EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Hakkımızı Versinler!”

Gazetemize konuşan iki işçi, işten çıkarılış süreçlerini, direnişi ve çağrılarını aktararak haklarını alana kadar direnişe devam edeceklerini dile getirdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı taşeron firmadan 21 Temmuz günü bir mesajla işten atılan evde sağlık ve bakım işçilerinin, Belediye önündeki direnişi üç haftadır sürüyor.

– Merhaba, üç haftadır devam eden direnişiniz hakkında neler söylersiniz?

– “Evde bakım” meselesi bir proje halindeyken onu biz büyüttük, bir daire başkanlığı haline getirdik, 5 yılımızı verdik.

Pandemi döneminde kimse evinden çıkamazken, biz hastalarla birebir temas halindeydik. Yağmur çamur, soğuk sıcak demeden, öğlen arası vermeden yaşlılara hizmet veriyorduk. İhale yenileme nedeniyle ara verildi, biz de dedik ki toplantıda son gün “3-5 çürük elma dışında tam kadro olarak işe devam edeceğiz”. Ardından işe başlayacağız diye beklerken 21 Temmuz’da whatsapp grubundan teker teker atıldığımızı gördük.

Belediye’yi aradık, müdürümüz Gökan Vurucu’yu aradık. Ben bizzat aradım. “Müdürüm, listeye baktım, benim ismim whatsapp’ta çıkmış. Ne anlama geliyor bu?” dedim.  Müdür, “Bizimle hiçbir alakası yok. İhaleyi alan şirketin kararı” dedi. Şirketi arayınca “Benim için kim olursa olsun, ben parama bakarım, benimle alakası yok bu işin” dediler.

Sonra kalan arkadaşlarımızı aradık, Belediye onları aramış, neymiş akrabaymış. Mesela ben yabancıyım, Murat yabancı, Erdal yabancı, Ayşe, Fatma yabancı madem biz akrabayız diye bizi çıkarttınız, peki neden şu an akrabaları aldınız. Karı-koca, abi-yenge, baba-oğul neden onları aldılar? Bizim sonuçta 5 yıldır orada emeğimiz var ve bakmak zorunda olduğumuz çocuklarımız var. Evimiz kira, banka borçlarımız var.

Her gün eve icra geliyor ödüyemiyoruz. Beş yıllık hakkımızı istiyoruz. Taşeronken akraba değildik, kadro isteyince mi akraba olduk?

Alt alta, üst üste çalıştırdıkları zaman kimse akraba diye sormadı, aç mısınız? Tok musunuz, rahat mısınız diye sormadı kimse, hastalıkla mı boğuşuyorsunuz diye kimse sormadı bize. Yağmur çamur da çalışırken kimse bunları sormadı, kadro söz konusu olunca mı akrabayız?

– Direniş süreci nasıl gidiyor?

– Şu ana kadar olumlu bir cevap alamadık. “Çözeriz” ya da “çözmek üzereyiz” diyorlar ama kesinlikle yalan, öyle bir şey yok. Tek niyetleri bizi oyalamak.

 

“Kılıçdaroğlu’na, Tunç Soyer’e sesleniyorum…”

– CHP belediyelerinde; taşeron sistemiyle çalışan işçiler işten çıkartıldı ya da başka sebepler gösterilerek insanlar işten çıkartıldı. CHP, AKP’nin ekonomi politikalarını, eleştirirken, işçi politikasını eleştirirken aynısını şu an kendi belediyelerinde yapıyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuuz?

– Tek diyeceğim şey madem Kılıçdaroğlu sürekli sahalarda, biz taşeron istemiyoruz, taşeronla çalıştırılmak istemiyoruz, kadro istiyoruz. Gelsin bize göstersin o zaman. Biz taşeronuz bizi işe alsın, işimizi geri versin kadro olarak, hakkımız olanı alarak! Sürünmeyelim, ezilmeyelim.

Bence yaşananlar adam kayırma! Neden derseniz? Çünkü ilk çalışanların çoğu belediye çalışanı bile değil kendi yandaşlarıydı. Madem Tunç Soyer “Ben ayrımcılık yapmıyorum, garibanın yanındayım, emekçinin yanındayım, işçinin yanındayım” diyor görelim o zaman! Göstersin de görelim, verdiği sözü tutsun.

– Kamuoyundan nasıl beklentiniz var? Çağrınız nedir?

– Herkesin bize destek olmasını istiyoruz, hak ettiğimizi versinler. Yaşlılarla ilgili bu hizmeti biz kurduk, biz düzene koyduk. Her yerde basın toplantısı yapıyorlar, “Biz evlere hizmet veriyoruz, yaşlılara hizmet veriyoruz” diye. Bunların hepsi bizim sayemiz de.

Bizim yani bu 31 kişinin sayesinde oldu bunlar. Taşları biz üst üste koyduk, cefasını biz çektik, sefasını şu an başkaları çekiyor. Belediyeler işçi ve emekçileri görmezden gelip, sadece bilbordlarda reklam yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum, Tunç Soyer’e sesleniyorum: Hakkımızı versinler!

 

“CHP’nin AKP’den farkı olmadığı ortada!”

– Siz de anlatır mısınız direnişe başlama sürecinizi, nasıl ilerliyor?

– Gökhan müdür, daha önceleri, Toplum Sağlığı Başkanlığı’nda şoförmüş. Bizim oraya müdür olarak geldi, sonra da şube müdürü oldu. Ardından Daire Başkan Vekili olduğunu öğrendik. Oradaki insanlara hoyrat davranması, insanları dinlemeden-anlamadan “sen şucusun, sen bucusun” sözleriyle ikicilik yapmış.

Ben 4.5 senelik bir personelim. Belediyelerde mülakatlar olmuş, belediye kadrosundan gelen bir insan olarak bu konularda rahatsız oldum. Ayrıca evlerde de son zamanlarda şikâyetler artmaya başlamıştı.

Günde 6-7 ev veriliyordu bize. Evlerde temizlik kısmında çalışıyordum ben. İnsanların görüş ve önerilerini şeflere, müdürlere aktarmam gerektiği için bunları yönetime söylemeye çalıştım.

2-2.5 boyunca sene evlere kısmen gidildi, bazen gidildi, bazen gidilmedi. Yani evdeki insanların çoğu zaman durumları dinlenmedi, anlatmak istedikleri anlaşılmadı. Biz 5-6 arkadaş, Ocak’ta ihale süresinin bitmesiyle beklemeye başladık.

Orada kalan arkadaşlarımıza da bize de hakaretler ediliyordu. İki ay sonra arkadaşlarımıza “Aramızda çürük elma var, çürük elmaları da ayıklayacağız” demeye başladılar. Kendi zihniyeti çürüyen bu insan, arkadaşlarımıza “Siz haklarınızı arayamazsınız, siz çürük elmasınız” vb. diyerek, insanları bir yerde eyleme teşvik etti. Şube müdürü hem işini yapmadı hem insanları aşağıladı.

Emek en güzel değerse, işçinin emeğinin karşılığı neden verilmiyor. Her zaman işçiden-emekten-haktan-hukuktan bahsedilip işçiye böyle yapılması hoş değil. Kamuoyunda, “işçiden yanayız, haktan yanayız, emekçiden yanayız” deyip işçi, emekçi eylem yaparken polisle önlerine barikat kurmanın hoş bir şey olmadığını herkes görmeye başladı.

Sadece sözlerle bir yere gidilmeyeceğini anlamaya başladı insanlar. CHP’nin de AKP’den farkının olmadığı ortada. AKP’nin de CHP’den kalır yanı yok. Taşeron sistemini siyasi bir malzeme olarak kullandıklarını düşünüyorum.

– Son olarak bugün ülkede yaşanan ekonomik krize karşı, işçi ve emekçilerin sesini yükseltmesi durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

– Bunlar güzel, olumlu şeyler. İşçinin her zaman hakkını aramasından yanayım, işçilerin birliği, beraberliği, dayanışması her zaman patronlara, siyasilere partilere korku getiren bir eylemdir. İşçi-emekçi dayanışması güzel ve olumlu bir şey, halktan da güzel tepki alıyor.

Kamuoyuna çağrımız şu; sosyal demokrat insanlar, hak-hukuk-adalet diyen insanlar, işçiden-emekçiden yana olanlar bizi görsünler.

İnsanların her gün bize destekleri daha da artıyor. Biz burada 31 arkadaş kararlıyız, 3 ay sürse de kararlıyız, 5 ay sürse de kararlıyız.

Çünkü biz eylemimizde haklıyız. İşçiyiz, haklıyız, biz kazanacağız!

Not: Söyleşiyi gazetemiz için gerçekleştirdikten sonra işçilerin mücadelesi, direnişin 24. gününde kazanımla sonuçlandı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu