GüncelMakaleler

PUSULA | “Biz, insanın eski benliğini fırlatıp atması gerektiğini söylüyoruz*”      

"Ben merkezli düşünce sistematiği bireysel çıkarlarını esas alacak şekilde davranmak, bireysel istem ve ihtiyaçlarına yanıt olacak yönde hareket  etmek, gelişmeleri kendine göre yorumlamak vb. olarak ortaya çıkar"

Her birey, içinde şekillendiği toplumun izlerini taşıyarak mücadeledeki yerini alır. Ancak mücadeleye katıldıktan sonra bu izleri bir çırpıda söküp atmak mümkün olmaz. Bu süreç ağır, sancılı, acı verici ve görece uzun bir zamanı kapsayacak şekilde işler.

Bireyin aileden başlayarak almaya başladığı eğitimin kazandırdığı düşünce biçimi, bakış açısı ve davranış kalıplarının kısa vadede ve kolayca aşılması mümkün değildir.

Çünkü bütün bunlar uzun yıllar boyunca, sürekli ve sistemli bir şekilde bireye aşılanmış, kişi böyle eğitilmiştir. Dolayısıyla bütün bu öğretilmişlerin sökülüp atılması hem belli bir zaman alacaktır  ve hem de ancak sistemli ve sürekli bir çalışma ile mümkün olabilecektir. Elbette bütün bunlar sınıf mücadelesinin güncel görevlerinden kopuk bir şekilde değil, tam tersine onun en yoğun çalışma alanlarının içinde olunarak başarılabilecektir.

Ülkemiz nüfusunun ağırlıklı bölümünü küçük burjuvazinin oluşturduğunu söylüyoruz. Aynı durum mücadele alanlarının çoğunluğu için de geçerlidir. Bu durum, küçük burjuva düşünüşün kendine ait ideoloji ve alışkanlıklarını da kendisi ile birlikte saflara taşıdığı anlamına gelir.

Bu ideolojik duruş ve alışkanlıklar tartışılmadan, değiştirip dönüştürülmeden, saflarımızdan tamamen sökülüp atılmadan, yerine proletaryanın ideolojisi inşa edilmeden başarıya ulaşmak mümkün değildir.

Bırakalım başarıyı, var olan başarıları         tüketen, değerleri çürüten, kazanımları yıpratan bir noktaya savrulmamak dahi zordur. Nedeni basittir: küçük burjuvazinin üretim süreciyle ilişkisinin geliştirdiği bakış açısı, bir düşünce yöntemi vardır. Bu    küçük burjuvazinin üretim süreci içindeki bireysel, istikrarsız, kararsız konumuyla alakalıdır.

Nasıl yaşarsan öyle düşünürsün” esprisiyle özetlenebilecek bu durum, küçük burjuvazinin     bakış açısının da tek yanlı, kendisiyle sınırlı, dışarıdan esen rüzgâra göre   yön değiştirebilen, parçayı görüp gördüğünü bütün zanneden, bildiğini mutlak sanan vs. özelliklerini beraberinde getirir. Bunların hepsinin toplamı öznelciliği   ifade eder ki, öznelcilik ortaya yalnızca “hata”ları çıkarır, başarıları değil.

Faaliyetlerimize ve ilişkilenmelerimize şöyle bir göz attığımızda dahi görürüz ki, neredeyse tüm hatalarımızın         altından bu düşünme yöntemi çıkar. Bütün bunların mücadelemize ne kadar zarar verdiğini görebilmek için, öne çıkan birkaç hatamızı masaya yatırıp incelemek yeterli olacaktır.

Dolayısıyla hatalarımızın büyük bölümünün nedeni bu düşünme yönteminin, onun tam karşıtı  ile yani diyalektik materyalist bakış açısı ve düşünme yöntemi ile yer değiştirmesi gerekir.

Küçük burjuvazinin bahsini ettiğimiz yaşam tarzı olumsuz kimi alışkanlıklarda kendini gösterir. Üretim sürecine uzaklık ve yakınlığına ya da bunun yaşam içinde aldığı       biçime paralel olarak bu alışkanlıklar değişken özelliklere sahiptir. Ancak hepsinin temel/ortak özellikleri de vardır.

Bunların en başında birey merkezli düşünce sistematiği gelir. Bu, bireyin çıkarlarını esas alacak şekilde davranmak, bireyin istem ve ihtiyaçlarına yanıt olacak yönde hareket  etmek, gelişmeleri kendine göre yorumlamak vb. olarak ortaya çıkar. Tüm bu pratikler kendine aynı zamanda kolektifin çıkarlarını esas almamak, onun istem ve ihtiyaçlarına uygun konumlanmamak, günceli kolektifin penceresinden yorumlamamak vb. olarak okunabilir.

Çünkü her sınıfın olduğu gibi küçük burjuvazinin de kendine ait sınıf alışkanlıkları vardır ve bunun gerektirdiği gibi hareket eder. Bu alışkanlıkları örgüt içinde de yaşamaya, devam ettirmeye çalışır. Bu da kolektif ortamı çürüten bir rol oynadığından, onun ilerlemesini yavaşlatır ve aksatır, hedefinden uzaklaştırmaya çalışır. Oysa mücadelemiz toplumsal çıkarlar uğrunadır. Dolayısıyla bireysel çıkarların ön planda olduğu her türlü mücadele ve davranışı reddetmekteyiz.

Savaş içinde yıkılanın yerine neyin inşa edileceğinin de bilinmesi ve adım adım inşa etmeye yönelinmesi gerekir.

Yani bir yandan bünyemizde küçük burjuvaziye ait ne varsa yıkmaya çalışırken, diğer yandan bunun yerine proletaryanın ideolojisinin inşa edilmesinden bahsediyoruz. Ancak her ikisinin de, bu değişim için savaşımın seyri içinde ve tanıma-bilme-anlama süreci ile iç içe bir şekilde olacağını ve bütün bunların bir anda, bugünden yarına gerçekleşmeyeceğini, zamana ihtiyaç olduğunu bilmeliyiz.

Burada önemli bir konu vardır ki; o da bu yıkım ve inşa sürecinin, bireyin tek başına kendi iç savaşımıyla olmayacağı/ olamayacağıdır. Yürütülen şey içte ve dışta bir sınıf mücadelesidir. Ve sınıf mücadelesi, dışarıdaki düşmana karşı olduğu kadar kolektifimiz içinde de ideolojik olarak devam etmektedir.

Dolayısıyla, bireyin iradesinin dışında, nesnel bir gerçeklik olarak süregiden sınıf mücadelesinin, kolektif içinde ve dışındaki yansımalarına yönelik müdahale olmadan bireyin iç savaşımında da ilerleme kaydedemeyeceği bilinmelidir.

Bundandır ki, bireyin içinde yürüttüğü mücadele, kolektif içinde yürütülen ideolojik mücadele ile bütünleşmelidir. Aynı şekilde kolektif içinde yürütülen ideolojik mücadele, dışarıdaki düşmana karşı verilen savaşla da bütünleşmelidir. Bütün bunların gelişiminin, birbirinin başarısını doğrudan belirleyen bir konumda olduğu unutulmamalıdır.

*Mao Zedung

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu