Güncel

PUSULA | Daha Fazla İnisiyatif, Daha Fazla Sorumluluk

"Mücadelenin farklı cephelerinde sergilenen her cesurca tutum yeni cesurca tutumlara umut olur. Bu umutları büyütmek için çabalamalıyız. Elbette ki asıl olan kolektif duruştur"

“Doğru bir politik çizgiye sahip olmanın” başarı için ilk kural olduğu konusunda herkes hemfikir.

Ama bunun tek başına yeterli olmadığı tecrübelerle ortadadır. Çünkü doğru kararlar almak, doğru şeyler söylemek ancak pratikle birlikte anlam kazanır. Pratik sadece bir düşüncenin test edilme alanı değildir.

Aynı zamanda yetkinleşme, ideolojik planda derinleşme, siyasal alanda gelişme ve örgütlenme konusunda tecrübe edinme alanıdır.

Bu pratik süreç, karara dönüşen politikaları özümseyen ve yaratıcı bir tarzda hayata geçirme iradesine sahip olan öznelerin varlığını zorunlu kılıyor. Bunların olmadığı yerde tüm kararlar kağıt sayfalarında, söylemler, masa başlarında kalmaya mahkumdur.

Söz gelimi, AKP iktidarına karşı direnmekten, mücadele etmekten başka bir yol olmadığı konusunda tüm ilerici ve devrimci güçlerin asgari düzeyde bir düşünsel ortaklığı söz konusudur. Nitekim başta gençlik olmak üzere mücadelenin birçok alanında oluşan birleşik devrimci mücadele platformları da bu anlayışın ürünüdür. Mevcut koşulların dayattığı bir zorunluluktur. Ya da diğer bir anlatımla koşullara uygun olarak anın görevlerini doğru belirleme tutumudur.

Elbette ki bu noktada birçok eksiklik üzerinde durulabilir. Ama asıl üzerinde durulması gereken konu bu politikaları uygulamakla görevli olan özne güçlerin nitel ve nicel sayısıdır.

Bugün tartışmasız olarak işçi sınıfının, kadınların, gençliğin haksızlıklara, hukuksuzluklara, sömürüye karşı dipten gelen uğultularına kulak kabartacak ve bu öfkelerini sokak hareketine dönüştürecek kadro ve militanların varlığına ihtiyaç vardır. Bu öznelerden yoksun olunduğunda mevcut fırsatları değerlendirmek olası değildir.

Dahası bu zayıflık karar alıcıları da olumsuz etkiler. Ne yazık ki, devrimci ve sosyalist hareket dikkat çektiğimiz bu noktalarda ciddi yetersizliklerle yüz yüzedir. Elbette ki zayıflık devrimci hareketin sınıf savaşımı içindeki düzeyine de ayna tutmaktadır. Çünkü güçlü kadrolar, devrimci bir pratik içinde ortaya çıkar. Onları güçlü kılan ideolojik ve teorik donanımlarıdır. Kitle hareketi içinde veya mücadelenin diğer alanlarında aldıkları sorumluluklardır ve bu sorumluluklarına uygun olarak sergiledikleri dirayetli tutumdur. Yani bu güçlülük, teori ile pratiğin diyalektik bütünlüğü içinde açığa çıkar.

Dolayısıyla kitle çalışmasında işçi ve emekçilerin emek ve özgürlük mücadelesi içinde geri ve zayıf bir duruş sergileyen devrimci hareketin kadro ve militan sorunu yaşaması kaçınılmazdır. Bu nedenle ilk yoğunlaşmamız ve aşmamız gereken nokta tam da burasıdır.

Bunun ilk adımı öncelikle mevcut olan kadro ve militanların yeni duruma uygun olarak bir pozisyon almalarıdır. Yani, değiştirmek için değişmek, söylemlerine anlam kazandırmak için canla başla devrimci pratiğe yönelmek. Diğer bir ifadeyle hem koşmak hem de koşturtmak.

Koşturtmadan kastımız bu faşist düzene karşı mücadele etmek isteyen işçi, öğrenci, kadın vb. tüm ezilen güçlerin en diri, en canlı olan bireylerini kazanmaya çalışmak ve kazanılan her bireye sorumluluk vermekten asla çekinmemek. Yeni kadrolar, yeni militanlar bu politikayla açığa çıkar. İşçi sınıfı, kadın, gençlik alanlarında lokal düzeyde de olsa, sisteme karşı öfkelerin eyleme dönüştüğü böylesi bir süreçte partili öznelerin hızlıca harekete geçmesi ve nokta ilişkilere yönelerek hedefli, planlı bir çalışma içine girmesi gerekir.

Hedefli olmayan, anın göreviyle sınırlı kalan sıradan yaklaşımlarla canlı ve diri olan güçlerle doğru bir tarzda ilişki kurulamaz. Devrimci mücadeleye yön verecek kadro ve militanlar yaratılamaz.

Yeni diri ve dirayetli güçler, mevcut militan gücünde var olan geriliklerin, militan duruştaki zayıflıkların aşılmasına da olumlu katkı sunacaktır. Dürüst ve samimi bir yaklaşımın olduğu her yerde yeni ve doğru fikirlere açık olmak, dinleme, öğrenme eylemine sadık kalmak pekala mümkündür. Bilimsel bir yaklaşım, bilimsel bir tutum bu davranışı zorunlu kılar. Bu davranışı içselleştiren özneler kendi çalışmalarına karşı da özeleştirel bir tutum sergilerler. Hatalarına karşı açık ve dürüstçe bir tutum takınan özneler görev ve sorumluluklarına uygun devrimci bir pratik sergiler. Yani bu yönlü çabaları güven verici, söylemleri de ikna edici olur.

Hiç kuşkusuz zorluklar sınıf savaşımının doğasında vardır. Bazı tarihi süreçlerde ise bu zorluklar katlanarak artar.

Bugün de böylesi bir süreçten geçiyoruz saptaması abartılı bir durum tespiti olmasa gerek. Bunun böyle olması devrimci özneleri var olan zorlukları abartma, sorumluluklardan kaçma tutumlarına asla haklılık kazandırmaz. Bilakis faşist saldırganlığa karşı ortak bir mevzide, birleşik mücadele temelinde daha kararlı ve cesaretli bir tutum almalarını zorunlu kılar.

Mücadelenin farklı cephelerinde sergilenen her cesurca tutum yeni cesurca tutumlara umut olur. Bu umutları büyütmek için çabalamalıyız. Elbette ki asıl olan kolektif duruştur. Ama bu kolektif duruş içinde tek tek bireylerin özverili, fedakarca çabaları oldukça önemlidir. Halka, devrime hizmet etmekte eşitlik olmaz. Kişisel kaygılara düşülmez. Sadece ve sadece görevlere odaklanılır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu