GüncelManşet

ÖZGÜR GELECEK OKURU | Filistinli çocukları savunan egemenler ve medya kuruluşları yargılansın!

Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Trump’ın “Kudüs’ü İsrail’in başkenti” olarak tanıyacağını ilan etmesiyle birlikte İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ivme kazanarak devam etti. Buna karşı gerçekleşen eylemliliklere yönelik saldırılar insanlık dışı uygulamaları gözler önüne serdi. ABD emperyalizmi Ortadoğu’da ve dünyada azalan prestijini tazelemeyi hedeflerken İsrail, Suriye’de gerçekleşen mevcut krizle birlikte sınırlarını geliştirme hesaplarına yönelerek bu açıklamayı üzerinden yol yürüyeceği “meşru” bir zemin olarak değerlendirerek saldırılarına hız vermeye başladı.

ABD emperyalizminin kararının ardından Filistin halkı eylemlerle ABD ve İsrail’i protesto etmeye başladı. Filistinlilerin eylemlerine işgalci Siyonist İsrail askerleri gerçek mermi ve gaz bombalarıyla saldırdı. Filistinliler “Üçüncü İntifada” açıklamalarıyla birlikte “Kudüs’ün işgalinin Filistin’in işgali” olduğunu eylemleriyle tüm dünyaya duyurma derdinde. Egemenlerin mevcut krizi bugün Ortadoğu’da ezilen uluslara yönelik saldırılarda ortaklaşmaya devam ederken AKP iktidarı da bu durumu kendine payanda yapmaya çalışmakta ve utanmadan ABD ve İsrail’e “insanlık dersi” vermekten geri durmamaktadır.

Ancak söz konusu faşizm ise “al birini vur ötekine!” İsrail devleti Filistin topraklarındaki işgalci pozisyonunu yarım asrın üzerinde bir süredir sürdürmektedir. 1967 yılında gerçekleşen Altı Gün Savaşı’ndan bu yana Doğu Kudüs’ü işgal altında tutan İsrail’e karşı ezilen Filistin halkının mücadelesi 1948’den 1967’ye 1967’den 2017’ye sürmüştür. “Özgür Filistin” inşa edilinceye dek sürmeye devam edecektir. Ancak bu süreçte Kürdistan’da işgalci konumda olan ve 7 Haziran 2015’ten bu yana T. Kürdistanı’na ve Rojava’ya yönelik saldırılarını katliam, yasak ve yıkımlarla sürdüren TC devleti Trump’ın açıklamasından bu yana ABD ve İsrail’in işgalci insanlık dışı uygulamalarını teşhir etmektedir.

 

Devlet “örgüt propagandası” suçu işliyor!

Filistin’de 14 yaşındaki gençlerin gözleri bağlanarak tutuklanması burjuva medyada insanlık dışı uygulama olarak yayınlanmaktadır. Ancak 15 yaşındaki bir gencin Berkin Elvan’ın gaz kapsülü ile öldürülmesini elinde Filistin sapanı yüzünde maske olduğu gerekçesiyle meşru görmektedir. Bugün medyası eliyle yüzü Filistin bayraklarıyla, puşilerle kapalı gençlerin fotoğraflarını göstererek Filistinli gençlerin direnişini övüp işgalci İsrail’i teşhir eden TC devleti, “tanklara karşı taş” atan gençlerin yanındaymış gibi hareket etmek ve insan hakları savunuculuğunun “daniskasını” yapma yarışındadır! “Ey İsrail elindeki kanı nasıl temizleyeceksin” diyen Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan yüzü açık ya da kapalı fark etmez; katlettiği; sömürgeciliğe, faşizme, baskıya karşı direnen kendi ülkesindeki halk gençliğinin kanını nasıl temizleyecek elinden? “Emri ben verdim” veya “Kahraman polislerimiz destan yazdı” diyenler bu ikiyüzlülükleri ile kimi kandırabilirler?

Bu ülkede halk çocuklarının, halk gençliğinin eline değil silah, kendisini savunmak için taş alması suçken, bu yüzden binlerce çocuk ve genç on yıllara varan hapis cezalarıyla hapishanelerde tutsak edilirken; 14 yaşında bir çocuğun kolu burjuva medyanın gözü önünde özel harekat timleri tarafından kırılırken kim inanır onların 14 yaşındaki Filistinli bir çocuğun gerici siyonizmin askerleri arasındaki görüntüsüne gözyaşı döktüğüne!?

Kaldı ki kendi ülkelerinde halk gençliği mücadelesi verenler Filistinli gençlerin fotoğraflarını afişlerine taşıdıklarını için senelere varan hapis cezaları alıyorlar. Örneğin Yeni Demokrat Gençlik dergisi okurlarının Filistinli taş atan bir gencin resmini afişlerine taşıdığı ve Türkiye Kürdistanı’ndaki faşist saldırganlık sürecini teşhir eden “Ablukalar ve yasaklar değil, direniş kazanacak” kampanyası dönemindeki afiş çalışmaları bahane edilerek Mersin’de 5 YDG’li dörder yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Şimdi, gerçeklik buyken 14 yaşındaki direnişçi Filistinli gencin gözü kapalı resmini hafızlarına kazıdıklarını ilan eden devlet yetkililerinin ve medya kuruluşlarının “örgüt propagandası”ndan yargılanmaları gerekmez mi?

Günlerdir televizyonlar Filistinli eylemcilerin işgalci İsrail askerlerinin saldırılarına karşı direnişi yayınlanmaktadır. Bu yayınlar, işlerine geldiğinde, egemenlerin çıkarı söz konusu olduğunda “düşünce özgürlüğü”, “ifade özgürlüğü” ya da “mazlumun yanında yer alma” olabilirken ülkemizde yüzlerce devrimci, muhalif gazeteci devletin Türkiye Kürdistanı’na yönelik saldırılarını haberleştirdikleri, Rojava’da barbar DAİŞ çetelerine karşı savaşan savaşçıların haberlerini yaptığı için “örgüt propagandası” gerekçesiyle tutuklu bulunuyor. Durum böyleyken bu burjuva medya kuruluşlarına “örgüt üyeliği”nden davalar açılması, gazete-televizyonlarının kapatılması, çalışanlarının tutsak edilmesi gerekmez mi?

Eğer yaşadığınız ülke faşist Kemalist diktatörlüğün hüküm sürdüğü TC devleti ve siz de devrimci, demokrat, muhalif iseniz bu suçlamalar ve bu cezalar sizler içindir. Egemenler açısından tüm bunlar kendi bekaları söz konusu olduğunda takılabilen maskelerdir! Ancak şunu bir kez daha ifade etmeli ve altını çizmeliyiz ki; Filistin halkının mücadelesi ve her türden halk direnişi meşrudur, egemenlerin her türlü saldırganlığına karşı bizler açısından savunulmaya ve tüm bedellere rağmen bir parçası olunmaya değerdir!

 

Ezenler bir tarafa ezilenler bir tarafa!

Mevcut iktidar Kürt ulusal mücadelesine karşı barbarlığını ortaya koyarken Filistin meselesini dini bir motif olarak kullanıyor, “kendi içinden bir barış güvercini çıkarmaya” çabalıyor! Ancak bilmekteyiz ki, TC devleti ezen-ezilen arasındaki uzlaşmaz çelişkide ezen tarafta, ABD ve İsrail ile aynı sofradadır.

Bizim için ise net olan bir şey varsa, o da; Filistin’de katil İsrail’e ve ABD’ye isyan eden Filistin halkının mücadelesi ne ise bizim anti-emperyalist, anti-faşist mücadelemiz odur. Tersten bir okumayla söylersek; Türkiye Kürdistanı’nda faşizme direnen Kürt halk gençliği ve çocukları ne ise Filistin’de Siyonist İsrail’in her türden teknolojik savaş aygıtlarına taşlarıyla direnen Müslüman, Hıristiyan, Yahudi inançlarına sahip, devrimci gençler ve çocuklar da odur. Rojava Devrimini korumak için verilen direniş ne ise Kudüs meselesi ile Filistin’i işgal eden siyonizme verilen direniş odur. Kısacası sömürgeci, faşist iktidarlara karşı atılan her taş, bizim de isyanımızı taşır.

Ancak egemenler açısından ezilenlerin attığı taşın, kendi saraylarına atılıp atılmadığı, o taşı kendi saraylarını sağlamlaştırmak için kullanıp kullanamayacaklarıdır önemli olan… Yoksa ne katledilen Filistinliler ne de gözü bağlı Filistinli çocuğun akıbeti değildir umurlarında olan!

Bugün TV kanallarında ana akım medyada Filistin direniş güçleri üzerinden halklarının vicdanına oynayan mevcut iktidarın yalan ve aldatmacalarına karşılık açıkça belirtmeliyiz ki; Filistin halkının tarihten bugüne özgürlük mücadelesini destekleyen anti-emperyalist, anti-faşist çizgide, Türkiye’de her türlü baskı ve katliam aygıtı ile karşı karşı karşıya kalan devrimci ve yurtsever güçler olmuştur. Filistin’de mazlumun yanında olduğunu iddia eden TC devleti, Türkiye ve Suriye Kürdistanı’nda işgalci, katliamcı pozisyonda durmaya devam etmektedir.

“Filistin halkı yalnız değildir” şiarı bizim için yeni değildir! Ancak bu şiar Ortadoğu’da işgalci İsrail ve emperyalist ABD’nin en koyu işbirlikçileri için koca bir yalandan ibarettir. Filistin halkının gerçek dostları ve yoldaşları bugün Filistin’de, silah elde savaşan 68 kuşağının bilincini ve isyanını taşıyanlardır. Filistin halkının yanında olanlar, TC devletinin katliam, abluka ve yasaklarına karşı umudu kuşanarak direnişi yayanlardır. “Zora karşı devrimci zor”u, faşist saldırganlığa karşı direnişi, işgale karşı özgürlüğü savunanlardır. Geri kalanlar ise “terör örgütü üyeliği”nden ve “terör örgütü propagandası”ndan halkların mahkemesinde yargılanması ve mahkum edilmesi gerekenlerdir!

Bir Özgür Gelecek okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu