Dünya

Sokak hala iktidarı tehdit ediyor/Yorum

Arap isyanlarının en “gözde” ülkesi Mısır’da kitlelerin tepkisi durmak bilmiyor. Mısır Ekonomik ve Toplumsal Haklar Merkezi (CESR) düzenli olarak, ülkede gelişen toplumsal olayları kayıt altına alıyor. “Merkez”in yayımladığı son raporda Ekim ayının ilk yarısından itibaren gerçekleşen eylemlerin sayısını 300 olarak açıklandı.

Bu rakam CESR’in yayımladığı bütün raporlardaki en yüksek eylem sayısını ifade ediyor. Günde ortalama 20 eylemin yaşandığı Mısır’da her geçen gün işçi hareketi kendisini daha fazla gösteriyor.

Ekonominin büyük bir bölümüne hala ordunun sahip olduğunu düşündüğümüzde, işçilerin yaptıkları eylemlerin aynı zamanda orduya bir “başkaldırıyı” da içerdiğini görüyoruz.

İşçi eylemlerini değerlendirirken, bu eylemlerin aynı zamanda Mısır’ın resmi işçi sendikasının Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’ye “bir yıl boyunca işçi grevlerini durduracağı” sözüne karşı yapılmış olmasını da göz önünde bulundurmalıyız. Peki, bütün bunlar neye işaret ediyor? Elbette ki Mısır “devrimi”nin daha yeni başladığına.

Bir kez daha Arap İsyanlarının gösterdikleri üzerine

Ülkemizde devrimci ve demokrat kesim içerisinden bir bölümü Mısır’daki halk hareketine karşı başından beri kuşkuyla yaklaşmıştı. Öyle ki süreç içerisinde Müslüman Kardeşler’in Mübarek’in yerini almasıyla Mısır halkı için bir şey değişmediği sonucunu çıkarmışlardır.

Bu sonuç doğru olmakla birlikte, var olan sürecin Müslüman Kardeşler’i hükümete taşımasından kaynaklı sürecin bütününü ABD’nin planladığı, BOP’un bir parçası olduğu yönlü çıkarımları bir bütün hepimiz izledik. O süreçte esas olanın kitlelerin isyanı olduğunu belirttik ve bunun altını özellikle bir kez daha çizmemiz gerekiyor.

Kaldı ki halk hareketlilikleri, doğru bir önderlikle ve siyasi çizgiyle bütünleşmedikçe, halkların “özgürlüğü” gerçek olmayacaktır. Bu genel bir doğrudur, aynı şekilde başka bir genel doğru ise; bu durumun doğurduğu, halkların isyanları her ne kadar, bir dönem farklı kesimlerin işine yarasa da eğer halklar örgütlülüklerini geliştirir, güçlü bir ideolojik önderliği yaratır, doğru bir siyasi çizgi izlerse süreç tersine dönebilir.

Mısır halkının eylemleri en azından süreçte memnun olmadıklarını ve arayışlarının devam ettiğini göstermesi bakımından önemlidir.

Eski Çalışma Bakanı Ahmed Hassan al-Borai’nin sürecin “her şeyi ve herkesi yok edebileceği” açıklaması, sistemin temsilcilerinin gerçekte neden korktuğunun çok güzel bir ifadesidir.

Derin bir korkuyla, amansız bir baskıyla ve büyük bir sömürüyle yarattıkları düzene karşı halk kitlelerinin itirazının derinleşmesinin egemenlerin sözlerine yansımalarıdır.

Devrimci durum geçerliliğini koruyor

Mısır’da devrimci durum ve bu durumdan doğan kitlelerin hareketliliği devam ediyor. Tahrir ruhu, Mübarek sonrası Mursi şahsında Müslüman Kardeşler eliyle yolundan saptırılmak istenmesine rağmen, hareket tüm gücüyle siyaset sahnesinden çekilmemeye kararlı. Egemenlerin çıkarlarını savunanlar, iktidarın nimetinden yararlananlar tarafından var olan durum “sokak iktidarı tehdit ediyor” söylemleriyle tespit ediliyor.

Nasıl ki önceki dönem Mübarek’i tehdit eden sokak, şimdi de İhvan’ı tehdit ediyor. Bu durum başka bir bakış açısından, tehdit altında olanların tehdit eden bakış açısından baktığımızda Mübarek’in Müslüman Kardeşler açısından bir düşman olmadığı, gerçek düşmanın bizzat Mısır halkının kendisi olduğu açık bir şekilde ortaya çıkar.

Eski Çalışma Bakanı, halkın eylemlerinde öne çıkan söylemlerin aynı Mübarek dönemindeki ekonomik adaletsizliğe yönelik olduğunu belirtmesi de gösteriyor ki; var olan durum küresel ekonomik krizin ülkedeki yansımalarını oluşturuyor.

İşin bir yönü bu iken öte yandan ise kitleler açısından Mursi ile Mübarek her geçen gün özdeşleşmektedir.

Kitlelerin ekonomik adalet talebi her ne kadar bu talebin içeriği “muğlak” ve egemenlerin at koşturabileceği bir alan sunsa da mevcut küresel krizin yakın vadede bir çözüme kavuşamayacağı şartlar altında bu talebin karşılanabilmesi neredeyse imkansızdır. Mübarek gibi Mursi de kitleleri dizginleyemeyecek, önünde sonunda tarihte “hak ettiği yeri” alacaktır.

Elbette Mısır’daki halk hareketliliğinin geleceğini şimdiden ön görmek imkansızdır. Ancak bütün bu süreç bir kez daha göstermektedir ki, yaratan ve kahreden en büyük güç yalnızca kitlelerdir. Kitlelerin politik anlamda uyanışı egemenlerin en büyük korkularıdır. Esas olan egemenlerin bu korkularını daha fazla büyütmektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu