GüncelMakaleler

Deneyimi Dinamizmle Buluşturmak..!

"Forum pratiği bugünkü  örgütsel gerçekliğimiz içinde buna çok küçük ancak tersinden son derece anlamlı bir katkı oldu. Şimdi açığa çıkan enerjiyi, eleştiri ve önerileri başka bir düzlemde yeni bir politika ekseninde kalıba döküp bir kez daha harekete geçmekte"

Ekonomik krizin emekçilerin yaşamını her gün biraz daha yaşanılmaz kıldığı bir sürecin içinden geçiyoruz. Krizin doğrudan bir sonucu olarak halkımızın alım gücü giderek düşüyor, bırakalım geleceğe dair hayalleri ve hedefleri, günlük yaşamın olağan ihtiyaçlarını karşılamak bile daha da zorlaşıyor. ‘Yoksulluk ve yoksunluk’ olarak özetlenebilecek söz konusu tablonun, artan iflaslar birlikte daha dayanılmaz olacağını öngörmek zor değil.

AKP iktidarı, çeşitli emperyalist ülkelerden -şimdilik- bulduğu paralarla krizin etkisini bir nebze azaltmış olsa da yaşananlar, durmamak için hızlanan hızlandıkça da daha fazla düşme tehlikesi yaşayan bir bisikletin yolculuğuna benziyor. Zira, krizin görünür etkisini azaltmak adına gündeme getirilen ve yoğun bir şekilde propagandası yapılan her adım nihayetinde kamu kaynaklarına dayandığı bunlarda bizim cebimizden dolduğundan yoksullaşan yine emekçiler oluyor.

Krizin atlatıldığına yönelik her çıkışın yerel seçim gündeminin ısındığı günlere denk gelmesi de bu konudaki yaklaşım hakkında bir fikir veriyor. Anlaşılıyor ki AKP, yerel seçimler yaklaştıkça faturası sonradan emekçilerin için son derece ağır olacak adımları atmaktan imtina etmeyecek. Bunun sonucunda AKP, iktidarının yerel dayanaklarını kurmayı, böylece bir toplumsal rıza yaratmayı amaçlıyor. Kuşkusuz bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise bir yandan egemen sınıflar cephesinde yaşanan çıkar dalaşları diğer yandan toplumsal muhalefetin hamleleri ve duruşu belirleyecek.

 

Asla Yalnız Yürümeyeceksin!

Bu gerçeğe belki de en fazla AKP iktidarının vakıf olduğunu söylemek yanlış olmaz. İktidar, gelinen aşamada gizleme ihtiyacı duymadan açıkça krizin sesleri yükseldikçe ve yerel seçim yaklaştıkça, direniş dinamiklerini zayıflatmak adına bir kez daha gözaltı ve tutuklama furyasına başlamış bulunuyor. Bu politikanın krizin sonuçları daha görünür oldukça ve seçimler yaklaştıkça gelişeceğine  şüphe yok. Bu amaca yönelik içerdeki tasarruf kafi gelmediğinde namlunun ucunun sınır ötesine, Rojava’ya çevrileceği de son günlerde yapılanlardan anlaşılıyor.

Yurtsever, devrimci ve ilerici güçleri tasfiye operasyonlarıyla, hareket edemez, sokağa çıkamaz hale getirmek isteyen AKP iktidarı, bu başlıktaki başarı şansına stratejik bir anlam atfediyor.

Tam da bu yüzden bir yandan emekçi yığınları sefalete daha fazla sürükleyecek politikalar yaşama geçirilirken buna karşı bir direnç oluşturabilecek dinamiklere yönelikte cadı avı sürdürülüyor. Başka bir deyişle, toplumsal krizin derinleşmesi ile devrimci, ilerici ve yurtsever güçlere yönelik saldırı furyası arasında doğrudan bir ilişki söz konusu.  Muktedirler her şeyden önce direniş dinamiklerinin  yan yana durmasını engellemeye çalışıyor. Bu yüzden saldırılarını her kesime yönelik farklı zamanlarla ve parça parça gerçekleştiriyor.

28 Ekim’de Partizan, SMF ve YDİ Çağrı tarafından örgütlenen “Kriz ve Şiddet Sarmalında  Birleşik Mücadelenin Olanakları, Ne Yapmalı?”  başlıklı Forum’da deyim yerindeyse herkesin üzerinde ortaklaştığı temel başlıklardan biri de bu oldu. Gelinen aşamada, Türk hakim sınıflarının AKP eliyle yürürlüğe soktuğu saldırı dalgasını hiçbir gücün tek başına karşılama şansı bulunmuyor. Açık ki süreç, birleşik mücadeleyi her zamankinden fazla zorunlu kılıyor.

Birbirinden yalıtma, dayanışmayı parçalama ve de buna eklenen bir halka olarak bellek kaybı, AKP iktidarının temel yönelimi. Geniş emekçi yığınların fiili meşru mücadelesi, sokağı zorlayan hak arama talepleri ve geçmiş kazanımlarını da içine alan direniş belleği yok edilmek isteniyor. AKP, bunu yalnızca yurtsever ve devrimci güçlere yönelikte yapmıyor. Değişik taleplerle açığa çıkan işçi direnişlerine karşı da benzer bir tutum alıyor. Onları sokaktan uzak tutarak, eylemin gücünü silikleştirmeye, kazanamayacakları duygusunu pompalayarak direnişi en başından yenilgiye uğratmaya çalışıyor.

 

Örgütlerken Kendini Örgütlemek!

Söz konusu Forum’un temel olarak yanıtını aradığı soru ise tamda bu tablo karşısında neler yapılabileceği, nereden başlanacağı oldu.Türk devletinin, içine girdiği ekonomik krizin bir siyasal tıkanmaya doğru evrildiği bir gerçek.Ancak krize yönelik etkili bir devrimci müdahale yapılamadığı durumda kriz, hakim sınıfların için kendini çok daha güçlü bir şekilde örgütlemek adına bir kaldıraca dönüşebilir. Öyleyse yapılması gereken sürecin politik iklimine uygun bir tutum ve duruş sergilemek.

Başka bir deyişle ilkin anti faşist temelde bir araya gelinebilecek tüm güçlerle yan yana durmayı başarmak, ikinci olarak direniş dinamiklerine dokunmak, onlarla ilişkilenmek. Bir yandan kendini örgütlemek başka bir yandan örgütlenmek.

Forum süreci bahsini ettiğimiz yaklaşımın son derece mütevazi bir örneğine sahne oldu: Gündemle ilişkilenerek tartışma yürütmek, bunu yaparken, tarihsel değerlerimizi,  birikimlerimizi açığa çıkarmak onları sürece dahil etmek ve gençliğin dinamizmiyle kaynaştırmak…Forum fikrinden tartışmanın direnişçi işçilerle birlikte yürütülmesine ve içeriğine kadar pek çok başlığın kolektif bir tartışma ve emeğin sonucu olarak ortaya çıkması da bu bakış açısının bir sonucu.

Forum’un gündemine yönelik ortaya koyacağımız tutum da benzer şekilde yine kolektif bir şekilde açığa çıktı. ‘Deneyimin dinamizmle birleşmesi’ olarak formüle edebileceğimiz bir yaklaşımla, Forum’un içeriği ve başlıkları kolektif bir şekilde tartışıldı. Böylece çalışmaya emek veren tüm yoldaşlarla kolektif bir sinerji yaratmış olduk.

Öte yandan Cargill ve Flormar başta olmak üzere süregelen diğer direnişlerle ilişkilendik. Belki de en önemlisi, temel insani taleplerini dile getirdikleri için tutuklanan  3. Havalimanı işçilerinin direnişiyle temas etmek oldu. Tamda 29 Ekim’de AKP iktidarının büyük bir zaferi etiketiyle açılış hazırlığı yapılan 3. havalimanının herkesten gizlenen gerçek yüzüne ve neyin pahasına yükseldiğine, işçilerin hangi koşullarda çalıştığına dikkatleri çekmeye çalıştık.

Bizim açımızdan en önemlisi ise birbirimize daha fazla dokunmak, birlikte iş yapma kültürüne katkıda bulunmak oldu. Yığınların, emekçilerin süregelen direnişleriyle ilişkilenmek, aynı havayı solumak, onlardan öğrenmek, onlarla daha fazla temas halinde ve direnişlerinin bir parçası olmak…

Forum pratiği bugünkü  örgütsel gerçekliğimiz içinde buna çok küçük ancak tersinden son derece anlamlı bir katkı oldu. Şimdi açığa çıkan enerjiyi, eleştiri ve önerileri başka bir düzlemde yeni bir politika ekseninde kalıba döküp bir kez daha harekete geçmekte. İşçi sınıfı ve emekçilerle kurduğumuzu bağları güçlendirmekte, tarihsel birikimlerimizi daha üretken kılmakta ve daha güçlü adımlar atmakta…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu