Güncel

YORUM | Dersim’de Süregelen Devlet Geleneği: Asimilasyon

"Evet içinden geçtiğimiz bu zorlu ve baskının had safhaya çıktığı dönemde devlet istediğini belli oranda başarmış gibi görünüyor ve bu Dersim halkına bizlere dert olmuştur; ama ezelden beri dersim halkı devletin asimile politikalarını ve saldırılarını boşa çıkarmıştır bu da devlete dert olmuştur"

Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) yaptığı bir çalışmanın sonucunda tarikatların Dersim’de bir örgütlenmeye gittiğini ortaya çıkardı. Yapılan araştırmada tarikatların; Munzur Eğitim ve Kültüre Hizmet Derneği (Süleymancıların), Ehlibeyt Sevenler Eğitim Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (Menzil Tarikatı), İlim Yama Cemiyeti Tunceli Şubesi, TÜGVA Tunceli Temsilciliği, Milli Beka Hareketi Derneği, Ensar Vakfı Tunceli Şubesi ve Birlik Vakfı Tunceli Şubesi üzerinden örgütlendiği ve özellikle Atatürk Mahallesi’nde bu tarikatlar ile ilişkili işletmelerin çoğaldığına dikkat çekildi. Ve bu çalışmaların en yoğunlaştığı yer ise Munzur Üniversitesi.

Dersim Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan açıklamada:  “Araştırmamız sonucunda gördük ki tarikatların çalışmaları esasen üniversite bünyesinde görevli akademisyenler eliyle yürütülmektedir. Dolayısıyla tarikatlar Dersim’e kendiliğinden gelmiyor.

Devlet bürokrasisi işin içinde ve bir nevi onların eliyle örgütleniyorlar. Yani bir fiil devlet mekanizması yol vermekte ve bu asimilasyon çalışması aleni olarak desteklenmektedir” ifadeleri yer alıyor.

Devlet’in Dersim üzerindeki bu politikaları yeni değildir. Önceli olan Osmanlı’dan, Yavuzlardan, Kuyucu Muratlardan almıştır bu mirası. 1938’de Devlet tarafından Dersim’e yönelik başlatılan; bölgedeki Alevi/Kızılbaş halkını toplu imha ve sürgün politikaları ile bitirme ve Dersim’i kendine göre İslamcı bir şekilde dizayn etme planları tutmamıştır.

Asimilasyon politikasından vazgeçmeyen devlet, 12 Eylül’de Alevi çocukları zorla toplu bir şekilde kuran kurslarına göndermeye başlamış ve köylere zorla cami yapılarak Dersim halkı tekrar zor ile asimile edilmeye çalışılmıştır.

90’lı yıllarda köyler yakılıp-yıkılmaya başlanmış ve zorunlu göç dayatılarak Dersim halkına toprağından, doğasından, kutsalından koparılma dayatılmıştır. Ardından Munzur’a yapılan baraj ve Dersim’in birçok yerine yapılan/yapılmaya çalışılan HES’ler ile halkın kutsal inançları, değerleri ve doğası talan edilmiştir. Halkın inancına göre kutsal olan dağ keçileri rant için avcılık adı altında katledilmiştir.

Şimdilerde ise bu asimilasyon (tabi ki yine bizzat devlet eli ile) Munzur Üniversitesi üzerinden tarikatlar aracılığı ile yapılmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve her geçen gün yeni rekorlar kıran işsizlik de devletin ekmeğine yağ sürmektedir.

Özellikle bu devlet destekli yapılanmalar arkalarındaki maddi güç ile gençleri yanına çekerek halk gençliğini yozlaştırmaya ve kendi gerici ideolojisini gençler yoluyla bütün bir Dersim halkına empoze etmeye çalışmaktadır. Halkın içinde bulunduğu ekonomik krizi fırsata çevirerek bölge de alevi halk koruculaştırılmaya ve bu sayede de kendi değerlerinden koparılarak asimile edilmeye çalışılıyor. Aynı şekilde yerel seçimlerde de halka iş vaadi verilerek belediye kazanan iktidar buralarda kendi ideolojisini yaymaya çalışıyor.

Dönem değişiyor, iktidar değişiyor, uygulanan yöntem değişiyor; ama devletin asimilasyon politikalarının temeli değişmiyor.

Egemenler varoluşları gereği ezilen halklara yönelik bu saldırılarını gerçekleştirmiş/gerçekleştirecektir. Dersim’in nasıl bir yolda gideceğine karar verecek olan devlet değil Dersim halkı ve halkın bu saldırı furyalarına karşı gösterdiği direniş ve kutsalına sahip çıkması olacaktır.

Evet içinden geçtiğimiz bu zorlu ve baskının had safhaya çıktığı dönemde devlet istediğini belli oranda başarmış gibi görünüyor ve bu Dersim halkına bizlere dert olmuştur; ama ezelden beri dersim halkı devletin asimile politikalarını ve saldırılarını boşa çıkarmıştır bu da devlete dert olmuştur.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu