GüncelManşet

ÖZEL HABER | “Gençlik bir araya gelmeli ve birlikte ortak alanlar yaratmalı”

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden ve Marksist Fikir Topluluğu üyesi Tilbe Akan ile Boğaziçi’de yaşananları ve gençlik mücadelesini konuştu. Tilbe, “Birçok üniversitede gençlik faaliyeti durmuş durumda. Bir araya gelerek ortak alanlar yaratmamız gerekiyor” diyor.

“İşgalin, katliamın lokumu olmaz” diyerek Boğaziçi Üniversitesi’nde Efrin işgalini “kutlamak” isteyen sivil faşistlere tepki gösteren Boğaziçili öğrencilere dönük başlayan linç kampanyası Cumhurbaşkanı R.T Erdoğan’ın hedef göstermesinin ardından ev ve yurt baskını, gözaltı terörü ile sürdü.

26 Mart tarihinde 3 gencin daha gece yarısı baskınla gözaltına alınması ile gözaltıların sayısı 11’e çıkarken biz de bu saldırılara ilişkin Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Tilbe Akan ile konuştuk. Arkadaşları gözaltında olan Tilbe ile yaşananların yanı sıra gençliğin meseleyi nasıl ele aldığı ve süreci nasıl değerlendirdikleri üzerine tartıştık.

Boğaziçi Üniversitesi’nde Marksist Fikir Topluluğu üyesi olan Tilbe ilk olarak yaşananları şu şekilde anlatıyor.

 

“Evet, işgalin kutlaması yapılamaz”

“19 Mart günü çeşitli İslamcı grupların biraraya geldiği bir topluluk olan Efrin merkezine girildiği gün, zafer lokumu dağıtmaya karar vermiş. Biz de bir grup olarak bunu görünce karşı protesto eylemi yaptık. ‘İşgalin katliamın lokumu olmaz’, yani bir kutlaması yapılamaz dedik. Sonra dekan geldi, ortam biraz gergindi ama kimsenin kimseye fiziki bir teması yoktu.”

Tilbe, daha sonra birkaç gün konu ile ilgili pek gelişme yaşanmadığını ama birkaç gün sonra TGB’nin Türk bayraklı bir şovu olduğunu ve o sırada sosyal medyada 19 Mart günü yaşananların “asker cenazelerine saldırı” gibi provokatif bir hale getirildiğini anlattı, linç kampanyasının bu şekilde sürdürüldüğünü söyledi.

TGB’den sonra ise sırada AKP Gençlik Kolları’nın şovu vardı! “30-40 kişilik bir gruptu, okula girmediler, Bunlar ‘Biz Boğaziçi Üniversitesi’nin milli yerli öğrencileriyiz’ şeklinde konuşmalar yapıyorlardı. O sırada da rektörlük ikinci açıklamasını yaptı” diyen Tilbe, rektörün ilk açıklamasının daha ortayı bulmaya çalışan bir dille olmasına karşı AKP Gençlik Kolları eyleminden sonra yaptığı ikinci açıklamanın “zaten polis kuvvetlerimizin soruşturması başladı. Biz de aynı şekilde olaya müdahale ediyoruz” minvalinde olduğunu anlattı.

İşte bu provokasyonlar ve açıklamaların ardından ilk olarak yapılan ev ve yurt baskınlarında 5, ertesi gün okulda yapılan eyleme saldırıda da 7 kişinin gözaltına alındığını anlatan Tilbe, eyleme dönük saldırı beklemediklerini ve gözaltına alınanlara göz bağlama ve darp şeklinde işkence uygulandığını anlattı.

Şu anda toplamda gözaltına alınanlardan 10 kişinin serbest bırakıldığını, 11 kişinin ise hala gözaltında olduğunu söyleyen Tilbe, bunlar dışında hala arananların olduğunu da belirtti.

 

“Erdoğan burası için ‘yerli değil” demişti, doğru söyledi”

– Şimdi de biraz da Boğaziçi’yi konuşalım. Boğaziçi daha önce de Erdoğan tarafından hedefe alınmıştı. Nasıl değerlendiriyorsun bunu?

– Boğaziçi Üniversite’sine 20 yıldır polis giremiyordu. Yıllardır dokunulmayan, “kurtarılmış bölge” olarak ODTÜ’den sonra görüyorlardı kendileri açısından. Ama Erdoğan şubat ayı gibi geldi ve okulda kimse yokken, okul tatilken Boğaziçi’nin “yerli ve milli” olmadığından bahsetti. Aslında doğru kendileri açısından, çünkü, geniş bir sol, muhalif çevre var burada. Hocalar için de aynı söylemek mümkün. Örneğin “Barış İçin Akademisyenler” bildirisi direkt bizim okuldan hocalar tarafından yazmıştı. O nedenle hedef alması normaldi, çünkü savaş karşıtı olsun, sosyalist düşünce olsun çok fazla insanın kendine yer bulabildiği ve çalışma yapabildiği bir alandı.

Diğer taraftan biraz elit ve uluslararası bağlantıları da kuvvetli olan bir üniversitedir. “Kariyer yapmak isteyen”, başarılı olmak isteyenlerin geldiği ve Türkiye deyince akla gelen ilk bir kaç üniversiteden biridir. Bunun nedeni biraz marka değeri olması ve kendi sesini uluslararası arenada duyurabilmesidir. Ya da “ifadesi özgürlüğünün” biraz daha rahat yapılabildiği bir yer, görece bir özerkliğe sahip.

 

“Gençlik emek hareketiyle buluşmalı”

– Boğaziçi’de yaşananlar vesilesiyle politik gençliğin durumundan konuşalım. Genlik hareketinde geçtiğimiz yıllara oranla ciddi bir tıkanmışlık var ama diğer taraftan da kendine yol bulmaya çalışan, öfkesi taşan bir enerji var. Sen neler düşünüyorsun bu konuda?

– Şu sıralar gençliğin toplantıları var zaten. Yani ortak mücadele hattının kurulması bence çok önemli. Bu çok önemli. Gençlik devlet tarafından çok kolay marjinalize edilebilen bir kesim. Yani bunlar genç, üniversiteli, bunların aklı bir karış havada şeklinde… Dolayısıyla da toplum nezdinde diğer kesimlere göre marjinalize edilmesi daha kolay oluyor. Bundan kaynaklı gençliğin beraber durup kampanyalar örgütlemesi, kendine alan açması çok önemli. Belki Boğaziçi bunun bir vesilesi olabilir çünkü bir noktada herkes için anlam ifade eden bir yer. Birçok gençlik örgütü için burası farklı farklı tarihsel anlamlar ifade ediyor. Basın toplantısına birçok gençlik örgütünün katılması bu anlamda önemli. Daha önce “Sur İçin Adalet” kampanyasında güzel bir biraraya geliş yaşanmıştı. Birçok üniversitede gençlik faaliyeti durmuş durumda. Bir araya gelerek ortak alanlar yaratmamız gerekiyor.

– Gençlik çıkış için nasıl bir yol bulmalı kendine?

– Bence gençlik siyasetinin emek siyasetiyle birleşmesi gerekiyor. Yani toplumsal kutuplaşmalarının bir parçası olmak dışında, AKP’nin yaptığı şeyin dışında, daha emek üzerinden insanlarla bir araya gelmelidir. Ülkede genç işsizlik oranı çok yüksek, KHK’larla birçok insan işinden edildi, ekonomik kriz kapıda… Tüm bunlarla biraz daha emek siyasetiyle yakınlaşabilir, marjinalize edilmemizin önüne geçebiliriz.  

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu