Güncel

YORUM |  Dünyanın 1. Kalite Fındığına Elveda

"HES’lerin dışında diğer mesele de zirai ilaçlar. Fındık bahçelerinde kullanılan ilaçlar yabani otların büyümesini engelliyor"

Shakespeare’in oyunları ilk olarak 1576 yılında kurulan adı “Tiyatro” olan sahnelerde ve daha sonra ise 1599’da “Globe Tiyatro”su adında kurulan bir kumpanya mekanında sergilenmeye başlandı. Globe Tiyatrosu, 1613’te yandı ve ikinci kez tekrar yapıldı. Buradaki oyunlar 1642’de Cromwell’in tiyatroları yasaklamasına kadar sürdü.

Bölgede yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında sahnenin etrafındaki zeminin cüruf, kül, çamur ve fındık kabuklarından oluşan bir harçla kaplı olduğu fark edildi.

Bu harç, izleyicilerin olduğu bölgedeki zemine yağan yağmur suyunun kayıp gitmesini sağlıyordu ve izleyicilerin ayaklarının ıslanmasını engelliyordu. Globe Tiyatrosu günümüzde aslına uygun bir şekilde eski yerinin hemen yanında yeniden yükseltildi. Globe’un yeniden inşası için 1997 yılında Londra’ya gönderilen 7.5 ton fındık kabuğu Giresun’dan gitti.

Şimdi biz kabuğundan bile istenildiğinde yararlanılabilen Giresun’un 1. kalite fındığının yok oluşunu seyrediyoruz. Ve onu kurtarmak için fazlaca zamanımız yok gibi duruyor.

***

Karadeniz köylerinde -özellikle Doğu Karadeniz köyleri-, bu bölgeye ilk defa gitmişseniz öncelikle dikkatinizi çeken şey köy evlerinin yerleşimi olabilir. Uzayıp giden dağların size bakan yamaçlarında orman ağaçları ve onların içine öbek öbek yerleşen fındık bahçeleri görünüyor.

Evler bu yamaçlar boyunca serpilmiş gibi ve hangi köyün nerede başlayıp nerede bittiğini kestirmek zor, bütün köyler birbirinin içine geçmiş gibi duruyor. Akşamları bütün yamaçta evlerden ve sokak aydınlatmalarından nokta nokta ışık etrafa dağılıyor.

Doğu Karadeniz yerleşimi Kürdistan ve İç Anadolu yerleşiminden epey farklı. İç Anadolu’daki köyler hafif düzlüklerde kurulan dip dibe evlerden oluşuyor.

Kürdistan’da da durum büyük ölçüde böyle, fakat Kürdistan’da bir yolda ilerliyorsanız uzaktan görebildiğiniz şey askeri karakolların ben buradayım diye bağıran şiddetli ışıklarıdır, geri kalan yerler büyük ölçüde karanlıktır.

Yukarıdaki paragrafa yeniden dönersek, Karadeniz’in bütün yeşilliği içindeki tüm canlılığıyla birlikte yok olma tehlikesinde. Bu tehlikeyi Giresun ölçeğinde bakmaya ve bölge halkının anlattıklarıyla görmeye çalışacağız.

Giresun fındık üretimi ile bilinen bir şehir. Dünyada tüketilen fındığın %70’i Karadeniz sahil hattındaki şehirlerden geliyor; 1. kalitede olanı ise Giresun’da üretiliyor.

Bu şu demek: İyi bir Sarelle ya da iyi bir Alman, İtalyan ya da İsviçre çikolatası mı yiyorsunuz, içindeki fındık Giresun’dan. Avrupa’da, Amerika’da Çin’de ya da herhangi başka bir yerde kuruyemişçiden fındık mı aldınız, o fındık Giresun’dan.

Üretilen fındık, Giresun ve yakın çevresinde 8 milyon civarı insanı ekonomik açıdan doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor. Neredeyse her ailenin en az bir fındık bahçesi var.

Üretiminin bolluğunun yanında bölgede yetiştirilen fındık kalitesi açısından da dünyanın 1. sırasında, başka bir yerde bu kaliteyi yakalayabilen bir fındık türü yok.

Şimdilerde bu fındık, onun yok oluşunu hazırlayan iki büyük tehlikeyle mücadele ediyor. Birincisi bölgede faaliyette olan ve kurulması planlanan HES’ler, ikincisi 21. yüzyılda tarıma ve toprağa yapılmış en büyük kötülük hibrit sistemiyle birlikte gelen zirai, kimyasal ilaçlar.

Buna karşın, bölge halkı onları bekleyen sonu görüyor ve buna öfkeli fakat birlikte mücadele etmekten uzak. Özellikle orta yaşın üzerindeki insanların, bireysel çıkışları fazlasıyla mevcut, kendi geçmişlerini göz göre göre bitiren ve geleceklerini şimdiden yıkan sisteme karşı açık açık söven yine de ne yapacağını bilemeyen bir hali var. Orta yaşın altında kalan genç nüfus ise verdiği görüntü itibariyle duruma daha yabancı, uzak ve ilgisiz görünüyor.

Ulaşabildiğimiz verilere göre Giresun’da 38 adet aktif lisanslı hidroelektrik santral var. Ayrıca 7 adet yapım aşamasında elektrik santrali, 12 adet üretim lisansı alınan hidroelektrik santrali ve 11 adette ön lisans alan ve planlanan hidroelektrik santrali var.

Aktif olan 38 hidroelektrik santralinin yanında 30 elektrik santralinden sadece 1’inin güneş ve 1’ininde rüzgar kaynaklı elektrik üretmesi planlanıyor. Geri kalanlarının hepsi hidroelektrik santral. HES’ler için kamulaştırma bir yandan sürerken AYM, HES projelerine ilişkin bölge halkının yapmış olduğu bireysel başvuruları hızlıca reddediyor.

Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Kasım 2017’de yaptığı açıklamada, Karadeniz bölgesinde en fazla HES’in Giresun’da olduğunu belirtti. Bu aynı zamanda Türkiye’deki en fazla HES’in de Giresun’da olduğu anlamına geliyor.

Durum o kadar vahim ki sadece Aksu Deresi’nde 14 HES kurulu (aynı açıklama).

“Bir fındığa dokunuyorsun düşüyor, bir fındığa asılıyorsun gelmiyor”

Bölgede görüştüğümüz insanlar (aynı zamanda fındık üreticisi) HES’lerin etkisini anlatırken, yöre halkında birlik olmadığına dem vurarak “(dereler) bazen çamur akıyor bazen çimento, bari arıtın!”, başka biri “bazı zamanlarda yağmur değil küf yağıyor, bu da fındığın kalitesini bozuyor, gizli çürük oranını arttı. Fındığın dışı canlı kahverengi içi çürük.”

Başka bir köylü de, “… ‘3-5 yıla kadar (fındık) bitecek’ diyorlar.” diye ekliyor.

Bu görüşmeleri yaptığımız kişilerin köylerinin hemen yakınında bir HES inşası sürüyor ve HES’in faaliyetiyle birlikte bölgenin nasıl çoraklaştırılacağının farkındalar.

Bu durum, bölgedeki canlılık ve yeşillikle birlikte fındığın ve ona bağlı olarak birçok şeyin birbirini tetikleyerek yok olacağı anlamına geliyor.

HES’lerin dışında diğer mesele de zirai ilaçlar. Fındık bahçelerinde kullanılan ilaçlar yabani otların büyümesini engelliyor. Bu durum fındık toplama işini kolaylaştırıyor, fakat uzun vadeli düşününce toprağa karışan ilaç onun verimini düşürürken fındığı öldürüyor.

Kullanılan ilaçların etkisini gözlemlemek ise oldukça kolay ve 2-3 sene kadar kısa bir süre de kendini gösterebiliyor. Bazı üreticiler henüz ilaç kullanmamış ve ilaç kullanılmayan bahçelerdeki fındık ağaçları ilaç kullanılanlara göre çok daha canlı yeşilken diğerleri kahverengiye çalıyor.

Kullanılan ilacın aynı zamanda fındığın karakterini de bozduğu söyleniyor. Örneğin bir üretici “Bir fındığa asılıyorsun gelmiyor, bir fındığa dokunuyorsun düşüyor” diye belirtiyor.

Sistemin saçma sapan hırsıyla yapmış olduğu bu iki koldan saldırı, önce toprağı ve ormanı bununla birlikte bölgedeki insan dahil bütün canlılığı yok edebilecek bir ciddilikte. Karadeniz’in gürül gürül çağlayan suları, önünde kurulan setlerle bozuluyor; verimli toprağı üzerine atılan ilaçla günden güne çoraklaştırılıyor.

Ağaçların toprağa tutunmayı bırakmasıyla her şeyin yok olabileceğinin farkındayız ancak harekete geçmiş değiliz.

Elin Sam Amcası (Globe Tiyatrosu’nu yeniden kurmak için harekete geçen ilk kişi) fındığın kabuğunun bile peşine düşmüşken, ruhsuz bir düzenin hüküm sürdüğü bu çağda doğayla birlikte tüm yaşamı kurtarabilecek yolu bulmamız giderek daha acil bir durum haline geliyor.

Aksi durumda bir elveda için ellerimizi çaresizce yukarıya kaldırmaktan başka bir şeyimiz kalmayacak.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu