemli tartışma konusu kuşkusuz ki Kürt ulusunun geleceği üzerine yapılacak tartışmadır. Kürt halkının bölge halklarıyla beraber tek kurtuluş yolunun kendi özgüçlerinden geçtiği ve direniş olduğu son dönemdeki açığa çıkan gerçekliklerden görünmektedir…

ABD, Suriye’de kaybetmiştir. Bundan sonra, elinde bulundurduğu petrol bölgelerini yapacağı pazarlıkla Esad’a devretmesi olasılık dışı değildir.

ABD, Ortadoğu’da kendisini güçlü hissettiği ülkelerinden Irak’ta da mevzilerini kaybetmek üzere. Irak’ta yoksulluğa ve işsizliğe karşı başlayan isyan, ABD karşıtlığına dönüşmüş durumda.

ABD’nin, İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmesinden sonra daha da artan ABD karşıtlığı giderek büyümektedir. Irak Parlamentosu, 5 Ocak’ta oy çokluğuyla, ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması kararı aldı. Irak’taki Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Asaib Ehl el-Hak, Seyid Şuheda Tugayları, Nuceba Hareketi ve Seraya es-Selam’dan temsilcilerle Kum kentinde bir araya geldi. Haşdi Şabi gruplarının temsilcileri, ABD güçlerinin Irak’tan çıkarılması konusunda güçlerin birleştirilmesi yönünde karar aldı.

Nuceba Hareketi Sözcüsü Nasr eş-Şammari, Irak resmi ajansına yaptığı açıklamada, söz konusu gruplarla gerçekleştirilen görüşmede, ABD güçlerinin tamamen Irak’tan çekilmesi için “güçlerin birleştirilmesi ve koordine edilmesi” kararının alındığını söyledi.

Şammari, Haşdi Şabi bileşenlerinin Irak hükümetine ve meclisine diplomatik yollardan yabancı güçlerin ülkeden çıkartılması için “fırsat tanıdığını” ifade etti. Bu gelişme, ABD’nin Irak’taki durumu açısından da kritik bir durum oluşturmaktadır. Bir araya gelen bu güçlerin ABD’yle girişeceği bir savaş durumu yeni dengeler oluşturacaktır.

 

ABD Emperyalizmi İran Gericiliği

ABD, şimdilerde yeni bir savaşın eşiğindedir. ABD gerileyen otoritesini İran karşıtlığı üzerinden yeniden tesis etmeye çalışmaktadır. ABD emperyalizmi 1979 yılından bu yana istediği çizgiye getiremediği İran üzerinde yeni saldırı denemeleri yaparak İran’ı geriletmek için girişimlerde bulunuyor.

3 Ocak 2020 tarihinde Bağdat’ta, İran Devrim Muhafızları Komutanlarından Kasım Süleymani’nin bir suikast sonucu öldürülmesi ABD emperyalizminin İran’a yönelik net bir mesajıydı. Ve Ortadoğu’da “ben hala varım”, “benim gücümü küçümsemeyin” mesajını içeriyordu.

ABD’nin İran’a saldırması durumunda, Ortadoğu’da dengeler yeniden değişecektir. Savaşın alacağı boyut ve ortaya çıkaracağı yeni çelişkilerin, Rusya ve ABD’yi bölgede aktif olarak karşı karşıya getirmesi olasılık dışı değildir.

ABD’nin İran’a saldırması durumunda tavır açıktır. Proleter hareket iki gerici güçten birini destekleme durumunda olmayacaktır. İran gerici iktidarının devrilmesi İran işçi sınıfı ve emekçi halkının sorunudur.

İran’ın işgaliyle birlikte, İran rejimi; Kürtlerin özgürce ayrılma hakkını tanıdığında, komünistlerin örgütlenmesi önündeki tüm engelleri kaldırdığında, şeriata son verdiğine, kadınlar üzerindeki her türlü baskıyı kaldırdığını açıkladığında bu durum, İran’da bulunan Kürtler, ilerici ve devrimciler için, işgale karşı bir ulusal direniş cephesinin oluşturulması için yeni bir değerlendirme konusu olabilir.

Libya’da saflar keskinleşiyor

2011 yılında NATO’nun ortak operasyonuyla Libya’ya yapılan saldırı sonrası Kaddafi’nin öldürülmesiyle dengeler değişti ve Libya fiili olarak ikiye bölündü. Libya’da Tobruk merkezli Halife Hafter ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ve bunlara bağlı askeri güçler ortaya çıktı.

Rusya, Libya’da Tobruk merkezli Halife Hafter güçlerini destekliyor ve Wagner şirketi üzerinden Rus paralı askerleri ülkenin büyük bir bölümünü elinde bulunduran Hafter’in saflarında savaşıyor. Türkiye ise Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) desteklemektedir.

Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni İtalya, ABD, İngiltere, karşısında yer alan Halife Hafter güçlerini Rusya, Fransa, BAE gibi ülkeler destekliyor. Rusya, Suriye ve Libya’da elde ettiği güçle, aynı zamanda, üzerindeki ablukayı da kırmış ve yeniden kabul edilir bir emperyalist güç olmuştur.

Rusya’nın, Libya’da ateşkesin sağlanmasına yönelik hamlesi ile bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Rusya, öncelikle Libya sorununa çözüm bulma adına ay sonunda Berlin’de yapılması beklenen görüşmeler öncesinde Libya savaşında güçlü konumda bulunan Halife Hafter üzerindeki etkisini tescillemiş oldu.

Coğrafyamız giderek ısınıyor. Bunun ülkemize yansıması kaçınılmazdır. Devrimci hareket hem çevremizdeki gelişmelere hem de ülkemizdeki gelişmelere hazırlıklı olmalıdır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu