Güncel

Sinbo Direnişçisi Dilbent Türker: Çıplak arama insanlık suçudur!

Sinbo direnişçisi Dilbent Türker İHD İstanbul şubede bir basın toplantısı düzenledi

İstanbul: Sinbo direnişinin 157. gününde Balat Polis Merkezi’nde çıplak arama işkencesine maruz kalan direnişçi işçi Dilbent Türkler ve Tomis İstanbul il temsilcisi Onur Eyidoğan, yaşadıkları işkenceyi teşhir etmek amacıyla  İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada, “çıplak aramanın bir insanlık suçu ve  kişinin istismarı olduğu” vurgulanarak, yapılan konuşmalarda bu işkenceye karşı mücadeleden vazgeçilmeyeceği kaydedildi.
İHD adına söz alan İstanbul Şube Sekreteri Leman Yurtsever, çıplak aramanın yıllardır sistematik olarak uygulanan bir işkence yöntemi olduğunu kaydetti.
“Kadın ya da erkeklere uygulanıyor; ama en çok kadınlara yönelik bir işkence yöntemidir.” şeklinde konuşmasını devam ettiren Yurtsever, “Devleti yönetenler işkence, çıplak arama yok deseler de bunu yaşayanlar, bilenler; bunun sistematik olarak uygulandığını bilenler, bu konuda mücadele ediyorlar!” ifadelerini kullandı.
Kolluk kuvvetlerinin çıplak arama işkencesine maruz kalan TOMİS İstanbul il temsilcisi Onur Eyidoğan da açıklama yaparak, “Direnişimizin 166. günündeyiz. 157. gününde yani 30 Haziran tarihinde Unkapanı’nda bulunan SGK binasının önünde zincirleme eylemi yapmıştık. Bu eylemin ardından zorla gözaltına alındık. Karakolda kötü muameleye, işkenceye maruz kalmıştık. Toplumun her kesimine işkenceler sürdürülüyor. Bugün bunun için buradayız.” dedi.
30 Haziran tarihinde Balat Polis Merkezi’nde gözaltında tutulan işçilere çıplak arama yapıldığını hatırlatan ÇHD İstanbul Şube Yöneticisi Seher Eriş ise bu yöntemin işkence suçunu oluşturduğunu dile getirerek, “Bir şahsın kolluk önünde soyunmak istenmesi; makat, vajina gibi organların elle aranması; kişinin gerek fiziksel gerek manevi olarak istismarı anlamına gelmektedir” şeklinde konuştuktan sonra “Çıplak arama insanlık suçudur!” vurgusunda bulundu.
Konuşmaların ardından basın metnini okuyan Sinbo direnişçisi Dilbent Türker “Sermayedarların ve iktidarın işçi ve emekçilere dönük saldırıları her geçen gün artıyor. Sermaye sınıfı işçi ve emekçileri köleleri gibi görüyor. AKP iktidarı da sermayedarların bir dediğini ikiletmeden her türlü saldırıyı devreye sokuyor. Bu saldırılardan biri de sözde işten atmanın yasaklandığı günlerde yaygın olarak devreye sokulan Kod 29 uygulamasıdır.” dedi.
Türker yaşadıklarını şöyle aktardı:
“Madde 25/2 (Kod29) ile binlerce işçi keyfi olarak işten atıldı ve fişlendi. İşten atılanlar üzerinden tüm işçi ve emekçilere gözdağı verilmek istendi.  Sinbo önünde başlattığımız direnişimizin 157. gününde haklı taleplerimizi Unkapanı SGK önüne taşıdık. Burada polisin azgın saldırısı ile gözaltına alındık. Gözaltı aracında ve karakolda polisin fiziki ve psikolojik şiddetine maruz kaldık. İmzadan imtina hakkımızı, susma hakkımızı kullandığımızda dahi polisin saldırısına maruz kaldık, tehdit edildik ve bir gün boyunca keyfi olarak nezarette tutulduk. Zorla ve darp edilerek parmak izi ve fotoğraf çekimine maruz kaldık. Gece yarısı nezaretlerin demir parmaklıklarına sert cisimlerle vurularak rahatsız edildik.
Keyfi olarak alıkonulduğumuz Balat Karakolu’nda çıplak arama işkencesine de maruz kaldık. Eşyalarımızı vereceklerini söyleyerek bizi bir odaya soktular. Burada bulunan polisler üzerimizi çıkarmamızı söylediler. Çıkarmadığımızda ise tehdit ederek saldırdılar. Polislere “bu yaptığınız insanlık suçudur” dediğimizde aldığımız yanıt ise, “biz bunu hep yapıyoruz” oldu… Amaçları, karşısındakilerin kimliğine, kişiliğine, iradesine saldırarak kendilerine biat eden, boyun eğen uysal kişilere dönüştürmektir.
Bizler biat eden, boyun eğen kişiler olmayacağız. Haklarımız, geleceğimiz, onurumuz için mücadelemizi sürdüreceğiz. Balat Karakolu’nda karşı karşıya kaldığımız saldırı, çocuk istismarcılarını teşvik eden ve aklayan, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece kararnamesi ile çıkarak kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete onay veren zihniyetin yansımasıdır.”
Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu