Emek

Sendikasızlaştırma istatistikleri açıklandı

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu gereğince, “İşkollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2014 Ocak ayı istatistikleri”ni açıkladı.

Resmi gazetede yayımlanarak açıklanan istatistiklere göre Türkiye’de toplam 11 milyon 600 bin 554 kayıtlı işçi bulunuyor. Kayıtlı işçilerin ise yalnızca 1 milyon 96 bin 540’ı sendika üyesi. Bu sayı toplam işçi sayısının %9.45’inin sendikalı olduğunu gösteriyor. İstatistik aynı zamanda ülkemizde örgütlü ve güvenceli çalışan işçi oranını göstermekle birlikte işçi sınıfına karşı yaygınlaştırılan örgütsüzlüğü de açık bir biçimde gözler önüne sermektedir.

Yayınlanan istatistikler işçi sınıfına dayatılan sendikasız-örgütsüz çalışma politikalarının sonucunu ifade ediyor. Her yıl binlere varan sayılarla ifade edilen iş cinayetleri, ülkemizde taşeron, güvencesiz çalıştırmanın sonucunu oluşturuyor. Ve cinayetler sonucun yalnızca bir yanını oluşturmaktadır çünkü öte yandan işçi sınıfına “asgari ücret”in dahi çok altında çalışan, hiçbir güvencesi olmayan açlık ve yoksulluğa mahkûm bir yaşam vaat ediliyor.

Demokratikleşme propagandasıyla örgütsüzlüğü dayatan, ayakkabı kutularında milyarları halktan çalan egemen sınıfların bugün ki temsilcisi AKP hükümetinin yarattığı tabloya işaret ediyor, yayınlanan istatistik.

Yayınlanan istatistikte yer alan çalışan işçi sayısının ülkemizdeki gerçek çalışan işçi sayısının çok altında olduğu kuşku götürmez bir gerçek. Çünkü açıklanan istatistikte yer alan işçi sayıları yalnızca sigortalı işçileri kapsıyor. Böyle bakıldığında sendikasız- örgütsüz çalışmanın ulaştığı boyutu raporun tam olarak yansıtmadığı ifade edilebilir.

 

“Toplu sözleşme hakkı gasp ediliyor”

“Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası” ile birlikte sendikalara TİS yetkisi için yüzde 3 baraj zorunluluğu getirilmişti. İş kolu üzerinden hesaplanan işçi oranı, yüzde 3’ün altında olan sendikaların TİS yetkisi yasa ile 2018 yılından itibaren elinden alınacaktı.

İstatistiklere göre 115 sendikadan yalnızca 47’si barajı geçerek yetkisini korudu.

emeklisenÖte yandan yine istatistiklere göre, yüzde 3 baraj uygulamasıyla birlikte bakıldığında işçilerin yüzde 51’inin toplu sözleşme hakkının gasp edildiği ve yine işçilerin yüzde 31’inin ise tek sendikaya mahkûm edileceği ifade edilmiş olunuyor. 7 iş kolunda işçiler yetkili sendika bulamazken, 6 tane TİS yetkisi olan sendikanın ise yetkileri elinden alınıyor.

İstatistiklerin göstermiş olduğu bir yan ise sendikalı işçilere de, sendikasızlığın dayatıldığı ya da öte yandan sendikasızlığın farkı bir ifadesi olan yandaş sendikaların dayatıldığıdır. Çünkü bir yandan sendikaların önüne, örgütlenmenin önüne çıkarılan engeller dahi bir yana bırakıldığında, oluşturulan barajlarla yetki engeli çıkarılıyor, öte yandan devletin palazladığı patron sendikaları güçlendiriliyor.

İstatistiklerde bir diğer göze çarpan nokta ise sendikalı olan taşeron çalışanı işçilerin yok sayılması.  Örneklemek gerekirse, önce ki yıllarda da benzer şekilde üyeleri yok sayılan Dev-Sağlık İş’in 10 bini aşkın üye sayısı istatistiğe, 1178 olarak geçti. Yine önceki yıllarda bu duruma karşı açtığı mahkemeyi kazanan Dev-Sağlık İş’in üyeleri tamamen hukuksuz bir şekilde yok sayılıyor. Binlerce taşeron işçisinin hakkı alenen böyle gasp edilmiş oldu.

Açıklanan istatistikle ortaya çıkan tablo yalnızca bir durumun tarifi olmaktan öte bir anlam taşıyor. AKP hükümetinin işçi sınıfına yönelmiş pervasızca süren saldırılarının ifadesini sunuyor. Öyle ki işçi sınıfı sendikasız, güvencesiz koşullarda yoksul bir yaşama mahkûm ediliyor, iş cinayetlerinden öte artık katliamla ifade edilebilecek şekilde ölüme mahkûm ediliyor. Örgütlenme hakkı başta olmak üzere işçi sınıfının bütün haklarına saldırılıyor.  İşçi sınıfı daha fazla kar hırsına böyle kurban edilirken diğer taraftan yolsuzluklarla, emekçilerin paraları gasp ediliyor-çalınıyor.

Bütün saldırılara karşın süreç işçi sınıfının, emekçilerinin lehine olma özelliğini koruyor. Zaten saldırılarda bunun farklı bir ifadesini oluşturuyor. Gezi direnişinde saldırılara karşı isyan ruhunu ülkenin bütün alanlarına yayan halkımız, bütün yozlaşmış, kirli ilişkileriyle teşhir olan devlet gerçekliğine karşıda gereken cevabı veriyor-verecektir.

Seçim maratonuyla birlikte girilen politik atmosferde, işçi sınıfına yönelik artan saldırıların teşhir edilmesi, sınıfın hak ve taleplerini savunmak ise önümüzde görev olarak duruyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu