GüncelManşet

Suriye’de Kürtler savaş cephesine mi?

Suriye’de yaşanan kaos, karmaşa ve bir nevi iç savaş hali, yeni boyutlar kazanarak sürüyor. Son süreçte dikkat çeken gelişmelerden birisi de Kürtlere yönelik saldırıların hızla artıyor olması. Suriye’nin Halep kentinde 26 Ekim’de Selahaddin Eyyubi Taburu’nun öncülüğünde Özgür Suriye Ordusu ile bağlantısı olan Tevhit Livası adlı grubunda dahil olduğu 200 kişilik silahlı grup, Halep’teki Eşrefiye mahallesine girerek halkın üzerine ateş açtı. Bu saldırıda 13 Kürt yaşamını yitirirken 20’yi aşkın kişi de yaralandı.

Bunun üzerine misillemede bulunan YPG, 19 saldırganı öldürdü. Yine 28 Ekim günü Efrîn’deki Êzidî köyü Qestel Cindo’ya bir silahlı grup saldırı girişiminde bulundu, YPG bu saldırıları püskürtmeyi başardı. Bu saldırıyı Özgür Suriye Ordusu kınayarak kendilerinin ilgisi olmadığını açıkladı.

Aynı süreçte Esad rejimi de Efrin ile Halep arasında hareket eden Kürtlerin içinde bulunduğu bir otobüsü bombalayarak 5 kişiyi katletti.

Suriye Kürtlerinin örgütlü ve esas gücü olan PYD’nin, Kürtlerin Suriye’deki karmaşa ve kaos ortamında genel yönelimini belirlediğini bu süreçte görüyoruz. Bu bağlamda Kürtlerin esas politikası “üçünü bir yol” olarak ortaya konulan iç savaş ortamından uzak durma ve kazanımlarını bu çatışmasızlık ortamı içinde genişletme biçiminde olduğunu görüyoruz.

Ortaya çıkan iktidar boşluğundan ve çatışan esas güçler arasındaki çelişkiden faydalanarak Suriye Kürdistanı’nda Kürt halkının ulusal çıkarlarını gerçekleştirme mücadelesi ve iktidar alanları yaratma siyaseti benimseniyor.

Bu siyasetin önemli oranda başarı kazandığı, azımsanmayacak bir ilerleme kaydedildiği söylenebilir. Bu süreçte Kürtler her ne kadar çatışmalı ortamdan uzak dursa da kendi siyasi birliklerini ve silahlı kuvvetlerini oluşturmada da ciddi adımlar attılar. Halk Savunma Kuvvetleri (YPG)’ni örgütlediler ve önemli bir güç konumuna geldiler.

Kürtler bir yandan Esad rejimine karşı silahlı bir muhalefet yapma konumuna gelmeme siyaseti, diğer yandan ise birçok siyasi ve silahlı grubun bileşeni olduğu Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) ile de çeşitli düzeylerde barışçıl ilişkiler oluşturma siyaseti izledi. Yani ne Esad rejimine angaje oldu ne de ÖSO’ ya… Haklarına ve Kürt ulusuna yönelik saldırılara karşı savunma içinde olacaklarını deklare ettiler.

Kürtler, çatışma ortamına mı sürükleniyor?

Gelinen aşamada yaşanan son saldırılar ve oluşan gerginlik Kürtlerin bu siyasetini sabote etmeye yönelik bir girişim olarak okunabilir. Suriye’de bugün irili ufaklı bir dizi silahlı grubun oluştuğu görülmektedir. Siyasi saiklerle, aşiretsel yapı temelinde ya da savaş rantı oluşturma amaçlı klasik çetecilik biçimine bürünen bir dizi silahlı yapının oluştuğu biliniyor.

Bu grupların her birinin farklı çıkarlara dayanan deyim yerindeyse oldukça otonom özellikler barındıran nitelikleri söz konusudur. Ulusal çapta ve uluslararası düzeyde karmaşık ve şaibeli denebilecek bir dizi ilişkilenme biçiminin oluştuğu da rahatlıkla bir tespit olarak yapılabilir. Zira Suriye üzerinde dolaşmayan el yok gibi.

Bu anlamda ÖSO’nun kendisi ve bileşen grupları ya da bağımsız hareket eden bir dizi silahlı grup belli devletler ya da çeşitli siyasal oluşumlar tarafından kolaylıkla manipüle edilebilir bir yapıya sahipler. Zira bu oluşumlar dar çıkarları için ellerindeki silahlarını mevcut siyasal iklimi kullanarak etkin bir şekilde kullanacak ve mevcut dengeleri bu anlamda bozacak güce sahipler. Bu yönüyle hesap edemedikleri gelişmelerin isteyerek ya da istemeyerek basit bir aracı olarak işlevleşebilirler.

Kürtlere yönelik saldırılar bu genel panorama içinde değerlendirilmelidir. Zira olayın karmaşık yapısı ve bozulmaya çalışılan dengeler gözetilirse bu provokasyonun Kürtlerin genel siyasi çizgisini hedeflediği rahatlıkla görülür. Bunda çıkarı olan bir dizi devletin ve siyasi anlayışın olduğu açıktır.

Son yaşanan saldırılar Kürtlerin hızla çatışmalı ortama sürüklenmeye çalışıldığını gösteriyor. Bu durumdan çıkarı olan bir dizi siyasi Kürt oluşumunun da olduğu aşikar. Zira Suriye Kürdistanı’nda başat güç olma ya da siyasi avantajlar sağlama gibi bir rekabetin ve mücadelenin açık ya da gizli biçimlerde sürdüğü bir süreçte yaşanıyor.

Bu güçlerin hangi devletlerle ilişkisinin olduğu ya da dış faktörler tarafından ne kadar manipüle edilip yönlendirildiği ayrı bir tartışmadır. Ancak Türk egemen sınıflarının Suriye politikası ve Suriye’deki güçlerle karmaşık ilişkisi göz önüne alındığında ve Suriye Kürdistanı’ndaki esas örgütlü güçten duyduğu rahatsızlık hesaplandığında dengeleri bozacak, Kürtlerin genel çizgisini sabote edecek, her türlü ilişkiyi geliştireceği ve olanakları ölçüsünde yönlendirmeyi yapacağı açıktır.

Hakeza Suriye rejimi için de benzer çıkarların söz konusu olduğu söylenebilir. Zira ÖSO’nun bir Kürt cephesi açması rejim açısından oldukça rahatlatıcı olacaktır. Böylece muhalif güçleri birbirine kırdırarak kendi cephesini kuvvetlendirme, karşı cepheyi zayıflatma olanakları yaratacaktır.

Yeni bir savaş cephesi için şartlar yeterince olgun değil

Son yaşanan gelişmelerde temel dinamiğin yerel ölçekli çıkarlara dayandığı, buradan beslendiği görülmektedir. Özellikle ÖSO’ya bağlı olan ve saldırıda yer alan oluşum bir açıklama yaparak her ne kadar kendilerine bağlı kişilerin saldırıda yer alması söz konusu olsa da merkezi bir kararlarının olmadığı, bireysel bir hareket olduğu açıklaması yaptı. Özellikle YPG’nin çatışmaların içine çekilmesinde başka Kürt gruplarının çıkarlarının ön plana çıktığı görülmektedir. Kimi Kürt siyasi figürlerinin bu bağlamda ÖSO ile görüşmeler yaptığı ve sürecin örgütlenmesinde-manipüle edilmesinde aktif çalışma içinde olması söz konusudur.

ÖSO’nun dağınık ve parçalı yapısı bu neviden gelişmelerin yaşanmasına oldukça güçlü bir zemin yaratmaktadır. Zira ÖSO kendi bütünlüğünü koruma adı altında istemediği yeni dengelerin içinde kendini bulabilir. Ki ideolojik ve siyasal niteliği de zaten bu tür saldırgan bir tutum içinde olmasına cevaz veriyor. Ki ÖSO Ezidilere yönelik saldırıyı kınarken Halep saldırısını kınamayarak bir nevi sahiplenmiş de oluyor.

Ancak yaşanan bu gerginlik “yeni bir savaş cephesi açıldı” şeklinde de yorumlanmamalıdır. Zira mevcut dengeler, esas hedefler gözetildiğinde böylesi bir savaş cephesinin açılması için bir olgunlaşma sürecinin ya da istenilen düzeyin henüz yakalanmadığı söylenebilir.

Kuşkusuz bu süreç kolay manipüle edilir niteliklere sahip ve uluslararası güçler tarafından yönlendirilmeye müsait silahlı gruplar tarafından hızla olgunlaştırılabilir de. Bu açıdan bakıldığında özellikle Kürtlerin egemen olan çizgisinden rahatsız olan iç ve dış güçler göz önüne alındığında Kürtlerin bir dizi provokasyonla taciz edileceği ve yönelimlerin sabote edilmeye çalışılacağı açıktır.

Ancak son gelişmeler üzerinden Kürtlerin iç savaş ortamına sürüklendiği tespiti oldukça erken bir tespit olabilir. Ancak bu yolun döşenmesinde daha güçlü adımların atılması eğiliminin ve bunun gerçekleşmesinde oldukça iştahlı olan bir dizi güç odağının olduğu da unutulmamalıdır. Saldırılar tek bir gerekçeyle açıklanamayacak kadar fazladır. Bir yanı Kürtlerin kazanımlarını hedeflerken, bir yanı PYD ve YPG’nin etkisini kırmayı bir yanı da Kürtlerin dinamik gücünün savaş cephesinde yaratacağı faydalara dayanmayı amaçlamaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu