GüncelMakaleler

MAKALE | 70. Yıldönümünde Çin’deki Yeni Demokratik Devrim (1949) Yerküreyi Sarsmaya Devam Ediyor!(2/2)

Yeni Demokratik Çin Devrimi, bugünkü dünya gerçekliği içinde, dünya işçi sınıfı ve geniş halk yığınları içinde aynı siyasal etkiye sahip olmasa da, bu devrim dalgasının ardıl etkileri yerküremizi sarsmaya devam ediyor.

III

Yeni Demokratik Çin Devrimi,1917 Ekim Devrimi’nden sonra, 20. yüzyılın ikinci büyük proleter devrim ve zaferdir.
Çok zorlu koşullarda gerçekleşen bu devasa devrimin başarısının berrakça açığa çıkardığı “Parti-Ordu-Cephe” üçlemesi, yarı-sömürge ve yarı-feodal statüdeki ülkelerde demokratik devrimi gerçekleştirebilmenin de “yeni sentezi”dir. Bu üçlemenin açığa çıkardığı gibi, Parti, Ordu ve Cephe dinamiklerinin birbirinden ayrışan ve kesişen, özgün ve özgül devrimci deneyimleri kavranmadan, bu yeni sentez bütünlüklü anlaşılamaz.

Bu Devrimci Üçleme’nin, Bu Devrimci Yeni Sentez’in Etkisi ve Önemi

İşçi sınıfı ve halk kitlelerinin en dinamik ve devrimci kesimlerini kendi bünyesine çekebilen, üyelerini, kadrolarını ve militanlarını sınıf mücadelesinin kızgın ateşi içinde çelikleştirebilen, bunları ideolojik, politik, örgütsel, pratik ve taktik önderlik mücade-lesinde kor ateşler içinde yetkinleştirebilen, hem örgütlü hem de hareketli, kitlesel devrimci bir güç haline getirebilen gerçek bir Komünist Partisi olmadan, hiçbir proleter devrim gerçekleştirilemez ve sürdürülemez.
Hiçbir toplumsal devrim, son tahlilde, halkın desteklediği devrimci zora dayanmadan kazanılamaz. Emperyalizm koşulların-da ulusal veya sosyal kurtuluş mücadelesi olarak gelişen hiçbir milli veya demokratik ya da sosyalist devrim, sömürülen işçilerin ve ezilen diğer halk katmanlarının mümkün olabilen en geniş ittifakına, cephesine yaslanmadan muvaffak olamaz.
Bunlar 20. yüzyıl proleter devrimlerinin ortak öğretileridir. İşçi-köylü temel ittifakına yaslanmadan 1917 Şubat Demokratik Devrimi ve 1917 Ekim Sosyalist Devrimi kazanılamazdı. Yine işçi-köylü temel ittifakı, kır ve şehir küçük burjuvazisinin devrimci aydın kesimlerinin desteği ve milli burjuvazinin devrimci kanadının cephe ittifakı içindeki katkıları olmadan Yeni Demokratik Çin Devrimi de kazanılamazdı.

Yeni Demokratik Devrim Stratejisi

Kendine özgün demokratik devrim çizgisi, uzun süreli halk savaşına dayanan politik silahlı mücadele yolu, buna tabi olan bütün diğer mücadele biçimleri ve kendi sosyal-tarihsel gerçekliğine uygun sınıf ittifakları konusunda sadece klasik burjuva demokratik devrimlerden değil, aynı zamanda proletaryanın öncülüğünde gelişen 1917 Şubat Devrimi gibi önceki örneklerden de kısmen ayrışarak yeni bir model oluşturabilmiştir.
Rusya’daki 1917 Şubat Demokratik Devrimi, burjuva demokratik devrim geleneğinden ilk nitel kopuş iken, Çin’deki Yeni Demokratik Devrim ise ikinci nitel kopuştur.
Bu kopuşlar, emperyalizm gerçekliği ve koşullarına bağlı olarak, artık burjuvazinin devrimci barutunu tüketmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Hala içinde olduğumuz emperyalizm ve proleter devrimler çağında, burjuvazi bütün ideolojik, politik, kültürel, askeri, örgütsel ve pratik silahlarını artık tüketmiş bir sınıf olduğu için bir demokratik halk devrimine önderlik edebilecek gücü ve kültürü kalmamıştır .
İşte tam da bu gerçeklik, proleter devrim biçim ve çeşitliliklerini açığa çıkarmıştır. Bu çağda hem kapitalizmden sosyalizme direk toplumsal geçişe hazır olan gelişmiş ülkelerin direk proleter devrimleri hem de sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerin dolaylı proleter devrimleri için geçerli olan tek bir gerçek vardır; burjuvazi devrimci barutunu çoktan tükettiği için, bu sömürücü sınıfın bazı kesimleri, ancak bazı çok özgün ve özel koşullarda, devrimlere katılabilir, ama asla artık öncülük yapamazlar.
Dolayısıyla bu yalın gerçek, ister demokratik devrimler meselesinde, isterse de sosyalist devrimler meselesinde olsun, sadece devrimci bir sınıf olan proletaryanın gerçek toplumsal devrimlere öncülük yapabileceği tespitine bizi götürmektedir. Bazı özgün tarihsel koşullar altında bazı ülkelerde milli veya küçük burjuvazi de devrim yapabilir; nitekim Küba, Nikaragua, El Salvador, Güney Kore vs. deneyimlerinde olduğu gibi, 20. yüzyılda bu tür milli kurtuluşçu ve küçük burjuva önderlikli halk devrimlerine de bolca örnek verilebilir.
Ama bunlar hiç bir zaman proleter devrim olma anlamında berrak bir çizgiye sahip değildiler.

Yeni demokratik devrimin siyaseti

Hem devrim öncesi kızıl siyasi iktidarlar deneyimi sürecinde hem de devrim sonra-sı demokratik cumhuriyetçi koşullardaki siyasi iktidar deneyimi boyunca devrimde ortak paydalarda birleşen sınıfların siyasal temsilcilerine egemenlikte pay hakkı, siyasette yaşam hakkı tanımış ve ilerici bir ulusal kültür yaratma mücadelesinde devrimden çok direnme savaşının başlamasından birkaç yıl sonra demokratik ulusal kültür meselelerinde devrimci açılımlar yapılmaya ve kültür siyasetinde de yön belirlenmeye başlanmıştır.
Yenilenmiş ve önderliğinin büyük oranda tesis etmiş ÇKP’nin 1937’den sonra Direnme Savaşına öncülük ettiği ve Yenan’da sarsılmaz bir devrimci kale olarak inşa edilen Kızıl Siyasi İktidarın peş peşe etkili ve başarılı açılım ve atılımlar organize edilmiştir.
Bizzat Mao, kültür siyasetinin önemi üzerine 1940 yılında yeni Çin’in ulusal demokratik kültürünü inşa çabası içinde sosyal kurtuluş mücadelesine, ulusal bağımsızlığa ve komünizme karşı olanların etkisini kırma çabası sürecinde, Yeni Demokrasi Siyaseti adlı yazınsal çalışmasının hemen başında bakın neler söylemektedir:“Aynı soru yeniden ortaya çıkmaktadır: Ne yapmalı? Çin nereye gidiyor? Bu yüzden Çin Kültürü’nün yayına başlaması dolayısıyla ülke içerisindeki siyasi ve kültürel akımların açıklığa kavuşturulması yararlı olabilir. Ben kültür meselelerinde acemi sayılırım; bu meseleleri incelemek istiyorum, ama buna daha yeni başladım…
Bir tek gerçek vardır ve insanın o gerçeğe varıp varmadığı, sübjektif bir şekilde böbürlenmeye değil, objektif pratiğe bağlıdır. Gerçeğin tek ölçüsü, milyonlarca insanın devrimci pratiğidir. Bence bu, Çin Kültürü’nün tutumu olarak kabul edilebilir.”
Aynı makalenin devamında “Yeni Çin Kurmak İstiyoruz” başlığı altında ise şunlar ifade edilmektedir:
“Biz Komünistler, uzun yıllardır, siyasî ve iktisadî bir devrim için olduğu kadar bir kültür devrimi için de mücadele ettik. Hedefimiz Çin milleti için yeni bir toplum ve yeni bir devlet inşa etmektir. Bu yeni toplumun ve yeni devletin, yalnız yeni bir siyaseti ve yeni bir ekonomisi değil, aynı zamanda yeni bir kültürü de olacaktır.”
Burada da berrak olarak görüldüğü üzere, ÇKP önderliği Yeni Demokratik Devrim çizgisini, ekonomisini, siyasetini, ittifaklarını, iktidarını ve kültürünü devrimden sonra değil, devrim öncesi süreçte kurgu-lamaya ve pratikte uygulamaya başlamıştır.
Özellikle Kızıl Siyasi İktidarlar mücadelesini kazanma çabası içinde tam da yengiler ve yenilgiler ortasında, her bir başarılı veya başarısız hamlede, inadına yeniden ve yeniden denilebilecek bir devrimci ısrarcılık içinde, deyim yerindeyse büyük bir sabır ve sebatla inşa etmiştir.
Bahsi geçen bu makalede de görüldüğü gibi; Kültür Devrimi meselesi, demokratik devrim sonrasının hatta sosyalist inşa sürecinin bir sorusu olarak değil, tersine devrimin başından sonuna kadar yapısal bir sorun veya daha doğrusu devrimci bir soru olarak ele alınmakta ve her başka bir süreçte kendine özgün çözümler üretilmektedir.
Çin’de 8. Ordu’nun devrim öncesi yarattığı yerel-bölgesel zaferler sonrası kurulan “Kızıl Siyasi Üsler”deki demokratik-katılımcı yeni iktidar pratiği, özellikle bizzat Mao’nun öncülük ettiği 1937-1947 yılları arasındaki Yenan’daki devrimci mücadelenin ittifak pratiği, yine nihayetinde Demokratik Cumhuriyet’i ilan eden ve ilk merkezi yönetim mekanizması olan Halk Danışma Konseyleri içinde halk blokunun farklı siyasal temsilcilerinin kendi bağımsız örgütleriyle bulunması, hatta kültür devrimine kadar olan süre içinde küçük ve orta burjuvazinin çeşitli siyasi temsilcilerinin Yeni Demokratik İktidar içindeki var olma hakları ve toplumdaki politik etkileri, bilinen ve inkar edilemez olan tarihsel olgulardır.
Bu süreler içinde devrimden çıkarı olan sınıflar arası devrimci ittifak, ancak bizzat bu ittifaklar içinde sürekli cereyan eden ideolojik-politik egemenlik mücadelesi, çok zengin deneyim ve tecrübelerle doludur. İttifak içinde karşı devrimin etkisini kırmaya yönelik birlikler esas alınmış iken, tali planda kalan ise ittifak güçleri arasındaki ideolojik-politik mücadele de, -amansızca ama düşmanca değil- pekala sürdürülmektedir.
Diyalektik materyalist kavrayışa göre bir şeyin tali olmasından onun önemsiz olduğu anlaşılmamalı ve bu ikincillik içinde ideolojik-teorik mücadelenin en önemli mesele olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.
Esas ve tali ilişkisinde; tali olan her şey, elbette esas olan amaca tabidir ve onu pekiştirir. Bu özgün durumda da Çin’de esas amaç emperyalizme, feodalizme ve komprador kapitalizme karşı ulusal demokratik birlik yaratmaktı.
Bu devrimci birliktelik her şey pahasına değil, tam tersine kimin, hangi sınıfın, hangi partinin kitleleri daha fazla etkileme, önderlik etme ve dönüştürme gücüne göre; sürekli bir ideolojik-politik ikna mücadelesi içinde, belirlendi.
Ancak, çok az bilinir ki; Sosyalist İnşa sürecindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi sadece parti içine yerleşen yeni burjuva yolcuların tahribatlarına karşı değil, aynı zamanda halk iktidarının bu demokratik çeşitliği içinde kendini var edebilen, orta ve küçük burjuvaziyi temsilen o döneme kadar varlık gösteren, çeşitli milli ve küçük burjuva parti ve örgütlerin toplum ve iktidar içinde yarattıkları yozlaşmaya karşı da bir başkaldırıdır.
“Burjuva karargahları bombalayın” çağrısı sadece parti içindekilere değil, proleterleşmekte ayak direten ve yeni devrim koşullarındaki imtiyazlar içinde hızla palazlanan toplum içindeki etkileri artan “yeni toplumsal burjuva karargahlara” karşı da, açıktan yürütülen ideolojik-politik-pratik bir mücadeledir.
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki; Çin’deki Yeni Demokratik Devrim atılımı, ideolojik-politik çizgisi, birlik ve ittifak siyaseti, mücadele biçimleri ve taktikleri, kısa sürede devasa toplumsal birikim yaratan politik ekonomisi, ulusal ve uluslararası siyasetteki etki gücü, özellikle de 1968-1978’lerin devrimci kuşağı içinde sahip olduğu devrimci değişim dinamizmi ve sonuçları itibarıyla ortaya çıkardığı bütün sosyal-toplumsal ve tarihsel çözümleri ve soru(n)larıyla birlikte, sosyalizm mücadelesi tarihinde, kesinlikle inkar edilemez önemli bir yere sahiptir.
Yeni Demokratik Çin Devrimi, bugünkü dünya gerçekliği içinde, dünya işçi sınıfı ve geniş halk yığınları içinde aynı siyasal etkiye sahip olmasa da, bu devrim dalgasının ardıl etkileri yerküremizi sarsmaya devam ediyor. Nitekim Hindistan, Nepal, Peru, Brezilya, Filipinler, Türkiye vb.de olduğu gibi Latin Amerika, Ortadoğu, Asya-Pasifik ve Afrika bölge ve kıtalarındaki devrimci mücadeleler halen bu devrimin yol açtığı kulvarda, elbette kendilerine özgün farklı yengi-yenilgiler diyalektiği için-de, inatla yol almaya devam ediyor! (Bitti)

* MAKALE | 70. Yıl dönümünde; Çin’deki Yeni Demokratik Devrim (1949) Yerküreyi Sarsmaya Devam Ediyor!(1/2)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu