Manşet

Mersin Liman işçileri direnişte (söyleşi)

“Yarın kazanacakmış gibi umutlu, 1 yıl sürecek gibi kararlıyız!”

Mersin: Mersin Limanı neredeyse her yıl bir direniş ile gündeme geliyor.  Liman yine böylesi bir dönemden geçiyor. Direnişte olan işçiler yine kararlı, yine azimli, yine inançlı. Söyledikleri şey “direnişte yarın kazanacakmışız gibi umutlu ve bir yıl hatta daha fazla sürecekmiş gibi de kararlıyız.”

Direnişin 22. gününde Özgür Gelecek olarak bir ziyaret gerçekleştirdik işçilere. Bize direniş sırasında valiliğin, emniyetin kime hizmet ettiklerini tekrar gördüklerini söylüyorlar. Ne bu kurumların ne de sistem partilerinin sözlerinin arkasında durabildiklerini aktarıyorlar ve şunu da biliyorlar; zaten bir kazanım olacaksa örgütlülükle ve direniş ile olacak, onlar aracılığıyla değil.

Direniş sırasında birçok işçinin safını sıklaştırdığını, farklı milliyete, ulusa ve etnik kökene sahip işçilerin daha fazla kaynaştığını, birlik olduğunu ve hatta pankarta, çadıra karşı olan işçilerin, bu direniş sırasında “başına bir hal gelmeden çadıra gel, çadıra” pankartını taşıdıklarını söylüyorlar.

Biz oradayken de yeni bir gelişme oluyor ve tam da işçilerin örgütlenmek için saydıkları nedenlerden birine denk geliyoruz. Geçtiğimiz aylarda liman personeline verilen yemeklerden kaynaklı zehirlenen hatta çocuğunu düşüren işçilerin olduğunu söylüyorlar. Biz oradayken de böylesi bir olayla karşılaşıyoruz. İşten çıkan işçiler, verilen personel yemeğinin içinde kurt ve fare pisliğine benzeyen şeylerin olduğunu söylüyor.

Burada genel süreç ile ilgili işten atılan işçilerden biri olan Murathan Atlı ile söyleşi yapıyoruz ve Atlı bize süreci aktarıyor.  

“Sürecimiz 1 Ocak’ta toplu iş sözleşmesiyle başladı. Bu toplu sözleşmeye göre kurul kararı olmaksızın hiç kimse işten çıkarılamazdı. Şu anda bazı işçilerin ikramiyeleri yatmış durumda ancak limanda çalışan birçok işçinin ikramiyesi hala patronda duruyor. Biz geçen sene de bu yatmayan ikramiyeler için iş durdurmuş, grev yapmıştık. O eylemimiz sonrası da ihtarlar, tutanaklar olmuştu.

Biz bir taraftan çalışma ücretleriyle ilgili bir şeyler yaparken diğer taraftan da çalışma koşullarını düzeltmeye ve sosyal haklarımızı da iyileştirmeye çalışıyorduk. Bunları dillendirdiğimizde devlete, patrona göre bizim yaşam ve çalışma durumumuz standartlara uygun oluyordu. Tabii bizim çalışma koşullarımız onlara göre böyleydi, herkes biliyor ki gerçekte böyle bir şey söz konusu bile değil.

Dediğim gibi biz yaşam koşullarımızın düzeltilmesi için ilk adım atmaya başladığımızdan itibaren örgütlenme noktasında önde duran arkadaşlarımız bir bir fişlenmeye başlandı. Ardından Uğur-San taşeron firmasından günlük işçi, aylık işçi olarak işçiler getirilmeye başlandı. MİP böyle yaparak bizim içerideki örgütlülüğümüzü kırmaya çalışıyordu. Bu duruma geçen seneler de şahit olduk. Şu an bu işçilerin sayısı 200’ü geçmiş durumda, bunların hepsinin maaşları yatıyor, sigortaları yapılıyor ve ne yazık ki direnişimizi bölmek için dışarıdan çalıştırılan işçiler birçoğumuzun akrabası, abisi, kardeşi…”

– Peki, işten atmalar nasıl başladı?

– Biz 24 Şubat tarihinde Uğur-San’dan getirilen işçilere karşı önlem alarak onları içeriye sokmama kararı aldık ve işçileri taşıyan otobüsü içeriye almadık. Çünkü onlar içeri girdiklerinde işçi kanı bile dökülebilirdi. Nitekim geçen senelerde bunları da gördük, yaşadık. Patronun aslında bir taraftan amaçladığı şey de bu. Ancak biz bunlar yaşanmasın diye önlem aldık. Bizim yaptığımız işverene göre bu bir önlem değil gösteri-eylemdi. Bu işleri organize eden Liman-İş Sendikasına da üye olan ben de dâhil 22 kadrolu liman işçisini hukuksuz bir şekilde işten attı.

İşten atmalarda bahane olarak 24 Şubat’ta aldığımız önlemi gösteriyorlar. Ama işten atılanlara bakıyoruz o gün işe gelmeyenler bile var. Bize MİP yönetimi olarak Mersin Valiliği olarak Mersin Emniyeti olarak yeni bir sayfa açılacak denmişti o zaman. Ama bakıyoruz şimdi hiçbiri sözünün arkasında durmadı. Hemen ardından noter huzurunda işte bu 22 kişiye tebligat gönderilmiş işten çıkartıldıklarına dair ama biz 4 Mart’a kadar çalıştık. İşten atmalar o kadar hukuksuz ki normalde limanda vardiyan varsa kapıdaki turnike kartını okuyor ve öyle limana giriyorsun, biz ayın birinde işten atılıyoruz ancak kartlarımız ayın dördüne kadar okunuyor. Dediğim gibi bu işten atmalar son derece hukuksuz çünkü bizim Toplu İş Sözleşmemiz de disiplin kurulu kararı olmadan işçiler işten çıkarılamaz deniyor. Devlet bu yasayı çiğniyor. Bizi işten atarken 25. Maddeyi kullanıyor.

Bu işten atmalarda ve ondan sonraki direnişimizde bizim eylem hakkımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Vardiya çıkışlarını toplu bir şekilde yapan arkadaşlarımızın evlerine ağırlaştırılmış ihtar gönderiliyor ki bu da hukuksuz bir şekilde yapılıyor.

 

“Direnişimiz gün geçtikçe büyüyor”

Onlara göre “psikopat” bize göre sendika temsilcisi olan 22 kişiyi işten atmakla onlar başlarına büyük bir bela aldılar. Buradaki direnişimiz gün geçtikçe büyüyor. İçeride çalışan arkadaşlarımızın bize desteği de gün geçtikçe büyüyor ve büyümeye de devam edecek. Bugün direnişimizin 20’li günlerindeyiz. İşten atılan her arkadaşımızın bu limanın bugünlere gelmesinde büyük emeği var. Biz limanda çalışırken sürekli rekor kırıyorduk. Türkiye’deki diğer tüm limanların bir gün içerisinde toplam yaptığı hareketi biz bu limanda sadece bir vardiyada yani sekiz saat içerisinde yapıyoruz ve karşılaştığımız muamele bu oluyor. Bu liman Ortadoğu’nun en büyük limanı olduysa bizim sayemizde oldu.

Düşünün buradaki direnişimiz ve bize verdikleri destek nedeniyle Uğur-San taşeron firmasından kaçak yollarla içeriye sokulan işçilerden 9 tanesi de işten atıldı. Biz onların bile desteği almayı başarmıştık. Yine daha önceleri burada tarafını patrondan yana belirleyen işçi arkadaşlarımız da vardı ve onları biz süreç içerisinde kazandık ve kazanmaya da devam ediyoruz. Patron dedi ki, ben bu işleri organize edenleri işten atarsam buradaki örgütlülüğü dağıtırım, içeride istediğim gibi at koştururum. Ama evdeki hesabı çarşıya uymadı kitlemiz artıyor, sayımız artıyor. Dışarıdaki sivil toplum örgütlerinden destek artıyor. Ürken, korkan hiç bu çadıra uğramayan arkadaşlarımız bize destek vermeye başladı. MİP yönetiminin benim dediği işçiden, emekçiden ayrı tuttuğu işçiler de artık bizim yanımıza geçti. Direnişimiz er ya da geç işten atılan arkadaşlarımız işlerine geri alına kadar devam edecek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu