GüncelMakaleler

PUSULA | Güçlü Bir Duruş Her Türlü Umutsuzluğun Panzehiridir!

"Sınıf düşmanlarımızın tutumu çok nettir: Onlar için demokrasi ve özgürlüğe dair ortaya konulan her ifade ''hainlikle'' eş değerdir. Dolayısıyla bu demokrasi ve özgürlük düşmanlarına karşı tereddütsüzce bir mücadele içine girmek vazgeçilmez bir görevdir"

Mücadele içinde yarattığımız birçok değer oldu. Mevziler kazandık. Özgür gelecek yürüyüşünde önemli bir güçle yoldaş olduk. Kavganın öznesi olan hatırı sayılır bir kitleyle bağ kurduk. Enternasyonal alanda birçok devrimci parti ve örgütle buluştuk.

Dünyanın ve bölgenin sorunları üzerinde tartışmalar yürüttük. Birbirimizden öğrenme eylemini önemsedik. En önemlisi de tüm bu tartışmalar içinde ”enternasyonalle kurtulur insanlık” şiarının tarihsel anlamını ve önemini daha da kavradık. Tüm bunlar kazanımlarımızdır.

Ama devrim ve sosyalizm mücadelesinde büyük kayıplarımız da oldu. Özellikle 20. ve 21. yüzyılda enternasyonal proletaryanın ve ezilen dünya halklarının kazanmış oldukları birçok mevziiyi yitirdik. Esen güçlü devrim dalgası geriye çekildi. Tüm bunlar ezilen yığınlar içinde bir umutsuzluğa yol açtı. Emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadele bilincini zayıflattı.

Uluslararası plandaki bu olumsuzlukların etkileri, yaşadığımız coğrafyada da güçlü bir şekilde hissedildi. Bu nedenle başta ifade ettiğimiz kazanımlar da önemli oranda kaybedildi. Diğer bir anlatımla uluslararası planda devrim aleyhindeki gelişmeler ülke içinde estirilen devlet terörüyle bütünleşince toplumsal muhalefet önemli oranda geriye çekildi. Tüm bunlar devrimci özneler içinde ideolojik kırılmalara yol açtı. Reformizm ve tasfiyecilik kendisine daha geniş bir alan buldu.

Tüm bunlara karşın Türkiye Kürdistanı’ndaki ulusal devrimci demokratik mücadelenin büyük bir kitlesel karakter kazanması ve yine yanı başımızdaki bölgeye dönük emperyalist müdahaleler, her zaman coğrafyamızdaki halk güçlerinin tüm kayıplarına rağmen daha diri ve dinamik kalmasını sağladı. Anti-emperyalist bilince ivme kazandırdı. Emperyalistlerin ve suç ortaklarının karşı devrimci şiddetine karşı devrimci şiddetin meşruluğunu önemli oranda canlı tuttu.

Bugün açısından soruna baktığımızda, yani mevcut toplumsal sistemdeki çürüme ve toplumsal yaşamı sarıp sarmalayan hastalıklı düşünüş ve yaşam tarzına rağmen, yeniyi temsil eden dinamik devrimci bir odağın olduğuna olan inancımız tamdır. Çünkü bir yanda eskiyen-çürüyen diğer yanda yeniyi bağrında taşıyarak yeniden filizlenen bir gerçeklikle karşı karşıyayız.

Devrim ve sosyalizm mücadelesinin tüm özneleri şu konuda net olmalıdırlar: Ezilen yığınların üzerine çöken sessizlik, direniş fişekleriyle yerini coşkulu devrimci bir kitle hareketine bırakır. Buna inanmalıyız. Kitlelerin sessizlik dönemleri aynı zamanda derinden derine öfkelerin birikmesini de içerir.

Hiç kimse Türkiye coğrafyasında böylesi bir gerçekliğin olmadığını iddia edemez. Ellerinden alınan kazanımlarını geri almak ve sendikal haklarını korumak için lokal düzeyde gelişen işçi hareketleri, kadın ve gençlik hareketlerinin birleşik bir mücadele perspektifiyle atmış oldukları mütevazi adımlar ve dahası dipten gelen uğultular… Tüm bu gelişmeler yarına dair güçlü mesajlar içermektedir.

AKP iktidarının sokakta yükselen her sese karşı estirdiği devlet terörü, sistemin uygulamalarını eleştiren her bireye karşı açılan davalar; mahkeme koridorlarından eksilmeyen aydınlar, Kürt siyasetçileri, basın emekçileri vb. Tüm bu saldırılar dipten gelen uğultunun “Saray’da” yaratmış olduğu korkunun eseridir.

Demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinin her öznesi kaybettiğimiz değerleri yeniden kazanma özgüveni ve tarihsel sorumluluğuyla hareket etmek zorundadır. Tüm bu değerlerin yaratılmasında yüzlerce şehidimizin ve binlerce yoldaşımızın emeği vardır. Şehitlerimizi andığımız bu ayda, onların devrim düşlerini gerçeğe dönüştürme görevlerimize uygun bir duruş, bir hareket tarzı ortaya koymak her birimiz için ahlaki ve vicdani bir görevdir. Şu açık ki, an itibariyle vardığımız nokta koştuğumuz nokta değildir. Bu gerçeğin kabulü, kaybettiklerimizi yeniden kazanma yaklaşımını-duruşunu şart koşar.

Yani kaybettiğimiz değerlerin yeniden kazanılması iradesini ortaya koymayan bir anlayış ne yeni değerler yaratır ne de ideolojik dönüşüm sürecinde gereken değişimi sağlar. Sadece ve sadece tüm bu sorunlar karşısında söylenip durur. Bu yaklaşımlara karşı net bir tutum takınmalıyız. “Söylenme, yap” diyebilmeliyiz.

Hiç kuşkusuz sınıf mücadelesinde kazanılmış mevziler kaybedilebilir. Kadrosal ve militan düzeyinde zayıflıklar yaşanabilir. Tüm bunlar sınıf mücadelesinin doğasında vardır. Dahası tüm bu kayıpların moral ve motivasyon anlamında devrimci özneler üzerinde olumsuz etkileri de olur. Temel sorun bu tablonun olumsuz etkilerini asgari düzeye indirmektir.

Bunun için de ideolojik cephede sürekli kendimizi güçlü kılmalıyız. Sınıf savaşımının yasalarını doğru kavramalıyız. Bu güçlü kavrayış en zor koşullarda dahi haklılığımızdan asla kuşkuya düşmememizi sağlar.

Bu güçlü duruş ve inanış her türlü umutsuzluğun ve karamsarlığın panzehiridir. Birçok şehit yoldaşımızın gittiği her çalışma alanında umut olması, zorlukları aşmada yol açıcı olması bu ideolojik donanımın sağlamış olduğu özgüvenden dolayıdır. Bu örnek duruşlar her birimiz için yürünmesi gereken cesarettir, umuttur.

Sınıf düşmanlarımızın tutumu çok nettir: Onlar için demokrasi ve özgürlüğe dair ortaya konulan her ifade ”hainlikle” eş değerdir. Dolayısıyla bu demokrasi ve özgürlük düşmanlarına karşı tereddütsüzce bir mücadele içine girmek vazgeçilmez bir görevdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu