Güncel

“Siz Nusaybin’e tankla topla girerseniz halk kendini savunur”

Mardin’in Nusaybin ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği ve çatışmaların sürdüğü 26 Mayıs 2016 tarihinde bölgeden tahliye edildikten sonra tutuklanan 50 kişinin yargılandığı davanın ikinci duruşması 16 Nisan tarihinde başladı. Davanın ilk duruşması 16 Ocak tarihinde görülmeye başlanmış, 9 gün görülen duruşma 16 Nisan’a ertelenmişti. Tutsaklar, ilk mahkemeden bu yana savunmalarında özerklik, özyönetim, ana dilde eğitim gibi meşru talepleri savunuyor, verdikleri siyasi savunmalarla TC devletini kendi mahkeme salonlarında yargılıyorlar.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği ve çatışmaların sürdüğü 26 Mayıs 2016 tarihinde bölgeden tahliye edildikten sonra tutuklanan 50 kişinin yargılandığı davanın ikinci duruşması 16 Nisan tarihinde başladı. Davanın ilk duruşması 16 Ocak tarihinde görülmeye başlanmış, 9 gün görülen duruşma 16 Nisan’a ertelenmişti.

Tutsaklar, ilk mahkemeden bu yana savunmalarında özerklik, özyönetim, ana dilde eğitim gibi meşru talepleri savunuyor, verdikleri siyasi savunmalarla TC devletini kendi mahkeme salonlarında yargılıyorlar.

Hatırlanacağı üzere TC devleti 2016 yılının bahar aylarında T. Kürdistanı’nda savaşı üst boyutlara çıkarmış ve halkın özyönetim talebini bastırmak için tankla topla şehirlere girmişti. Birçok kentin mahallesinde binlerce kişi yaşamını yitirirken savaşan güçlerden YPS/J özyönetim talepleri için savunmaya geçmişti. Bu çatışmalar sırasında örneğin Cizre’de ise bir mahalle yok edilmiş, 150 kişi ise yakılarak katledilmişti. Nusaybin’de ise çatışmaların devam ettiği mayıs ayında TC devleti çatışma sonucu tutsak düşen ve aralarında TKP/ML ve MLKP taraftarlarının da olduğu savaşçılar için “teslim oldular” iddiasıyla TV’lere çeşitli görüntüler servis etmişti. Tutsak düşenler susma haklarını kullanarak tutuklanmıştı. Devletin “teslim oldular” naralarına rağmen tutsakların birçoğu haklı ve meşru gördükleri özyönetim başta olmak üzere yaptıkları siyasi savunma ile çatışmalara neden olan birçok haklı talebi sahiplenmeye devam ettiler. Tutsaklar aynı zamanda avukatları ile birlikte maruz kaldıkları işkenceleri de anlattılar.

“Demokratik Özerklik Modeli” ve kentte ilan edilen özyönetime sahip çıkarak savunma yapan ve savunmalarında yaptıklarından pişmanlık duymadıklarını ifade eden tutsaklar, özyönetimi devlet ile toplumun birbirini tanıması ve “bir arada yaşam formülasyonu” olarak tanımladı.

Tutsaklardan İbrahim Toktaş, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını belirterek, “İşkenceciler işkence yaparken zevk alıyordu. İfadem zorla alındı. Polisin hazırladığı bir yalan ifadedir. İşkenceye uğramış biri olarak burada bulunuyorum” şeklinde konuştu ve o dönemde CNN Türk, Star TV gibi kanallardan pasaj pasaj gösterilen yazılı ifadelerin de gerçeği yansıtmadığını ortaya koydu. Toktaş savunmasının devamında, demokratik özerkliği toplumsal ve canlı bir organizma olarak gördüğünü söyledi ve savunmasını “Demokratik özerklik Kürt halkı ile gündeme gelmiş olabilir ancak toplumun tüm kesimlerine dayanır” şeklinde sürdürdü. Yine özsavunmanın sadece askeri anlamda örgütlenme değil toplumun her alanında örgütlenmesi demek olduğunu dile getiren Toktaş, YPS’yi örnek göstererek YPS gücünün meşru savunma gücü olduğu gibi bir öz savunma gücü olduğunu belirtti.

 

Tutsakların siyasi savunmaları bugün hala günceldir

O dönemde kopuşu hızlandıran çatışma ve halkın YPS içinde yer alışı bugün tutsak düşen savaşçıların savunmalarında güncel durumdadır. Belki bugün büyük serhildanlar gerçekleşmiyor, halkın sokaktaki etkinliği daha az ancak devletin Kürt ulusuna yönelik katliam, gözaltı, tutuklama vb. saldırıları Kürtlerin ruhen kopuşunu hızlandırmaktan, tescillemekten başka bir işe yaramıyor. Bugün Efrin’e yönelik işgalin bu kopuşu biraz daha hızlandırdığı, “Türk devletinden bize asla hayır gelmeyecek” düşüncesinin her geçen gün güçlendirdiği açıktır. İşte bu düşünceyi güçlendiren savunmalardan başka bir örnek şöyle: “Siz Cizre, Sur ve Nusaybin’e tankla topla girerseniz halk kendini savunur. Özyönetim direnişi yarınlara ışık olacak!

Tutsak Nurullah Akyüz ise Kobanê’den ilham alınan özyönetim isteminin, Efrin işgaline yanıt olunurken nasıl güncel olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Kürt halkı yönünü dağlara çevirerek özgürlük mücadelesi vermektedir. Bugün Rojava’da yürütülen mücadele ne kadar direniş barındırıyorsa o kadar da tarih barındırıyor.

Diğer taraftan Kürt halkıyla ilgili her türlü gerçeği çarpıtan burjuva medya, “teslim oldular” yalanları eşliğinde görüntülere geniş yer verirken Nusaybin tutsaklarının siyasi savunmaları karşısında kör-sağır-dilsizi oynamaktadır. Savunmalar sadece Mezopotamya Ajansı tarafından haberleştirilmekte, muhalif basında bile hakkıyla yer alamayan özyönetim talebi tüm bunlara rağmen mahkeme salonlarında tutsaklar tarafından bugünün ihtiyacı yarının deneyimi olarak haykırılmaktadır.

 

Dava dosyası hakkında

Tutsak 17 çocuk hakkında sözde “gizli tanık” ifadeleri ile oluşturulan 369 sayfalık iddianame ile diğer 50 tutsak için hazırlanan 500 sayfadan oluşan iddianame, Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve mahkeme tarihi verilmişti. İddianamelerdeki 67 kişi, Mardin Valiliği tarafından 13 Mart 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında yerle bir olan Abdulkadir Paşa, Fırat, Dicle, Yenişehir, Zeynel Abidin ve Kışla Mahallelerinde yaşanan yıkımdan da “sorumlu” tutuluyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu