GüncelMakaleler

ANALİZ | Yoksulluk Ve Yolsuzluğa İsyan…                         

Geçtiğimiz günlerde Ortadoğu'da, Güney Amerika kıtasında halklar hükümetlerin uyguladığı neo-liberal politikalara karşı ayağa kalktı.

Halkların özelleştirmelere, zamlara, yolsuzluklara karşı ayaklanması ve aynı zamanda polisle, jandarmayla çatışmaya varan eylemlilikleri bir anlamıyla sınıflar mücadelesinin bir yansımasıdır.

Halkların neo-liberal politikalara, hükümetlerin yolsuzluklarına karşı isyan bayrağını kaldırdıkları bir süreç yaşandı/yaşanmaya devam ediyor. İnsanlar Irak’ta, Lübnan’da, Şili’de, Ekvator’da, Kolombiya’da vb. eşitsizlik ve gelir adaletsizliğine karşı ayaklanıyor.

 

IRAK

İşsizlik, yoksulluk ve kamu hizmetlerinin yetersizliğini protesto etmek amacıyla Bağdat başta olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde gerçekleştirilen hükümet karşıtı gösterilere kolluk güçlerinin ateş açması sonucu yüzlerce insan yaşamını yitirdi.

1 Ekim’de başlayan protesto eylemleri bir ayı aşkın bir süredir devam ediyor. Bağdat ve güneydeki Şii kentlerine yayılan protestolarda hükümetin istifası isteniyor. 1 Ekim’den bu yana yapılan protestolarda kolluk güçleriyle çatışmalarda yaşamını kaybedenlerin sayısı 270’i aştı. Polis ve askerin açtığı ateş sonucu yaralananların sayısı ise on binlere ulaştı.

Petrol zengini Irak’ta halk açlık ve yoksullukla cebelleşiyor. İşsizlik -özellikle gençler arasında- % 25’lere ulaşmış. Yani dört kişiden biri işsiz durumda. Ülkede yoksulluk -özellikle ABD emperyalizminin işgalinden sonra- tavan yapmış durumda, yakın bir süreçte Irak Savunma Bakanlığı tarafından açılan tüm silah ve teçhizat alım ihalelerinde 500 milyar dolarlık yolsuzluk yapıldığı ortaya çıkarılmıştı.

Irak halkı işsizliğin, açlığın ve yolsuzluğun sorumlusu olarak gördüğü rejimin düşmesini talep ediyor. Irak’ta sokaktaki göstericilerin taleplerini şöyle sıralayabiliriz; hükümetin istifa etmesi, Parlamentonun feshedilmesi, Irak için yeni bir anayasa yapılması. Ayrıca ”yeni bir seçime gidilmeli ve yolsuzluk yapanlar açığa çıkarılarak yargılanmalı” diyorlar.

Halkın temel talebi işsizliğe çare bulunması.

LÜBNAN

Lübnan halkı ekonomik kriz ve iletişime yeni vergiler getirilmesi nedeniyle ülke genelinde sokakları, meydanları işgal etti.

17 Ekim’de yönetime karşı isyan bayrağının açılmasıyla başlayan gösterilerde 2 milyon kişi sokaklara çıktı. Geçmişte mezhep çatışmalarıyla harabeye dönen başkentte Hristiyan, Sünni, Şii, Dürzi hepsi bir arada  yönetime karşı protesto gösterilerinde.

Son  dönemde büyük bir ekonomik kriz yaşanan Lübnan’da Maliye Bakanlığı’nın mayıs ayında yayınlanan raporuna göre 2019’un ilk çeyreğinde kamu borcu 86,2 milyar dolara ulaşmış durumda.

Ekonomik kriz ve vergilerle başlayan, siyasal sistemin değişmesini talep eden halk isyanının sonucu başbakan Saad el-Hariri istifa etti.

Dikkat edilirse hem Irak hem de Lübnan’da Arap Baharı’ndaki taleplerden farklı talepler gündemleştiriliyor. O zaman demokratik talepler ön plandaydı. Bugün açısından ise işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, ekonomik talepler daha fazla ön plana çıkıyor. Ortadoğu emekçi halkları eskisi gibi yaşamak istemiyor.

ŞİLİ

Güney Amerika ülkesi Şili’de halk ayaklanması hükümetin metro biletlerine getirdiği zam nedeniyle başladı. Daha doğrusu bardağı taşıran son damla oldu bu zamlar.

Zammı protesto eden öğrenciler, Santiago’da metro istasyonlarını işgal ettiler. Kolluk güçlerinin öğrencilere şiddet uygulaması sokakların  karışmasına sebep oldu. Bütün Şili kentlerinde özelleştirme ve zamlar protesto edildi. Eylemciler metro istasyonlarını, otobüs duraklarını ateşe verdiler. Yüzbinler sokakları doldurmaya başladı.

Bu halk hareketi karşısında devlet başkanı Pinera, OHAL ilan etti, bununla da yetinmeyerek başta başkent Santiago ardından da tüm ülkede sokağa çıkma yasağı ilan etti. Sokağı tutan polis ve jandarma halka saldırdı, en az 18 kişi katledildi. 2.500 civarında insan yaralandı. 7 bin kişi gözaltına alındı. Yüzlerce insana gözaltında işkence yapıldı. Bu devlet terörü Şili halkına Pinochet diktatörlüğü günlerini hatırlattı.

Sıkıyönetim kararına rağmen 25 Ekim’de genel grev çağrısıyla sadece Santiago’da bir milyon insan sokağa çıktı.

Devlet başkanı Pinera zor durumda kalınca ücretlere ve emekli aylıklarına zam yapacağını, zenginlere yeni vergiler getireceğini, metro zamlarını da geri aldığını açıkladı. Bunlarla da yetinmeyerek bakanları istifa ettirerek yeni bir hükümet atayacağını ve yeni bir kararnameyle OHAL’e son vereceğini ilan etti.

Ancak aldığı bu kararlar ve atmış olduğu adımlar Şili halkının isyanını, halk eylemlerini durduramadı.

Şili’de işçi sınıfını yeniden siyaset sahnesine taşıyan 18 Ekim ayaklanması yeni bir dönemin başlangıcıdır diyebiliriz. Ayağa kalkan, isyan eden halk, neo-liberalizm politikalarını sorguluyor, yargılıyor diyebiliriz.

Şili’de bunlar olurken diğer Güney Amerika ülkelerinde de gelişmeler yaşanıyor. Halklar sokakları doldurmaya devam ediyor.

Ekvator’da, işçi ve yerlilerin başkente yürüyerek başkan Moreno’ya benzin zamlarını geri aldırdılar…

Arjantin’de seçimleri sol-peronist bloğun adaylarının kazanması…

Uruguay ve Bolivya’da sol partilerin seçimlerden zaferle çıkmaları…

Kolombiya’da FARC’ın yeniden yönünü dağlara çevirmesi, umudunu parlamentoda değil silahlı mücadelede araması, silahlı mücadeleye yönelmesi…

Güney Amerika’da halkların ayaklanmalarının, sokak gösterilerinin, düzenin silahlı güçleriyle çatışmalarının, düzen değişiklikleri talep etmeleri, başka bir dünya istemleri gözlemleniyor.

Türkiye’de açlık yoksulluk ve ölüm

Ülkemizde işçiler, emekçiler açlıkla, işsizlikle, yoksullukla boğuşuyorlar. 8 milyona yakın insan -resmi rakamlara göre- işsiz. İşsizlikten en çok da gençler muzdarip. Üniversite mezunu yüz binlerce genç işsiz.

Türk hâkim sınıfları, ülke içerisindeki Kürtlere yönelik uyguladıkları saldırı ve imha politikaları yetmiyormuşçasına Irak Kürdistanı’na yönelik ”Pençe Harekatı’yla” işgal saldırısına bir yenisini Rojava işgal saldırısını eklediler. 9 Ekim’den bu yana yaklaşık bir aydır Rojava’yı havadan ve karadan bombalıyorlar.

IŞİD artığı cihatçı çetelerden oluşturdukları ÖSO, yeni adıyla SMO’yu (Suriye Milli Ordusu) öne sürerek Rojava’yı işgale yöneldiler. Ama işler planladıkları gibi gitmiyor. Büyük bir direnişle karşılaştılar.

Türk hâkim sınıflarının içeride ve dışarıda Kürtlere yönelik savaş politikası yürütmesi ülkede milliyetçiliği, ırkçılığı, faşizmi son kertesine kadar geliştiriyor, halklar arasına düşmanlık tohumları ekiliyor. Faşist TC işsizliği, yoksulluğu, yolsuzlukları, ekonomik krizi komşularına saldırarak, savaş politikalarıyla unutturmaya çalışıyor.

İşçilerin, emekçilerin hak talepli eylemliliklerini zorla bastırıyor. İçerideki muhalefeti savaş politikalarına kurban ediyor.

Hâkim sınıflar tarafından açlıkla, yoksullukla, hapishaneyle, işkenceyle terbiye edilmek isteyenlerin isyanı, işçilerin hak arama eylemlerinde, direnişlerde yaşam buluyor. Türkiye’de işçi sınıfı savaş cenderesi altında olmasına rağmen direnişler, iş bırakmalar, yürüyüşler gerçekleştiriyor. Maltepe Belediye işçileri haklarını almak için iş bırakarak direniş yapıyorlar.

Koton mağazaları önünde işçilerin direnişleri var. Soma Maden işçileri kıdem tazminatlarını talep ederek başlattıkları Ankara yürüyüşü Manisa’da engellenmiş olmasına rağmen jandarma zoruyla engellendikleri yerde otoban üzerinde inatla, inançla direnişlerini sürdürüyorlar. Eskişehir’de Birleşik Metal-İş sendikası önderliğinde metal işçileri hakları için eylemde.

Maaşlarını ve tazminat haklarını alamayan Entil Endüstri, Hapalki Döküm ve Tarkon makina işçileri eyleme başladı. Türk-İş Avcılar’da ”Vergide Adalet İstiyoruz” eyleminde. Cargill işçileri direniyor…

Açlıkla, yoksullukla terbiye edilmek isteyenlerin isyanı işçilerin hak arama eylemlerinde, direnişlerde olduğu gibi bireysel isyanlarıyla da gündeme geliyor.

Ankara Güvenpark’ta üzerine benzin dökerek bedenini ateşe veren Recep Peker eylemden önce yaşadıklarını yazmış. Peker bankanın emekli maaşına haciz koyduğunu belirterek ”Aç kaldım, adaletten umudumu kesmemiştim, ama adaletin zenginin, gücü olanın yanında olduğunu anladım” diyor.

R.T.E’nin  renkli camda arzı endam eylediği ”Ekonomimiz iyiye gidiyor. Merkez Bankası müdürünü değiştirdikten sonra enflasyonu da tek haneli rakamlara düşürdük” müjdesini verdiği aynı anlarda maddi sıkıntı içerisinde olan, maaşlarına haciz konulan dört kardeş İstanbul’un Fatih semtinde, yaşadıkları evde siyanürle intihar ederek yaşamlarına son verdi.

Biz biliyoruz ki, bu ölümlerin sorumlusu bu iktidardır.

Ekonominin iyiye gittiği, enflasyonun tek haneli rakamlara gerilediği yalanından sonra ekonomiyle ilgili yanıltıcı haber yapanlara 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmesiyle ilgili kanun teklifi meclise gönderiliyor. Bunun Türkçe’si ”Ekonomide kötü gidişatı -ekonomideki gerçekliği- yazmayın, yazarsanız hapsi boylarsınız”dır.

Ülkemizde emekçiler, işçiler, Kürtler, gençler, kadınlar savaş cenderesi altında her türlü baskı, saldırı, tutuklama ve işkencelere rağmen sömürücü bu sisteme karşı birlikteliklerini, direnişlerini sürdürüyorlar.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu