GüncelMakaleler

MAKALE | Yeni Ekimler İçin Ekim Devrimi Yol Gösteriyor! (2)

Dünya İşçi-Emekçi Halkları Açısından Ekim Devrimi’nin Sonuçları: İnsanlığın binlerce yıllık tarihinde bilimin ışığında, üretici güçlerin örgütlenip iktidarı almak üzere isyan etmesi ve zafer kazanması olgusudur.

Ekim Devrimi’nin dünya işçi ve emekçileri üzerindeki etkisi iki yönlüdür. Birincisi, devrimin pratik boyutudur:

Ekim Devrimi sonrasında işçi ve emekçi halkın elde ettiği özgürlükler çok doğal olarak bütün dünya halklarının benzer hak ve özgürlükleri elde edebilmek için kendi ülkelerinde kapitalist devlet aygıtını ele geçirebilmek üzere mücadelelerine moral bir güç verdi.

Zira, sosyalizm bir imge olmaktan, bir hayal olmaktan gerçeğe dönmüştü. Pratik boyutun ikna ediciliği yahut sosyalizmi benimsemiş grupların artık kesinliği tanıtlanan ideolojilerini kendi ülkelerinde de ideolojik boyuttan uygulama boyutuna geçirebilmek üzere dayanabilecekleri somut bir zeminin varlığı tüm dünyada sosyalizm mücadelesinin güçlenmesini sağlamıştır.

İdeolojik boyutta ise; kapitalist sistemin işçi sınıfının devrimci hareketi ile yıkılabileceği ve bir işçi sınıfı devleti kurulacağı önermesini ortaya koyan Marx’ın tezlerini Rusya örneğinde geliştiren Lenin’in tezlerinin haklılığının pratik sonuçlarla ortaya çıkması; Lenin’in fikirlerinin sosyalizm için mücadele eden bütün dünya komünistleri tarafından benimsenmesini beraberinde getirmiş; öncesine ait birçok tartışma Leninizm’in kabul edilmesiyle sonlanmıştır.

Ekim Devrimi’ni takip eden yıllarda tüm dünyada artan sendikalaşma ve sendikal mücadele oranları, sendikal mücadelelerin siyasallaşması, politik ekonomik işçi eylemleri, emperyalist sistemin saldırganlığına karşı kitlelerin eylemleri vb. Ekim Devrimi’nin doğrudan sonuçlarıdır.

Dünya halklarının bugün yüzyıl öncesine göre ekonomik olarak kısmen daha iyi koşullara sahip oldukları propagandası aslında bir manipülasyondur.

Zira bu dönemde toplumsal iş bölümünün ve emeğin üretkenliğinin yarattığı zenginlikten faydalanan ve üretim araçları mülkiyetini ellerinde bulunduran sermaye sınıfının üretilen toplumsal zenginliği kendileri menfaatine sömürmeleri yoluyla elde ettikleri muazzam servetlerin karşılığında işçi ve emekçi halkın durumundaki “olumlu” değişim gerçek bir değişim oluşturmaz.

Bu durum, teknolojinin artan oranda kullanılmasıyla emek üretkenliğinin artması ve kaçınılmaz olarak bu üretkenliğin ortaya çıkardığı zenginlik koşullarında dahi bu zenginlikten artan oranda istifade edememenin kendisidir ve tüm dünyadaki işçi emekçi kitlelerin sağlık, eğitim, barınma, ulaşım, beslenme, ısınma gibi temel zorunlu yaşam kaynaklarına dahi erişimlerinin sınırlı olması anlamına gelir ki; bu da üretilen toplumsal zenginliğin kendisiyle bir çelişki doğurur.

Kapitalist haydutların aç gözlülükleri nedeniyle insan yaşamını,doğayı felakete sürükleyen faaliyetlerden kendilerini alıkoyamamaları bugün dünyamızın sonunu getiriyor.

Artan küresel ısınma ve buzullarda görülen erime oradaki yaşam alanlarını geri döndürülemez şekilde değiştirmekte olduğu gibi, bunun küresel iklim değişikliği boyutundaki etkileri sonucunda milyonlarca işçi emekçi halkın yaşam alanları artık kendileri için yaşanılabilir olmaktan çıkıyor.

Dünyadaki ekosistemin sürekliliği bu sistem içerisindeki türlerden birisi olarak insan için de hayati önem taşıyorken; insan türünü yöneten kapitalist sistem ve kapitalist sistemi yöneten bir avuç asalak kapitalist yüzünden ekosistemin kendisini sürdürebilirliği her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Pandemi koşullarının da bir kez daha ortaya serdiği gibi; kapitalist sistemin işçi emekçi halka eşit,ücretsiz erişilebilir bir sağlık hizmeti sunma olası olmadığı gibi, kar hırsı nedeniyle insan sağlığını bozmak dahi kapitalistler için olağan bir tutumdur.

İlaç endüstrisi marifetiyle gereksiz oranda ilaç kullanımına yönlendirilen insanların bireysel olarak sağlıkları bozulduğu gibi bir tür olarak insanın mikrop ve virüsler karşısında savunmasız hale gelmesine neden olacak koşulları bünyelerinde taşımalarına neden oluyor.

Kapitalist sisteme köleler yetiştirmek üzere dizayn edilen eğitim sistemlerinin bireylerin yaratıcılıklarını sınırlandırması sadece bugünün toplumunun gelişiminin de sınırlandırılması demek değildir.Esasen toplumsal ilerlemenin de sınırlandırılması anlamına gelmektedir.

Bilim ve teknolojiyi insanlığın gelişimi için kullanmak yerine insanların kapitalist sisteme karşı devrimci faaliyetini takip ve kontrol etmek amacıyla kullanan kapitalizm için bilim ve teknoloji diğer taraftan kârlılık enstrümanıdır.

Özgürinsanlığın gelişimi için katkı sağlayan sanatın icra edilebilmesi için kapitalist sistem en büyük engeldir. Gelişmiş kapitalist ülkelerde sanat ürünlerini ideolojik olarak yönlendiren kapitalist sistem iktisaden daha geri ülkelerde ise sanatı doğrudan sansür hatta polis ve adliye vasıtasıyla engellemekte, sanatsal faaliyetleri baskı altında tutmaktadır.

Kadınlar başta olmak üzere toplumsal cinsiyetlerin kapitalist toplumda eşit ekonomik,sosyal,siyasal temsiliyetlerinin olabilmesi mümkün değildir. Zira kapitalizm kârlılık prensibine dayanır ve kârlılığı maksimize etmek için emeği cinsiyete göre bölmek kapitalistler için uygulayageldikleri metottur. Elbette bunun sosyal alandaki yansıması erkek egemen kültürün toplumsal yaşamı domine eder hale gelmesidir.

İşçi-emekçi halklar dünyanın her yerinde çetin şartlar altında üretimde çalışıyorlar. Çok yerde işçinin emeğinin karşılığında elde ettiği gelir ile işçi emeğinin sonucunda ortaya çıkan ürünün satış fiyatı arasındaki fark birkaç katı bulabiliyor.

Yani işçinin örneğin kendisinin bir ayda ürettiği salon mobilyası takımını alabilmesi için kendisine verilen maaşı hiç harcamadan en az 3 ay biriktirmesi gerekiyor. Sadece bu durum dahi kapitalist sistemin irrasyonel olduğunu açıklamaya yeterlidir.

Tüm dünyada kapitalistlerin kâr hırsıyla yaptıkları tarımsal üretim faaliyetleri sonrası mutfaklara gelen tarım ürünleri deyim yerindeyse zehir saçıyor. Zirai ilaç kalıntıları, bitki hormonları işçi emekçi halkın sağlıklı beslenmesini engelliyor. Tarım alanları kâr hırsı nedeniyle hızla kuraklaşırken dünyanın birçok yerinde insanlar yeterli tarımsal koşullara sahip olamadıkları için açlık sorunu yaşıyor.

Üretilen tarım ürünlerinin fiyatlarının düşmesini engellemek için tonlarca patatesi tarlada çürümeye bırakan,tonlarca ıspanağı denize döken ama aynı zamanda bunlara sahip olamadıkları için açlıkla ölüme bırakılan milyonlarca yoksul emekçi halkın varlığıkapitalist sistemin irrasyonel (akıldışı) olmasının bir başka örneğidir.

Dünya genelinde artan şiddet,kaçırma,cinsel saldırılar,yoksul halkın uluslararası organ kaçakçılığının kurbanı olması; uyuşturucu, sigara, alkol bağımlılıkları; halkın ve özellikle de gençlerin mafya-çete ağlarına sürüklenmeleri; çocukların küçük yaşlarda zorunlu din eğitimleri ile maddi dünya gerçekliğinden koparılmaları ve böylelikle çocuklara karşı işlenen sistematik bir suç haline dönüşmesi vb. örnekler çoğaltılabilir…

Kısacası bu suç ağlarının her birisi dünyayı saran kapitalist ağın bir parçasını oluşturmaktadır. Yani dünyadaki tüm silah, kadın,çocuk, uyuşturucu kaçakçılığı vb. vb.kapitalist sistemin kontrolü altında ve yönetimine tabidir.

Burada ele alınan tüm bu sorunlar da göstermektedir ki; kapitalizm sürdürülebilir bir sistem değildir. Kapitalizm; işçi emeği ile kapitalist arasındaki uzlaşmaz karşıtlığının yanında, doğa ile kapitalizm arasında, toplumsal cinsiyetler ve kapitalizm arasında çelişkiler de barındırmaktadır ve bunların tamamının çözümü ancak kapitalist sistemin yıkılıp, kapitalist devlet aygıtının parçalanıp sosyalist bir sistemin inşa edilmesiyle mümkün olabilecektir.

Ekim Devrimi’nin Komünistler Açıcından Sonuçları

Şüphesiz ilk önemli sonuç; Marksizm’in ideoloji boyutundan uygulama boyutuna geçmesini sağlarken Marksizm’i geliştirerek uygulayan Lenin’in teorik formülasyonlarının toplamının Leninizm ideolojisini doğurmuş olmasıdır.

Böylelikle Ekim Devrimi’ne kadar ki süreçte işçi sınıfının iktidarı kapitalistlerden alabilmesinin koşulunun olup olmadığı ya da bunun nasıl olacağına ilişkin tartışmalar son bulmuş, devrimci işçi sınıfı hareketinin önderliğinde halkın bütün sınıf ve tabakalarının kapitalistleri iktidardan indirebilecek ana güç olduğu ispatlanmıştır.

Yine bu süreçte Komünist Partisi’nin işçi sınıfı ve emekçi kitlelere öncülük etmesi gerektiği ancak bunun için de Komünist Partisi’nin kendi içinde de sınıf mücadelesi vermesi gerektiği ortaya konulmuştur.

Her toplumsal gelişme ve değişim sonrasında kendisini yeni koşullara göre güncelleyebilen, kendisini sürekli olarak yenileyebilen, ideolojik olarak işçi sınıfının emeğinin kurtuluşu için mücadelenin yol göstericisi olan Marksizm’iderinlemesine kavramış, teorik olarak üretken, taktik olarak son derece esnek, stratejisini koşullara göre yeniden ve yeniden belirleyebilen bir Komünist Partisi olmadan devrimin gerçekleştirilemeyeceğini göstermiştir.

Ekim Devrimi’nin komünistler açısından önemli sonuçlarından birisi de Komünist Partisi’nin kadro ve yöneticilerinin nasıl olması olması gerektiğidir.

Lenin’in kendisinin ifadesiyle: “İddia ediyorum ki: 1-Sürekliliği sağlayan istikrarlı bir önderler örgütü olmadan hiç bir devrimci hareket varlığını sürdüremez; 2- Hareketin temelini oluşturan ve ona katılan halk yığınları mücadeleye kendiliklerinden ne kadar büyük sayıda sürüklenirlerse, böyle bir örgüte olan gereksinme o ölçüde ivedileşir, ve bu örgüt de o ölçüde sağlam olmalıdır (yoksa demagogların yığınların daha geri kesimlerini peşlerinden sürüklemeleri daha da kolaylaşmış olur); 3-Böyle bir örgüt esas olarak devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerden oluşmalıdır; 4- Otokratik bir devlette, böyle bir örgütün üyelerini devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerle ve siyasal polisle mücadele sanatında profesyonel olarak eğitilmiş kimselerle ne denli sınırlarsak örgütü açığa çıkartmak, o ölçüde zorlaşacaktır; 5- Harekete katılabilen ve orada etkin olarak çalışabilen işçilerin ve öteki toplumsal sınıflardan gelme öğelerin sayısı o ölçüde büyük olacaktır.” (Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi Dosyası, RSDİP Merkez Komitesine Mektup’tan, s. 153-154)

Devrimin başından sonuna aynı hatta ve aynı şekilde ilerleyen bir süreç olmadığını, daha ileri hamleler yapmak için geriye çekilmenin zorunluluğunu, gerektiğinde en gerici parlamentolarda dahi çalışmak zorunda olmayı (Parlamentonun kitleler açısından bir anlam ifade ettiği durumlar için), devrimi gerçekleştirebilmek için; toplumun ileri kesimlerinin değil en gerideki kesimin dahi devrimden beklentilerinin ortaya çıkmasının ya da kapitalist sistemle yaşadıkları çelişkilerin ve bundan duydukları hoşnutsuzlukların son derece artmış olmasının gerekliliğini vb. Ekim Devrimi’nden öğrenmiş bulunuyoruz.

Komünistler açısından şüphesiz en önemli derslerden birisi de Komünist Partisi’nin gerek ideolojik gerek örgütsel gerekse taktik uygulamalarında güçlü olabilmesinin tek koşulunun işçi sınıfı içerisinde güçlü bir örgüt olabilmesine bağlı olduğunun Ekim Devrimi ile de görülmüş olduğudur.

Şayet işçiler arasında yaygın bir örgütlenme ağına sahip olmasalardı Komünist Partisi’nin ne Parti içindeki ideolojik mücadeleden ne de sınıf mücadelesinden zaferle çıkması mümkün olabilirdi.

Bugün sosyalizm uygulamalarının yaşadıkları yenilgiler sonrası ortaya çıkan olumsuz tabloyu tersine çevirmek için işçi emekçi kiteler arasında siyasi çalışmak yürütmek gerekli olandır. Siyasi çalışma bütün çalışmaların merkezinde olmak zorundadır.

Sendikalarda örgütlenmek ya da kimi durumlarda sendikalar örgütlemek; atölyelerden fabrikalara işçiler arasında en geniş örgütsel bağlara sahip olmak; örgütleme faaliyetinde işçi ve emekçi halkı karşımıza almamıza neden olacak söylem ve tartışmalardan kesinlikle uzak durmak, en geri durumdaki işçileri dahi örgütleyip yarının komünistleri olmalarını sağlayacak perspektife sahip olmak; gençlerin, kadınların ve diğer toplumsal cinsiyetlerin, bütün farklı milliyet ve inançların sistemle olan çelişkilerini isçi sınıfının devrimci hareketinin parçası haline getirmek ve sınıf hareketinin kitleselleşmesini sağlamak; hemen her adımda, her tarihsel anda, her sosyal değişimde Komünist Partisi’nin yol gösterici misyonuna uygun şekilde gerekli manevraları yapabilecek siyasal  yetkinlik ve esneklik için Komünist Partisi kadroları arasında da siyasal çalışmayı sürekli hale getirmek zorunludur.

Kapitalizmin 1800’lerde ortaya çıkardığı sorunlar ne ise bugün yaşanılanlar da aynısıdır, sadece bir farkla; bugün sorunlar çok daha ağır hale gelmiştir.(Örneğin kapitalist bir işletmenin kirlettiğidere sorunundan günümüzde bütün derelerin kirletiliyor olmasına, okyanuslardaki canlılığın dahi tehdit altında olmasına ulaşılmıştır.)

Kapitalizm yarattığı sorunların hiçbirisi kapitalizme rağmen ve kapitalizm sınırları içerisinde çözülemez. Çözüm Ekim Devrimi’nin ispat ettiği gibi ancak sosyalizmle mümkün olabilir.

Ekim Devrimi etkileri itibariyle birkaç on yıla sıkıştırılıp ele alınabilecek sosyal bir olgu değildir. İnsanlığın binlerce yıllık tarihinde bilimin ışığında, üretici güçlerin örgütlenip iktidarı almak üzere isyan etmesi ve zafer kazanması olgusudur.

Anlam ve sonuçları itibariyle Ekim Devrimi bugün ve yarın için,insan emeğinin ve insanın özgürlüğü için mücadele eden kitlelere ve onların komünist öncülerine yol göstermeye devam ediyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu