MakalelerPusula

Özgür Gelecek-Sayı 35: Yenilgilere yenilmemek, tecrübelerden öğrenmek

Yenilgilere yenilmek, devrimcilerin, komünistlerin işi olamaz. Onların işi; yenilgilerinden ders çıkarmak ve bu dersler ışığında kavgayı büyütmektir. Yenilgilere yenilmek, toplumların değişim yasalarını, tarihin zikzaklı ilerleyişini kavramamaktır. Tarihin yürüyüşünü düz bir çizgi sananların hızı, çizginin geriye veya sağa-sola doğru yön alması karşısında kesilir, takatleri tükenir. Oysa, tarihi tecrübeler bize bu duruşu yadsımayı, yaşanan başarısızlıkların nedenlerini açığa çıkarıp, daha kararlı yürümeyi emrediyor. Nitekim, Marksist-Leninistler Paris Komünü’nün yalnız cüretli çıkışından değil, aynı zamanda yenilgilerinden de öğrendiler. Ezilen halkların zaferi için, partinin, önderliğin rolünü ve yine düşmana vurulması gerektiği anda mutlaka vurulması gerektiğini acı tecrübeler ışığında öğrenerek Ekim Devrimi’ne hazırlandılar.

Ekim Devrimi, Çarlığı ve burjuva sınıfını yıktı. Çünkü; proleter önderlikli devrim, eski devlet mekanizmasını yıkarak proletarya önderliğinde yeni bir iktidarın kurulmasını zorunlu kılıyordu. Proletarya diktatörlüğü kurulmadan sosyalizmin inşasında yol almak, ilerlemek mümkün değildir. Nitekim, Sovyet Devrimi proletarya önderliğinde, iç ve dış saldırılara karşı savaşarak gelişti. Sınıf savaşımı parti içinde de çatışmalı bir şekilde sürdü. Ve Stalin yoldaşın ölümünden sonra bürokrat burjuvalar iktidarı ele geçirdiler.

Başkan Mao, bu yeni bürokrat burjuvalara karşı tavır almakta gecikmedi. Çünkü, onun temel kriteri bilimsel sosyalizmin ana ilkeleriydi. “Koşullar teorisi” adı altında ML temel ilkelere saldıran, bozan burjuva yaklaşıma karşı tek doğru yol; karşı saldırıyı ilkeler üzerinde başlatmaktı. Değişen koşulları, yeni politikaları bu ilkeleri doğrultusunda değerlendirip yaratıcı tarzda uygulamaktı. Bu konuda başkan Mao’nun Çin Devrimi’nde evrensel olanı somuta indirgeme, tüm analizleri “somut şartların somut tahlili” ilkesi doğrultusunda yapma konusundaki derin bakış açısının, ML ile modern revizyonizm arasındaki mücadelede de kendini açığa vurmaması düşünülemezdi. Elbette ki, sorun yalnız komünist saflarda ortaya çıkan sosyalist maskeli bürokrat burjuvalara karşı tavır almak değildi. Daha da önemlisi, bu olumsuz tecrübeden hareketle, ortaya devrimci dersler çıkarmaktı. Sınıf bilinçli proletaryayı en yüksek düzeyde ideolojik olarak silahlandırarak, geniş yığınları devrim yürüyüşünde seferber etmekti.

İşte Büyük Proleter Kültür Devrimi bu tarihsel tecrübenin en ileri düzeyde pratikleştirme eylemidir. “Burjuva karargahları bombalayın” şiarı parti merkez komitesinde çöreklenen kapitalist yolcuların alaşağı edilmesi direktifiydi. Ve bu direktif işçilere, köylülere, aydınlara kısacası geniş yığınlara veriliyordu. Proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesinin sürdürülmesi bir zorunluluktu. Proletarya diktatörlüğünü sağlamlaştırmak, kapitalizmin restorasyonunu önlemek ve sosyalizmin inşasında derinleşerek ilerlemek için bu mücadele kaçınılmazdır. Çünkü, sınıflar henüz yok olmamıştır. Sınıflar varsa, sınıf mücadelesi de var demektir. Mücadelenin ileri veya geri düzeyde olması bu gerçeği değiştirmez. Temel sorun bu gerçeğin kavranmasıdır. Geniş yığınları sosyalizm inşa sürecine katılmasını sağlayacak ideolojik ve siyasal dönüşümün sağlanmasıdır.

Tüm bu veriler, tüm bu nesnel olgular bize yenilgilerimize yenilmemeyi ve tarihi tecrübelerden öğrenerek ilerlemeyi emrediyor. Tüm gerilemelere rağmen sınıf mücadelesi devam ediyor. Emperyalistler ve suç ortakları baskı ve sömürüde hiçbir sınır tanımıyor. İdeolojik planda MLM’ye dönük saldırılar içte ve dışta bütün hızıyla devam ediyor.

Dolayısıyla, doğru bir çizgide ezilenlerin kurtuluşu için can bedeli bir mücadeleye atılmak, hem zorlukları yenmenin biricik silahı ve hem de devrimci ve komünist militanların görevidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu