GüncelManşet

(Röportaj) Cizre’de katledilenlerin aileleri: “Yalan üzerine kurulmuş bir devlet”

Nisêbîn: Cizîr’deki faşist ablukayı kırmak için Nisêbîn’de direniş nöbeti devam ediyor. 14 Aralık 2015 tarihinden beri TC devletinin kolluk kuvvetleriyle ablukaya aldığı Cizîr’de 22 Ocak günü bir eve havan topuyla yapılan saldırıda 28 kişi bodrum katında mahsur kalmış; yaralılardan 6 kişi ise yaşamını yitirmişti. Ambulansların bölgeye gelmesi engellenirken 30 Ocak günü askerler tarafından eve yapılan saldırıdan beri yaralılardan haber alınamıyor. Günlerce bodrum katında yaralı halde bekleyenlerin aileleri ise Nisêbîn’de direniş nöbetindeler! Ablukayı kırarak yaralıları kurtarmaya çalışan aileler ile Özgür Gelecek gazetesi olarak söyleşi gerçekleştirdik.

Cizîr’de bodrum katındaki yaralılardan Ali Fırat Kalkan’ın ablası Adile Kalkan ve Mehmet Yavuzer’in annesi Hanım Yavuzer ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide ilk olarak söz alan Adile, kardeşiyle haftada bir telefonla görüştüklerini ancak son görüşmelerinin üzerinden 20 gün geçmesinin ardından TV’de Ali Fırat Kalkan’ın ismini alt yazıda gördüklerini aktardı. Bunun üzerine Nisêbîn’de direniş nöbetine katıldıklarını aktaran Adile, “Biz çok acı çekiyoruz. Bu kadar Kürt var, bu zulmü niye kabul ediyorlar? Yani bu zulmü kabul etmesinler. Sadece bizim kardeşimiz değil, hepimizin kardeşidir içeride olan. Bugün biziz, yarın onlar…” dedi.

Devletin halkı katledip üzerine inkar ettiğini belirten Adile, “Geçtiğimiz akşam yine televizyona çıkıp ‘Orada yaralı yoktur’ diyorlar. Nasıl olmaz? Resimler ortada, isimler ortada herkesin bunları görmesi lazım” ifadelerini kullandı. “Artık başta Kürt halkı olmak üzere kimsenin sessiz kalmaması lazım. Bu insanlar bu katliamları nasıl içlerine sindiriyorlar, nasıl yiyip içiyorlar anlamakta güçlük çekiyorum. Herkesin evladı, kardeşi var. Bodrum katında aç, susuz, yaralı bir şekilde bekliyorlar diğerlerinin içi yanmıyor mu?” diyen Adile, Türk halkına da şu şekilde seslendi:

 

“Herkesin bu katliamlara ses çıkarması lazım!”

“Ben sadece Kürtlere değil, Türklere de sesleniyorum. Onlar da bizim kardeşimizdir. Biz beraber yaşamamız gerekirken sürekli olarak biz Kürtler katlediliyoruz. Biz bu zulmü asla kabul etmiyoruz ve başta Kürtler olmak üzere herkesin bu katliamlara ses çıkarmasını istiyoruz.”

Konuşmasına “Bugün Kürtler bütün bu saldırılara karşı ayakta durursa kimse bizi yıkamaz. Bu saldırı ve katliamlara karşı birlik içinde olmamız, her yerden ayağa kalkmamız gerekiyor. Örnek olarak şunu söyleyeyim; Van’da deprem olduğunda herkes koştu oraya, benim abim de işini gücünü bırakıp insanları kurtarmak için Van’a koştu. İşte buraya da herkesin koşması gerekiyor, kardeşlerimizi kurtarmak için” şeklinde devam eden Kalkan, Avrupa’nın da katliamlara karşı sessiz kaldığını ifade etti.

Kalkan, sürecin Kobanê gibi ele alınması gerektiğini belirterek “Şu an bodrum katındaki kardeşlerimizin durumu Kobanê’deki savaş ortamında dahi görülmemiştir. Kimsenin bodrum katında 13 günü aşkın süredir aç, susuz, yaralı kaldığını duymamıştık. Avrupa açık açık bu duruma duyarsız ve sessiz kaldı” dedi.

 

“Hakkımız olanı, kendi kendimizi yönetmek istiyoruz”

Zulmü kabul etmediklerini ifade eden Adile, “Biz kimliğimizi istiyoruz, artık dünya Kürt halkını tanıyor. Biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz, özyönetim bizim hakkımız. Biz sonuna kadar hakkımızı istiyoruz. Onlar ise kirli bir savaşla genç-yaşlı demeden herkesi katlediyorlar. Artık insanlar ölmesin istiyoruz. Ben hiç kimsenin çocuğu öldüğü zaman sevinemem. Çocuklar anasız-babasız kalmasın, kimse evlat acısı yaşamasın artık” ifadelerini kullandı.

Adile son olarak şunları söyledi: “Doğmamış çocuğu anne karnında katleden bir zihniyetle karşı karşıyayız. IŞİD’den daha kötü bir vahşilikle saldıran bir devlet var. Barbarca saldırıyorlar, cenazelerimizi dahi yakıyorlar, sokak ortasında günlerce cenazeleri bekletiyorlar.

Bütün Kürtlerin artık bir olup bu zulmü kabul etmeyerek ayağa kalkması gerekiyor. Hatta sadece Kürtler değil bizim yanımızda olan, gerçekleri gören Türklerin de ayaklanmasını istiyoruz.”

Hanım Yavuzer ise oğlu Mehmet Yavuzer’in hiçbir suçu olmamasına hatta elinde silahı dahi olmamasına rağmen saldırıya uğradığını ifade ederek, “Benim evladım Kürt halkı için, özgürlük için, hakları için, dili için çalışma yürüten birisiydi. Tek suçu buydu” dedi.

AKP ‘nin paralı askerleri ve kontrgerilları ile kirli bir savaş yürüttüğünü belirten Hanım, “Biz Cizîr’de evin 5 kilometre yakınına kadar gittik. AKP’nin o paralı askerleri, kontrgerilları karşımıza çıkarak ‘Gidin buradan, gitmezseniz eğer hepinizi vuracağız’ dediler. Bizim suçumuz nedir? Biz anneyiz, anne! Biz oraya gidip yavrularımızı o bodrumdan kurtarmak istiyoruz” dedi ve savaş suçu işlendiğini şu sözlerle ifade etti:

 

“Savaş suçu işleniyor”

“İnsanlara barbarca saldırarak savaş suçu işliyorlar. Büyük savaşlar yapılırken arada bir ateşkes ilan edilerek insanlar yaralılarına yardım eder, cenazeler toprağa verilir, sonradan savaş devam ederdi. Ama bunlarda savaş etiği, ahlakı diye bir şey yok.

Ateşi kessinler ben gidip yaralıları sırtımda taşıyarak getireyim. Sonrasında gelip yasal işlem yapsınlar haklarında tabii yapabiliyorlarsa. Çünkü hiçbir yasal işlem gerektirecek bir durum yok ortada. Yasaları tanımayanlar zaten insanlara saldırıyor. Kirli bir şekilde zalimce, gaddarca halka saldırarak katliam yapıyorlar. Bizim içimiz ne kadar yanıyorsa onların içi daha fazla yansın.”

 

“Yalan üzerine kurulmuş bir devlet!”

Hanım konuşmasının devamında “Erdoğan gelsin bir kere benim gözlerimin içine baksın. Gelsin bir Kürt annenin gözlerinin içine bir kere de olsa bakabilsin! Tabii yüreği yetiyorsa. Bugün o hangi Kürt annenin eline geçerse onu parçalayacaktır, bundan herkes emin olabilir” ifadelerini kullandı ve “Bir de utanmadan televizyonlara çıkıp yalan söylüyorlar. Öyle bir devlet ki yalan üzerine kurulmuş! Orada yaralılar yoktur diyerek yalan söylüyorlar. Resimler, isimler hepsi ortadadır. İnsanları kandırmak için bunları yapıyorlar. Yandaş medyayı toplamış etrafına insanları kandırıyor” dedi.

 

“AKP hesap verecek!”

Hanım, son olarak tüm ezilenleri direnişe davet etti: “Türk, Kürt, Ermeni, Sünni, Alevi veya başka bir şey hiç fark etmiyor. Vicdanı olan, bu vahşete dur demek isteyen herkesi buraya direnişe davet ediyorum.

Bu Botan’ın üzerinde yanan ateşi herkes görüyor. Gelsinler, Botan Yürüyüşü ile beraber bu faşist ablukayı kıralım. Biz Botan’a ölsek de, kalsak da yürüyeceğiz! Faşist ablukayı kıracağız!

Ve eğer o bodrumdakilerin hepsi şehit olursa da AKP bu yükün altından asla kalkamaz, kalkamayacak ve hesap verecek!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu