GüncelMakaleler

POLİTİK-GÜNDEM | “Beni bu virüs öldürmez, senin düzenin öldürür”*; Dayanışma, Direniş, Umut!

Komünist devrimcilerin, geleneksel tarzın yanı sıra kendini sürecin yeni ihtiyaçları ve eylem biçimleri etrafında hızlıca örgütlemeleri; kendi iletişim ağlarını kurmaları gereklidir.

Covid 19 pandemisi, tüm dünyayı ağır bir şekilde etkisine alarak yayılmaya devam ediyor. Uluslararası sermaye temsilcilerinin ve bilim insanlarının yaptıkları “iyimser” açıklamalar bu sürecin en az birkaç ay süreceğine yönelik. Salgın, zaten derin bir krizle boğuşan emperyalist kapitalizmin, büyük yaralar almasına da neden oldu/oluyor.

2020 küresel GSYH’ye dair burjuva ekonomistlerin beklentileri, en az 2008-9’daki “Büyük Durgunluk” kadar kötü bir oranla yüzde 1-3 arasında daralma olacağı şeklinde. Kapitalist merkezlerde de, ilk çeyrek ve sonraki çeyrek dönem için ekonomide, yüzde 20-50 arasında bir düşüş bekleniyor.

Kuşkusuz tüm bu öngörüler dünya işçi sınıfı ve ezilenleri açısından, kitlesel işsizlik ve daha büyük bir yoksulluk; daha güvencesiz ve ağır çalışma koşulları ile daha düşük ücret anlamına geliyor! Başka bir açıdan, Covid-19 pandemisi, emperyalist kapitalizmin gerçekte çürümüş ve zayıflığının, tüm dünya halklarına yüksek sesle ilan edildiği bir döneme ev sahipliği yapıyor.

Covid-19 pandemisi, kapitalizmin elinde zaten son nefesini vermekte olan sağlık sistemini komaya sokmuş durumda, elbette dünya halklarının canı pahasına!

Kapitalizmin asalaklığı ve adaletsizliği dünden daha açık ve görünür durumda bunun karşısında; eşit, adil ve özgür bir dünyayı ifade eden, demokratik halk iktidarları ve sosyalizm de daha güncel ve yakıcı bir gerçek ve de talep!

Kapitalizm, yapısal karakterinin sonucu olarak, ezilenler ile sermaye sahipleri arasındaki makası devasa boyutlara çıkarmış durumda: 2019’da dünya genelindeki en zengin 2 bin 153 kişinin serveti, en yoksul 4,6 milyar kişinin servetini geçti!  Bu, bir avuç asalağın dünya nüfusunun yüzde 60’ından daha zengin olduğu anlamına geliyor.

Öte yandan 2011- 2017 yılları arasında ise gerçek ücretler neredeyse hiç artmadı. Önümüzdeki 10 yıl içinde en zengin yüzde 1’in serveti üzerinden alınan verginin yüzde 0,5’lik artırılmasıyla; eğitim, sağlık yaşlı bakımı ve benzer sektörlerde 117 milyon yeni istihdam yaratılabilir. (Oxfam. “Time to Care”/“BakımZaman”ı başlıklı raporundan. Ocak 2020)

Asıl Pandemi Kapitalizmdir!

Yerküre, Covid-19 pandemisine işte bu korkunç eşitsizlik içindeyken yakalandı, kuşkusuz her sınıf kendi hayatta kalma savaşımını veriyor: Sınıf çelişkileri hiç olmadığı kadar keskinleşiyor! Yaşadıkları, ezilenleri, çok ciddi ve derin bir politikleşme sürecinin içine çekiyor. Zira bugün yaşama, insana ve sağlığa dair söylenen her sözün karşısında, dolaysız bir biçimde hedefinde emperyalist kapitalizm ve onun işbirlikçi, uşakları var.

Buna karşın devrimci, komünist öznelerin bugünkü durumunda kapitalizm, sosyalizm karşısında kendini hâlâ tek alternatif olarak sunabiliyor; başka bir deyişle ezilenleri daha ağır günler bekliyor!

Kuşku yok ki yeryüzünün Koronavirüs’e esir düşmesinin gerçek sorumlusu emperyalistlerdir. Salgına dair temel tasarruflarının, gerçek rollerini gizlemeye kodlanması da bu gerçeğin bir sonucu. Kapitalistler, pandeminin arkasına saklanıp, halkları korkutarak; birbirleriyle iletişimlerini keserek (sosyal mesafe) evlere kapatarak (izolasyon) salgının sorumluğunu ezilenlerin üzerine atıyorlar.

Dişe dokunur hiçbir tedbir almadan büyük bir gürültü çıkarıyorlar, bu sırada da devletleri eliyle geleceğe dair projelerini yürürlüğe sokuyorlar.

Adına Sanayi 4.0 dedikleri, üretim sürecine ait mümkün olan tüm giderleri çalışanlara yükledikleri, güvencesiz ve örgütsüz bir çalışma rejimini yaşama geçirmenin telaşındalar. Sağlığı piyasaya açarak dünya halklarını ölüme sürükleyenler şimdi sağlığımızı düşündükleri için OHAL ve sokağa çıkma yasağı ilan ettiklerine inanmamızı istiyorlar.

Kitlelerin salgından duyduğu korkuyu, küresel ölçekte yeni bir hegemonya dalaşı; iktidarlarını militarizm ve baskı üzerinde yeniden inşa etmek adına kullanıyorlar. Filipinlerde Rodrigo Duterte’nin sokağa çıkma yasağına uymayanların vurulmasına yönelik açıklamaları( 2 Nisan 2020/Basın), Brezilya’da salgın bahanesiyle gerçekleştirilen darbe; Rusya’da Covid-19’a ilişkin hükümetin dışında topluma bir enformasyon sağlayanların anında gözaltına alınması, özetle devletlerin salgın gerekçesiyle halka yönelik şiddet ve yasak uygulamalarında dozun yükseltilmesi de bunun işareti.

Emperyalistler, ezilenlerin, Kasım 2019- Ocak 2020 arasında sokağa taşan isyanlarının ikinci raunduna, büyük muhabereye, mevzileri en ileri noktalarda inşa ederek hazırlanıyorlar; Zira salgın sonrasında yeryüzünü büyük bir kargaşa ve kaos bekliyor!

Salgınla boğuşan kitlelerin bu gerçekliği, onların yaşamının her gözeneğini daha fazla gözetlemek ve denetim altına almak; terörize etmek adına işlevselleştiriliyor.

Krize İBAN Edenler; Dayanışmayı Büyütenler!

Kuşkusuz Türk egemenleri ve onların faşist iktidarı da bu sınıfsal güdüden azade değil. Bundandır ki her ekrana çıktıklarında uzun uzun hamasi nutuklar çekip, savaş davulları çalıyor nihayetinde yardım istiyorlar. “Milli Birlik ve Beraberlik” ambalajına sardıkları bağış kampanyalarıyla yeni vergileri halkımızın sırtına şimdiden yüklemiş durumdalar.

AKP-MHP iktidarı, tıpkı efendileri gibi, salgını, baskı rejiminde vidaları daha fazla sıkmak, tüm muhalefeti ezmek ve susturmak için bir fırsata dönüştürme gayretinde. Kitlelerin evlerine çekilmesiyle, meydanlar ve sokakların kendisine kaldığını düşünen iktidar, CHP’li belediyelerin bile yardım kampanyalarına tahammül edemiyor.

Süreç açık ki her yönüyle derin çelişkileri bağrında taşıyan ve derinleştiren bir rotada ilerliyor. Bu atmosferde emekçinin, işsizin yaşamının gerçeklerine dair en ufak bir ifadesi son derece politik bir anlam kazanıyor, faşist bir baskı ile karşılaşıyor!

Devletin İçişleri Bakanı TIR şoförü bir emekçiye yanıt vermek zorunda kalıyor; devletin militarist güçleri salgın bahanesiyle yaşamımızın her alanına girerek müdahale etmeye çalışıyor!

Öte yandan doğayı talan etmeye, emekçilerin kazanılmış haklarını gasp etmeye; kadın ve çocuk katilleri ile mafya çete artıklarını hapishanelerden salmaya ancak siyasi tutsakları salgın tehdidi ile baş başa bırakmaya devam ediyorlar!

Kuşkusuz en zor anda bile kendisinden para talep eden ve onu yalnız bırakan devlet gerçekliği de emekçilerin bilincine kazınıyor. Bu durum, ezilenlerin sisteme olan öfkesini katlıyor. Zira evden çıkması istenmeyen dahası zorla salgın tehlikesi altında çalıştırılan emekçilerin, sorunları ve talepleri apaçık ortada duruyor.

Salgının yarattığı özel durum, kitlelerle temas ve talepleri uğruna diğer yandan faşist iktidarın uygulamaları karşısında ortaya konulacak direnişin biçimini değiştirmiş durumda.

Bugün, kitlelerin, çalışmak zorunda olan emekçilerin salgın karşısında gerçek anlamda korunması ve bilgilendirilmesine; özellikle de dezavantajlı toplumsal kesimlerle dayanışmanın büyütülmesine ihtiyaç vardır. Pandemi sonrası sürece rengini verecek olan, bu dönemde ortaya konulacak duruş ve yaratıcılık, kitlelerle kurulacak bağ olacaktır!

Komünist devrimcilerin, geleneksel tarzın yanı sıra kendini sürecin yeni ihtiyaçları ve eylem biçimleri etrafında hızlıca örgütlemeleri; kendi iletişim ağlarını kurmaları gereklidir. Dayanışma bugün kitlelerin en acil ihtiyacı durumundadır.

Gezi İsyanı’nda geniş kitlelerin bilincine kazınan dayanışmaların, ağların yeniden kurulması için adım atmak; kurulmuş olanlara dâhil olmak kitle faaliyetinin bugünkü somut karşılığı olacaktır!

Bilinir ki dayanışma ve direniş, devrimci gelişimin ve sıçramaların elbette umudun temel dinamiğidir!

* İskenderunlu, TIR şoförü Malik Yılmaz bu sözleri nedeniyle 29 Mart’ta gözaltına alındı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu