Emek

Devletin “sürekli peşinden koştuğu” “sorumsuz” işçilerin de “ipin ucunu kaçıracağı” günler gelecek!

Sırtını işçi sınıfının ve köylülüğün alınterine dayayan ama kendi deyimiyle “düzenleme yaparken ipin ucunu kaçıracak kadar iyi niyetli” olan asalak burjuvazinin asalak bürokratları, “Bizi açlığa mahkum edenleri asla unutmayacağız!” diyen işçinin de “ipinin ucunu kaçıracağı” günlerin gelmesinden korkuyor!

24 Haziran erken seçimlerine atlı ile koşar adım ilerlerken egemen sınıf temsilcisi, burjuva-faşist partiler vaatlerini sıralamaya devam ediyor.

16 yıldır iktidarda olan kendisi değilmiş gibi, AKP, “özgürlük”, “adalet” ve “refah” vaadediyor, emekliye bin lira bayram rüşveti vereceğini açıklıyor, halkın cebinden hortumladıkları milyarlarla seçim süreci boyunca rüşvet dağıtacağını ilan ediyor.

Ve tiranlaşan iktidar sözcüğü Erdoğan’ın ağzından ilk kez “milletimiz tamam derse, kenara çekiliriz” minvalinde “olgun” bir cümle çıkıyor. Her ne kadar hemen Erdoğan’a cevap olarak “T A M A M”lar milyonlar tarafından yüzüne haykırılıp bu tiranın, bu iktidarın bu ülkede istenmediği bir kez daha ortaya serilse de…

Erdoğan’ın “milletim” dediği emekçi halk yığınlarından ziyade hizmet ettiği sınıf klikleri olduğundan ve hiçbir tiran kansız o koltuğunu, sarayını terk etmediğinden…

Halkımızın yine zekasını konuşturduğu o “T A M A M”ların bu bünyede değil bir istifa;  bir utanma, bir yüz kızarıklığı yaratması beklenmemelidir.

Tamam mı? Tamam!

Keza zaten bünyelerinde tek zerre utanma olsa idi, her yıl en az 2 bin ve her ay en az 150 işçinin iş cinayetleri ile katlediği bir ülkede işçileri suçlayıcı açıklamalar yapmazlardı. Gerçi işçinin değil “iş”in sağlığı ve güvenliğinin zirvesini düzenleyenlerden başka ne beklenebilir ki!

 

“İpin ucunu kaçıran” asalaklar!

Geçenlerde düzenlenen Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin açılışında Başbakan Binali Yıldırım “İş kazalarının yüzde 80-85 insan hatasından”, “Eldiven takmaz, baret giymez, güvertede çalışır kemer takmaz. Sürekli peşlerinden koşacaksın”, “Bu kazalar olduktan sonra tepki olarak düzenlemeler yapıyoruz. İpin ucunu da kaçırıyoruz” gibi sözler sarf etmişti.

Sırtını işçi sınıfının ve köylülüğün alınterine dayayan ama kendi deyimiyle “düzenleme yaparken ipin ucunu kaçıracak kadar iyi niyetli” olan iktidar, yani asalak burjuvazinin asalak bürokratı, işçi ve emekçilerin kanında yüzüp, milyonları geleceksizliğin, işsizliğin karanlığına hapsederken… Yani bu kadar yoğun bir tempo içerisindeyken işçilere de birşeyler yapmak düşer, değil mi?

Öyle yan gelip inşaatta, yolda, fabrikada ölüvermekle bitmiyor iş!

 

Pasif olmayan yol: “Gösterişçi intihar eylemleri”

Yakın bir zamana kadar atanamayan öğretmenler arasında daha yaygın olan intihar, son zamanlarda üniversite mezunu işsizler ordusunun yanı sıra borç batağında debelenen işçi ve emekçiler, emekliler arasında da yaygınlaşmaya başladı. (Hatırlarsınız, AKP hükümeti bu intiharları “gösterişçi intihar eylemi” olarak tanımlamıştı.*)

Mesela işçi ve emekçiler ölümünün sorumluluğunu hükümet ve patronların sorumluluğundan çıkararak “gösterişçi intihar eylemleri” düzenleyebilirler. Bu tabiri uyduran bakanın deyimiyle böylelikle etrafında ilgi uyandırabilir, dikkat çekebilir ve isteklerinin yerine gelmesini sağlayabilirler!

Öyle pasif pasif ölmek yok.

Keza dün Muğla’nın Ortaca ilçesindeki bir akaryakıt istasyonuna giren 4 çocuk babası emekli K.Y. (65) üzerine döktüğü benzinle kendisini ateşe verdi. Hayati tehlikesi bulunan K.Y. isimli emekli böylelikle hayatı pahasına dikkatleri üzerine çekmiş oldu… Zaten muhtemelen girdiği borç batağı, “Geçinemiyoruz” çığlığından çok şu patolojik “dikkat çekme hastalığı”ndan kaynaklı “gösterişçi intihar eylemi”ne girişmiştir!

 

Siz hala sömürülebilinir emek sahibi misiniz?

Ha bu arada illa ölmenize gerek yok! Bütün işçi ve emekçiler ölürse ne yapar bu vicdansız burjuvalar!? Yaşamalı bir kısmı da… Ama yaşarken asalak burjuvazinin ve onun temsilciliğini üstlenen hükümetlerin işini zorlaştırmasın.

Mesela örgütlenmesin… Hak, hukuk aramaya girişmesin. Sefalet ücretlerine boyun büksün ve hele hele toplumsal mücadelenin kenarından bile geçmesin, penceresinden aşağı bakarak marjinallere umut olacak bir gülümsemesi bile olmasın yüzünde!

Ha olursa, mesela, Şırnak İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı sağlık kuruluşlarında taşeron yasasıyla kadroya geçirilen, sürekli işçi kadrosunda çalıştırılan 5 temizlik işçisi gibi “Güvenlik Soruşturması” gerekçesiyle işlerine son verilebilir.

Malum eğer işçi kadrosundaki personellerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda geçen “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yapılmış Olmak” hükmü gereğince atanma şartlarına haiz değilseniz, asalak burjuva ve bürokrasisi nezdinde sizin emeğiniz sömürülebilinir bile değildir!

 

İşçiler de ipin ucunu kaçırabilir!

Oldu da ölmediniz, intihar etmediniz ve de haklarınıza sahip çıkarak sendikalı oldunuz. Manisa’da bulunan Termokar fabrikasında olduğu gibi sendikalı olduğunuz için işinizden edilebilirsiniz. Ama sendikalı olduğunuzdan kaynaklı değil!

Kafanız karışmasın; Termokar işçileri sendikalı olduğu için ama sendikalı olduğundan kaynaklı işlerinden edilmedi. Yıllardır burada çalışmalarına karşın şimdiye dek haklarında soruşturma dahi olmayan 20 işçi, Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldukları gün “Yüz kızartıcı suç, ahlaksızlık ve iç huzuru bozmak” iddiasıyla işlerinden edildiler. O manada…

İşçi ve emekçilerin ahvali bu iken, öldürülmek-ölmek ya da işinden olmanın dışında işçi ve emekçilerin yapabileceği birşey daha var aslında.

Tüm bu gidişata “T A M A M” demek! Yani direnmek… Tıpkı Termokar işçisi gibi…

Ne diyor Termokar işçisi Hülya? “3 yıldan beri bozmamışım, kimseyle bir kavgam olmamış. Hepimiz aynı gün mü huzuru bozduk? Sonuna kadar sendika hakkımızın arkasındayız. Hâlâ asgari ücret alıyorum. Çalışma saatlerimiz çok uzundu. İçerideki arkadaşlarımız bize destek olsun. Hiçbir zaman vazgeçmesinler sendikadan. Onlar bize, biz de onlara güç veriyoruz.”**

Tamam mı? Tamam.

Ha bu arada direnirken bir de mesajı var işçilerin: “Bizi açlığa mahkum edenleri asla unutmayacağız!” *** diyorlar. Tarih işçi sınıfının unutmadıklarını su yüzüne çıkrıp da kinini pratiğe döktüğünde ne acımasız olduğunu, “ipin ucunu nasıl kaçırdığını” ortaya seren sayısız örnekle dolu.

Bunu en iyi erken seçim telaşıyla bu korkularını acemice örtmeye çalışan asalaklar bilir!

 

* Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı “Teknik tabiri nedir bilmiyorum ama bunu bile söyleyip söylememekte tereddüt ediyorum, ‘gösterişçi intihar eylemi’ diye bir sendromdan bahsediliyor. Aslında niyeti olmadığı halde etrafında ilgi uyandırmak veya ilgi çekmek veya isteklerinin yerine gelmesini sağlamak amaçlı” (11 Şubat 2016)

** 9 Mayıs 2018, Evrensel, Metehan UD

*** İşçi düşmanlığında AKP’ye rahmet okutan CHP’li Avcılar Belediyesi aylardır işçilere ücretlerini ödemedi. İşçiler belediye önünde eylemlerini sürdürüyor.

 

Bir Özgür Gelecek okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu