GüncelManşet

(Makale) Tecavüz=Yıkım

Erkek egemen toplumda kadına yönelik gerçekleştirilen cinsel saldırıların başında tecavüz saldırısı geliyor. Toplumda oldukça yaygın olarak görülen ve toplumsal değer yargılarının da baskısıyla birçoğu gün yüzüne dahi çıkmayan bu saldırıların gün yüzüne çıkanlarında ise devlet-yargı-kolluk güçleri gözetiminde tecavüzcüler aklanmaktadır. Bu şekilde bir nevi tecavüz teşvik edilmekte, esas “suçlu” ise tecavüze uğrayan kadınlar ilan edilmektedir.

Genel olarak baktığımızda bu coğrafyada yaşanan tecavüz saldırılarının önemli bir ayağını kolluk güçlerinin gerçekleştirdikleri cinsel saldırılar oluşturmaktadır. Bir devlet politikası olarak özellikleri 90’lı yıllarda T. Kürdistanı’nda daha yaygın olarak uygulanan kolluk gerçekleştirdiği cinsel saldırılara; 16 Temmuz günü Rojava’dan Cizre’ye geçmeye çalışan genç bir kadının TC askeri tarafından tecavüze uğramasıyla bir yenisi daha eklenmiş oldu. Devrimci, demokrat ve ilerici kadın örgütlerinin halen devam eden teşhir ve hesap sorma, tecavüzcülerin açığa çıkarılması girişimlerine rağmen sorunu devlet politikası olarak gören devlet yetkilileri körler sağırları oynamaya devam ediyor.

Türkiye’de ve dünyada çok yaygın olarak kullanılan kadına yönelik tecavüz saldırılarının altında yatan nedenlere baktığımızda; erkeğin ya da erkek egemen sistemlerin güç ve iktidarını kadın bedenine yönelerek, onlara da saldırarak tesis etme çabası olduğunu görüyoruz.

Tecavüz saldırılarının genel mantığı, özü nerede ve kim tarafından uygulanırsa uygulansın aynıdır. Fakat savaş, işgal vb. durumlarda yaşanılan ya da gözaltı, işkence gibi durumlarda karşılaşılan tecavüzün hedefleri tecavüzle yaratmak istenilen tahribatlarla; günlük yaşamda kadınların ailede, işte, sokakta, kadının tanıdığı ya da tanımadığı erkekler tarafından gerçekleştirilen, toplum tarafından kadının “tahrik ettiği” gibi söylemlerle meşrulaştırılan tecavüz saldırılarının arasında bir dizi farklılık da bulunmaktadır. Öyle ki normal koşullarda toplumda tecavüzün faili olan erkek bunu meşru görüp savunurken ya da erkek dayanışmasını ortaya koyan erkek egemen yargı, kolluk güçleri vs. tarafından tecavüzcüler korunurken ve tecavüz ciddi bir sorun olarak görülmezken; aynı tecavüz saldırısı savaş, işgal vb. durumlarda işgalciler tarafından gerçekleştirildiğinde aynı erkek egemen zihniyet “isyan”a durmakta, “namus sever”, kadının “koruyucu”su veyahut tecavüz karşıtı kesilebilmektedir.

Evet, ataerkil toplumda kadının erkeğin malı, mülkü olarak görülmesi; bedeninin, cinselliğinin, hatta ruhunun bile erkeğe ait olduğu düşüncesi erkeğin kadın kimliği üzerinde istediği biçimde tasarrufta bulunması anlayışını da doğurmaktadır. Yine kadının erkeğe, aileye bağımlılığı; öğretilen tek seçeneğin itaat edip, boyun eğmek, toplumsal cinsiyet rollerine uymak olduğu algısı, kendisine yönelen şiddet-taciz-tecavüz gibi saldırıları buna boyun eğmesini, yeterince ses çıkarmamasını getirmektedir. Toplumda tek tek fiiller olarak ya da sistematik bir saldırı olarak erkek egemen anlayış çerçevesinde erkekler tarafından uygulanan tecavüz saldırısının temel amacı da, tam da kadına boyun eğdirmek, sindirmek, itaat etmesini sağlamak ve kadın üzerinden erkeğin “erkekliği”ni ispat etmektir. Yine tecavüz saldırısının bir diğer amacı da toplumda kadına öğretilmiş kadınlık rol ve modellerinin tesis edilmesi, yeniden üretilmesi pekiştirilmesi ve kadının bu rol ve modellerin dışına çıktığı takdirde karşılaşacaklarının hatırlatılmasıdır. Kısaca tecavüz bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır diyebiliriz.

Toplumda ataerkil anlayışın ürünü olarak savaşlarda, işgallerde, gözaltı gibi durumlarda kadın ait olduğu ulusal grubun, ırkın, inancın “namusu” olarak görülmesinden dolayıdır ki; tecavüz saldırısı salt kadın bedenine yönelik bir saldırı olarak görülmez, düşünülmez. Kadının mensup olduğu gruba, ırka, inanca yönelik bir saldırı yöntemi olarak özellikle tercih edilmektedir.

Hemen yanı başımızda Ortadoğu’da IŞİD ve benzeri gerici çetelerin yöneldiği bölgelerdeki uluslara, azınlık milliyetlerden halklara, etnik gruplara ve inanç gruplarına karşı yürüttüğü savaş ve işgallerde kadınların kaçırılıp esir alınması, kadınlara tecavüz edilmesi ve kadınların bir mal gibi satılması yakın zamanda yaşanan ve yaşanmakta olan örneklerdendir. Kadın bedenini namusla, toprakla, vatanla özdeşleştiren, savaş ganimeti olarak gören aynı egemen anlayış toprağı, vatanı, namusu ele geçirmek adına tecavüzü bir silah olarak kullanmaktadır.

Kadını erkeğin malı gibi gören anlayış, kadın bedenini fethedilecek bir alan, bir çatışma, rekabet ve iktidar alanına dönüştürmektedir. Ayrıca savaş dönemlerinde düşmanın malına zarar vererek ya da düşmanın malını ele geçirerek yenilgiye uğratma anlayışı egemen olmaktadır. Savaşlarda en çok kadınlar ve çocuklar mağdur edilmektedir. Kadınlar toplu tecavüzlere uğramaktadır. Bu da savaşlarda yaşanan cinsel saldırıların boyutlarını artırırken; kadının bedenen ve ruhen daha da yıpratıp yıkıcı etkiler bırakmaktadır. Savaşlarda yaşanan travma, kadınları intihara sürüklemekte ya da kadınlar cinsel saldırılara maruz kalma korkusu ile “namus”unu, “onur”unu koruma adına kendilerini öldürmektedir.

Yine ırkçılık, cinsiyetçilik, militarizm ve faşizm tecavüz saldırılarını daha da artırarak sistemli bir saldırı haline gelmesini sağlamaktadır. Kadına yönelik tüm saldırıları güçlendirmektedir.

Kadın açısından baktığımızda tecavüz sadece fiziki anlamda tahribatlara yol açan bir saldırı olmamakta; aynı zamanda kadının kimliğine, kişiliğine yönelik de gerçekleştirilmektedir. Bu da kadının iç dünyasında parçalanmalara yol açmakta; ciddi tahribatlar ve travmaya neden olmaktadır. Kadının kendine güvensizleşmesini, kendini değersiz, kirlenmiş vs. hissetmesini getirmektedir. Erkek egemen toplumda tecavüzcü yerine tecavüze uğrayanın yargılanıp mahkûm edildiği için, çevresindekilerin, toplumun kendisine inanmayacağı, dışlanacağı korkusu daha da fazla içine kapanmayı, tecavüz saldırılarının da saklanmasını ya da sessiz kalınmasını getirmektedir.

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu