Güncel

OKUR POSTASI | Faşizmin kurumsal odaları: “Hapishaneler”

"Hasta tutsaklara doktor muayenesi gibi yasaklar siyasi tutsaklara yönelik politikaların da göstergesi. Böylesi keyfi uygulamalar teşhir edilerek dışarıda örgütlenecek mücadele de tutsakların içerdeki mücadeleleriyle de birleşerek saldırıların karşısında büyük bir cevap olacaktır"

  1. yüzyıla kadar hapishaneler bir kurum olarak kullanılmamıştı. Diğer bir ifade ile insanların kapatıldığı yerler binlerce yıldır var olmakla birlikte, bunlar günümüzdeki gibi bir fonksiyona sahip değillerdi. Bu yerler değişik amaçlar için kullanılmışlardı. Bu mahaller, cezalandırılmak istenen kişinin devletin elinin altında bulundurulmasını temin maksadıyla inşa edilmiş tutukevleri (tutuk evi fonksiyonu gören yerler) veya ölüm cezasına mahkûm olan kişinin cezasının infazına kadar muhafaza edildiği yerler olarak kabul edilmişlerdir.  Hatta bu mahaller siyasi mücadelelerde, iktidara geçenlerin karşıtlarını kan akıtmadan ortadan kaldırmak amacıyla gerektiğinde ömür boyu kapattıkları zindan görevini gerçekleştiren yerlerdi.

Dünyada sınıf savaşı daha da keskinleşmeye başladıkça hâkim olan sınıf hapishane üzerinde çok fazla düşünmeye başladı. Hapishaneler artık iktidarın muhalifleri bastırmak için kullandıkları alanlara dönüştü.

Dünya’da ekonomik gelişimlerin sınıf savaşının da etkisiyle birlikte bazı demokratik haklar elde edilmeye başladı. Ekonomik gelişim gibi hapishanelerde kendi içersinde bir değişime gitti. Ortaçağ’daki gibi sadece ölüm cezasına çaptırılan tutsakların tutulduğu bir yer olarak çıkıp ceza sistemini bir parçası haline geldi.

Devlet mekanizmasını elinde bulunduranlar var olan iktidarlarını daha da korunaklı hale getirmek için ezilenler karşısında zoru örgütlemeye başlamasıyla birlikte hapishaneler özellikle de siyasi tutsakları bastırmak için kullandığı silah halini aldı. Örneğin Çarlık Rusya’da Çarlık rejimi karşıtı olanlar, St. Petersburg’daki meşhur Peter Paul Kalesindeki hapishaneye konulmuştu.

Benzer bir durum Fransız Devrimi sürecinde Bastil açısından da söz konusu olmuştu. Bastil hapishanesi Fransız devrimi süresi boyunca rejim devrimcileri bu hapishanelerde tutsak haline getirdi.

Ülkemizde de dünya’dan farklı bir şekilde gelişmeyen ve yine iktidardaki grup ve gruplar için muhalifleri bastırmak için kullandığı alanlar haline gelmiştir. Belirli siyasal ve politik süreçlerde yapılan operasyonlar da daha fazla olsa da genel anlamda devlet hapishanelerde devrimcileri tutmaya çalışmaktadır.

Devrimci mücadelenin daha yoğun yaşandığı zamanlarda hapishanelerde devrimciler bir arada yaşayıp birlikte mücadelelerine devam etmişlerdir. Komün şeklinde örgütlenilen hapishanelerde hapishane yönetimi arasında ciddi bir mücadele içersine giren ve bu mücadelede belirli haklar kazanan birlikte çalışma, birlikte yaşama, aileleriyle görüşme, kitap okuma gibi hakları kendi verdikleri mücadeleler karşısında kazanmışlardır. Ancak mücadele içerisinde faşizmin arttığı koşullar da devletin hapishanelere yönelik saldırıları da durmamıştır.

12 Mart darbesiyle çıkarılan yasalarla birlikte değişen hapishaneler askeri bir kamp olarak ele alındı. Yaşanan tutsaklar hapishane içersinde bir asker olarak görülerek tutsakların saçlarının kesilmesi, hapishane yönetimine tekmil verilmesi gibi birçok uygulamayla karşı karşıya kaldılar.

Yine büyük mücadeleler verilirken hapishaneleri 12 Eylül darbesiyle başka bir süreç içersinde ele almaya başlayan devlet, artık hapishaneleri devletin okulu olarak görüp kendi ideolojisini tutsaklara dayatan bir yer olarak ele almaya devam etmiştir. Ardından gelinen süreçlerde hapishanelerin şekli değişmiş, koğuş olarak var olan hapishaneler oda şekline dönmeye başlamıştır ve uzun bir yıl sonunda da 19 Aralık operasyonuyla F Tipleri haline getirmiştir.

Hapishanelere saldırılar artıyor

Hapishanelerdeki mücadele de devrimci tutsakların bir kimlik bir var olma mücadelesidir. Çünkü devlet hapishanede devrimcileri kendi kimliğinden uzaklaştırıp tamamen sisteme kanalize etmek ister. Aslında ülke hapishaneleri devletlerin rejimlerinin aynasınıdır. Son dönemlerde ülkemiz hapishanelerinde artarak yaşanan hak ihlalleri de devlet faşizminin ne derece arttığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

15 Temmuz sözde darbe girişimiyle birlikte başlayan ve başkanlık sistemine kadar yol alan süreçte. Uzun bir süre OHAL uygulamasıyla yaşanılmış ve sonrasında OHAL yasallaşmıştır. Özellikle bu süreçte hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri önemli ölçülerde artış göstermektedir.

Kitap alış verişinden, tutalım da mektupları verilmesine kadar yanşan saldılar ciddi boyutlara evirilmiştir. Örneğin Avukat Gülhan Kaya’nın gazete duvara verdiği röportajda Silivri 2 No’lu örneğinden yola çıkarak hak ihlallerinde yaşanan usulsüzlüğü gözler önüne seriyor. “Mahpusların revire çıkma durumu bile zorlaştırılmış. Bir ağrı kesici alamadıkları için günlerce, haftalarca ağrı çekiyorlar.

Müvekkilim Ersin Sedefoğlu, kör olma tehlikesi atlatmıştı. Sevk günü tam üç defa kapıya çıkarılıp, jandarma tarafından ‘uygun değil’ denilerek geri gönderilmişti. Ancak, vekiller aracılığıyla durumunu çözebildik.” Kaya, özellikle son dönem Silivri 2 No’lu ve 6 No’lu da mahpusların sağlığa erişimlerinin son derecede sorunlu olduğunu ifade ediyor.

Bunun dışında Kaya, hak ihlalleri denildiğinde en başta olan gelen cezaevinin Elazığ Cezaevi olduğunu dile getiriyor:

“Kelepçesiz muayene olamıyorlar. Mahpuslar, banyo ve tuvaletin olduğu alanlarda kamera olduğunu söylüyor. Özel bir ekibin olduğu ve en basit bir sıkıntıda içeriye girdiklerini anlatıyorlar. İki gün önce kameralar kapatılarak darp edildiğinin haberini aldık. Aynı Silivri’deki gibi. 1 No’lu, 2 No’lu… ama hepsinin uygulaması birbirinden farklı. Hiçbir uygulama oturmuş değil. Diyerek yaşanan durumu bir kez daha anlatıyor.

Hapishaneler tarihsel olarak incelendiğinde ülkemizde yöntemsel olarak birden değişim göstermiyor. Belirli olarak bazı hapishanelerde uygulanan yöntemler sonrasında tüm hapishanelerde uygulanıyor.

Yukarıda örnekleri verilen Elazığ ve Silivri’de yaşananlar ileriki zamanlarda tüm hapishanelerde yaşanabilecek olaylar. Hasta tutsaklara doktor muayenesi gibi yasaklar siyasi tutsaklara yönelik politikaların da göstergesi. Böylesi keyfi uygulamalar teşhir edilerek dışarıda örgütlenecek mücadele de tutsakların içerdeki mücadeleleriyle de birleşerek saldırıların karşısında büyük bir cevap olacaktır.

Bir Özgür Gelecek okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu