EmekGüncel

EMEK | “İşçi Sınıfının Çıkarları ile Özgürlük Mücadelesini Birleştiren Bir Sendikal Anlayışa İhtiyaç Var”

Limter-İş sendikası Genel Başkanı Kamber Saygılı ile tersanelerde yürüttükleri ve de farklı sendikalarla yürüttükleri mücadeleye ilişkin konuştuk.

Limter-İş sendikası Genel Başkanı Kamber Saygılı ile tersanelerde yürüttükleri ve de farklı sendikalarla yürüttükleri mücadeleye dair bir röportaj yaptık. Saygılı, Bir işçi hareketi için aynı zamanda yeni bir sendikal hareket için esasen bunu daha çok bir platforma, bir cepheleşmeye dönüştürmek” ve “Bu mücadeleyi özgürlük mücadelesiyle birleştirmek gerekir” şeklinde vurgular yaptı.

– Bize Tersane’deki atmosferi, genel durumunu ve de işçilerin genel sorunlarını anlatabilir misiniz?

– Aslında ilk önce vurgulamak istediğim şey şu; Hem Yalova tersanelerinde hem de Tuzla tersanelerinde yıllardır mücadelemiz sürmesine rağmen kuralsızlık tavan yapmış durumda. Tersane patronları, taşeronlar çok keyfi, çok hukuksuz ve çok yasadışı davranıyor. Bizim de buna karşı mücadelemiz dediğim gibi yıllardır devam ediyor. Bunun altını il olarak çizmek isterim.

Diğer bir şey de şu; Bildiğiniz gibi 20 yılı aşkındır tersanelerde çok ciddi bir mücadele yürütüyoruz. Her ne kadar bu mücadelemize denk düşen örgütlülüğümüz o kadar güçlü olmasa da mücadelemiz devam ediyor. Bu zamana kadar tersanede 226 gün süren direnişimiz de oldu tek kişiyle 30 gün süren de oldu. 40 ya da 20 gün süren de oldu.

Bunların toplamından tersane patronları ve taşeronlar şöyle bir sonuç çıkardılar; “Bunlar 100 gün de olsa 50 gün de olsa kapımızda bırakmazlar.” İşçi arkadaşlarımızın haklarını alana kadar kapılarında duracağını anladılar ve bu kapıda durma olayı aynı zamanda çadır kurma meselesi onları çok ciddi bir şekilde rahatsız ediyor. Hem müşterilerini rahatsız ediyor hem de diğer işçilerin aydınlanmasına yol açıyor.

Gelmiş olduğumuz noktayı aslında bunların biriktirdikleri olarak görmek gerekiyor. Yani bu son süreçteki direnişlerimizin kısa süre içerisinde sonuçlanmasını nedenini arkada bıraktığımız tarihsel sürecin toplamında görmek gerekir diye düşünüyorum.

“Mevcut hattan daha ileri bir nokta gerekiyor”

– Mücadele eden sendikaların birlikte hareket etmesi nasıl bir tablo yaratıyor? Siz bir süredir farklı iş kollarındaki kimi sendikalarla birlikte çeşitli çağrılar, eylemler yapıyorsunuz. Nasıl bir etkisi oluyor bu pratiklerin mücadeleye?

Şöyle diyeyim; aslında geleneksel sendikal anlayış, işbirlikçi sendikal anlayış hatta patronlaşmış sendikal anlayış da eski durumunu esasen sürdüremiyor.

Mücadeleci sendikaların biraraya gelmesi -ki bu biliyorsunuz birkaç yıldır devam ediyor- bazen bildiri dağıtımlarında, bazen eylemlerde, bazen direnişlerde, bazen Newrozlarda, 1 Mayıslarda oluyor. Aslında bu bir ihtiyaç. Daha doğrusu zamanı gelmiş geçmiş bir ihtiyaç. Dolayısıyla bunun bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum geldiğimiz aşamada. Çünkü mevcut geleneksel sendikal anlayış hem ulusal hem sınıfsal hem toplumsal mücadele noktasında epeyce edilgen bir durumdadır. Daha çok iş birliği yani uzlaşma üzerinden, sınıf işbirliği üzerinden durumunu sürdürmeye çalışıyor ama mızrak çuvala uymuyor.

Bence -belki daha eski yıllara gidebiliriz- ama özellikle 2020 yılında bu yana işçi hareketinde bir ivme söz konusu. Yani her ne kadar tekil de olsa sürekli olan, her yıl bir yılı aşarak devam eden direnişler, grevler, fiili eylemler söz konusu. Bu da şu anlama geliyor; yeni bir işçi hareketine, militan-devrimci bir işçi hareketine ihtiyaç var. Aynı zamanda yeni bir sendikal harekete, sınıf sendikacılığı ekseninde devrimci-ilerici sendikal anlayışa, sınıf işbirliği üzerinden yürüyen, işçi sınıfının çıkarlarını aynı zamanda emek ve özgürlük mücadelesi ile birleştiren bir hattan yürüyen bir sendikal anlayışa ihtiyaç var. Bu arayışa buradan biz de cevap vermeye çalışıyoruz.

Ama tabii bu arayışı, ete kemiğe büründürmek gerekiyor. Yani bunu tekil olmaktan çıkarmak, ihtiyaç duyduğumuz anda yapmak şeklinde değil genel bir yaklaşım haline getirmek gerek. Bir işçi hareketi için aynı zamanda da yeni bir sendikal hareket için esasen bu pratiği bir platforma, bir cepheleşmeye dönüştürmek ekseninde bakmak lazım. Bunu sadece ekonomik ele almamak özgürlük mücadelesiyle birleştirmek gerekir. Aynı zamanda gençliğin sorunlarına müdahale eden, Kürt halkının sorunlarına, inançsal sorunlara müdahale eden, müdahil olan, buradan doğru da söz söyleyen, hareket geliştiren bir durum söz konusu olması gerekiyor.

Sendikaların birlikte hareket edişini buradan görmek, buradan ele almak gerekir diye düşünüyorum. Bir de şunu eklemekte fayda var; Biraz önce de söyledim, belki biraraya gelen bütün sendikalar meseleye aynı yerden bakmıyorlar. Ama örneğin ekonomik eksenli olarak verilen mücadele ihtiyacımızı bir noktaya kadar götürür. Mutlaka bu hattan daha ileri bir noktaya çekmek gerekiyor. Daha enternasyonal bakmak gerekiyor. Bakın işte şöyle de düşünebiliriz: Novamed grevi yapılmıştı. (1987 yılında Türkiye’de ilk açılan serbest bölgelerden biri olan Antalya Serbest Bölgesi’nde Eylül 2006 ile Aralık 2007 tarihleri arasında bir grev gerçekleşti.) Tarihe geçen grevlerden bir tanesi bu, serbest bölgede yapılmıştı. Aynı zamanda bu TÜMTİS’in DHL’deki (DHL Express’te, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) üyesi olduktan sonra işten çıkarılan 7 “beyaz yakalı”nın, 556 günlük direnişi zaferle sonuçlandı), direnişi söz konusuydu. Örgütlenme bakımından uluslararası bir destek aldı. AYTEV’in desteğini alarak kazanımla sonuçlandı. Bunları da hesaba katan bir yerden bakmak gerekir.

Aslında bunlar bizim birikimimiz. Gelmiş olduğumuz aşamada enternasyonal bir dayanışmaya, enternasyonal işçi hareketinin tohumlarını ekmeye ihtiyaç var. Burada sonuç itibariyle şunu söyleyebilirim, hani kurbağa kuyunun dibinden bakmış, dünyayı kuyunun ağzı kadar görmüş ama aslında dünya çok büyük. Dolayısıyla ekonomi eksenli mücadeleyi bir tarafa bırakalım demiyorum. Ekonomik mücadeleyi daha da genişletme, toplumsal hareketin sorunlarına da cevap bulmaya çalışan birleşik bir mücadeleyi yaratma ekseninde bir bakış açısıyla hareket etmek gerekir diye düşünüyorum.

Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı? Geçen günlerde gözaltına alındınız, buna dair bir şey söylemek ister misiniz?

– Son olarak şunu söyleyebilirim; Son günlerde siyasal kuvvetlere, sendikamıza ve genel olarak sendikalara bir saldırı söz konusu. Bu saldırılarla sınıf mücadelesini sınıf ekseninde yürütmek isteyen sendikaları, işçi sınıfından koparmaya çalışıyorlar. Devrimci, siyasi tutsakları, cezaevlerini dışarıdaki dayanışmadan koparmaya çalışıyorlar. Gençlik örgütlerini, gençlikten koparmaya, tecrit etmeye çalışıyorlar. Bunları tekil bir mesele olarak görmemek, esasen toplumsal hareketin, sınıf hareketinin tüm bölüklerine yapılan bir tecrit saldırısı olarak görmek ve bu tecrit saldırısına karşı da yine birleşik bir mücadele yürütmek gerekir diye düşünüyorum.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu