Makaleler

Sendikaları tasfiye yasası ve yeni bir birlik için kopuş imkanı

Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısı 3 Ekim günü mecliste tartışılmaya başlandı. Yasanın esas hedefi ülkemizde sendikal yapının yeniden düzenlenmesi. Asıl hedef öncelikle mevcut sendikal yapının tasfiyesi ve sonrasında yeniden şekillendirilmesidir. Bunun öncelikli hedefi işçileri örgütlemek için çaba gösteren, dinamik, sınıftan yana ve muhalif sendikaları ortadan kaldırmaktır.

Sonraki hedef ise sistem içi iktidar mücadelesinin bir parçası olarak AKP’ye yandaş olmayan sendikaların halledilmesidir. Ardından da kendine uygun, yandaş, işbirlikçiliği bugüne kadar görülmemiş bir düzeye hayat verecek bir sendikacılığın güçlendirilmesi ve işçi sınıfının mücadelesine yeni bir zincirin daha eklenmesidir.

Kanun tasarısındaki en ciddi yön, işkolu barajları ile ilgilidir. Bu kapsamda onlarca sendikanın sahip olduğu toplu sözleşme hakkı gasp edilmekte, sendikalar yetkisiz kılınmaktadır. Yeni yasa tasarısı ile % 10 olan ancak uygulanmayan baraj ilk yıl için % 1’e, ikinci yıl için % 2’ye ve sonrasında % 3’e çekilmektedir. Lakin aynı zamanda işkolları birleştirildiği için işçi sayısı yükselmekte ve yasalaşması halinde barajı aşan sendika sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Örneğin deri işkolunda kayıtlı olan 1000’e yakın işçi ile tekstilde kayıtlı olan yaklaşık 750 bin işçi birleşerek 850 bin işçi üzerinden % 1 arandığında, bu yıl için, 8.500 üyeye sahip olmak gerekmektedir ve bu haliyle tekstil, deri sektöründe toplam 4 sendikanın 3’ü ikinci senede barajın altında kalmakta, birinin ise durumu kritiktir. Ticaret, büro işkolunda birleşmelerle toplam işçi sayısı 2.5 milyondur, yüzde 1’i 25 bin ile iki sendika kalmaktadır, seneye ise hiçbir yetkili sendika kalmayacaktır. Karayolu, deniz, demiryolu ve havayolu işkolları birleştirilerek toplamda yaklaşık 800 bin işçinin % 1’i 8 bin üye ile ilk yıl yetki alınacaktır ve 3. sene sonunda yetkili sendika kalmayacaktır.

Sendikaların bu kısa süre içinde üyelik için atılım yapma niyetine sahip olmaması içinse yasada kalkması gereken noter yoluyla üyelik bir yıl daha yürürlükte bırakılmaktadır. Bu sayede örneğin barajı açmak için 5 bin işçiye ihtiyacı olan bir sendikanın salt noter masrafı 200 bin TL’dir. Örgütlenme faaliyetinin çok çeşitli harcamaları vardır ve sendikaların bu masrafın altından kalkması maddi açıdan da mümkün değildir.

Dahası sendikal örgütlenmeye katılan işçiler açısından mahkeme süreci uzun sürse de yüksek sendikal tazminat alma hakkı da yeni yasayla ortadan kalkmaktadır. 30 işçiden az işçinin çalıştığı işyerlerinde işe iade davası açılamamaktadır. Ülkemizde işletmelerin büyük çoğunluğu 30 işçiden az çalışan küçük işletmelerdir. 30 işçiden fazla çalışanlar açısından ise firmayı küçük şirketlere bölmek oldukça kolaydır. Bu sayede sendikal sebeple işten atılan işçinin savunacağı yasal imkan da kalmamaktadır.

Net şekilde görülmektedir ki sistem sendikal hareketi önce tamamen yok etmek, ardındansa kendine uygun şekilde yeniden kurma derdindedir. Ne yazık ki bu geniş perspektiften bakamayan sendikaların çoğunluğu salt koltuklarını bir süre daha korumak için meclisten, hükümetten, bu yasa tasarısının altına imza atarak açıkça ihanet eden Türk-İş’ten medet ummakta, ufak düzenlemeler talep etmektedir. Bu bürokratik yaklaşımın geleceği yoktur. İşçilerin tepki ve öfkelerini yoğunlaştığı bu dönemde tasfiyenin kapsamını anlamak ve fiili-meşru mücadeleyi esas alan, iktidardan medet ummayan, yüzünü tamamen sınıfa dönen, demokratik bir sendikal hareketi yeniden oluşturmak için mevcut tasfiye girişimini boşa çıkartacak yeni bir birlik ve kopuş için olgunlaşan şartları doğru değerlendirmek gereklidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu