Yorum

“Benign” Rusya ve Ortadoğu planları

Suriye üzerinden tahkim edilen emperyalist politikaların bu aralar farklı bir evresi tartışılıyor. Rusya’nın Suriye’de gerçekleştirdiği hava ve kara operasyonu ile birlikte Suriye’nin kaderi az çok belli oldu. Kuşkusuz bu kader Suriye halkları tarafından değil emperyalistler tarafından tayin ediliyor. Suriye’nin asimetrik işgali ile boyut kazanan tekfircilik bugünkü aşamada emperyalistlerin doğrudan dâhil olduğu savaşıma paha biçilmez bir bahane olmuştur. 

Önce bölgedeki sınıfsal zeminli öfkeyi gerici kutuplar ekseninde örgütleyen, maddi ve manevi destekle büyüten emperyalistler bölgede imtiyazlarını üretmek için mevcut zemini yarattılar. DAİŞ vb. örgütlerin bölgede başta ABD emperyalizmi olmak üzere NATO’nun bölgesel konumlanışını örgütleyecek politik zemini oluşturduğundan kimsenin kuşkusu yok. Ve gelinen aşamada bu gericilik “baş düşman olarak” öne çıkarılmakta ve bombalar yağdırılmaktadır. Ancak peşinen söyleyebiliriz ki; Suriye üzerinden yürütülen savaş, gerçekleştirilen bombardıman emperyalistlerin Ortadoğu üzerindeki paylaşım savaşıdır ve bu yazımızda da bu konuyu belli çerçevede ele alarak esas olarak Rusya’nın bölgesel rolünü tartışacağız.

“Artık içimizin ve dışımızın” Suriye olduğu tüm politik manevralarda olmazsa olmaz bir politika olarak karşımıza çıktığı gayet açık görülebiliyor. Nöbeti gelen AKP hükümetinin gerçekleştirdiği katliamların Suriye’de organize ettiği katliamlardan zerre farkı bulunmamaktadır. Amed, Suruç ve son olarak da yüreklerimize saplanan şarapnelleriyle Ankara, Suriye’de gerçekleştirilen savaş tarzının, tekfirciliğin ve AKP güdümünde ordulaşan bir selefi savaş çetesinin varlığını göstermektedir. Tüm bu gelişmeler ekseninde ana kovanı Suriye olan DAİŞ vb. türevlere dönük Rusya’nın askeri operasyonu adeta bulanık zihinlerin cenderesinde Rusya’yı alemdar Putin’i ise “mesih” pozisyonuna getirdi. Suriye’nin kalbine saplanan tümörlerden biri olarak Rusya en başından söyleyelim bu sömürünün ana kolonlarındandır.

Ancak Rusya’nın DAİŞ operasyonu dünyada oldukça geniş kesimler tarafından alkışlanmaktadır. Özellikle bu durum emperyalizm algısı zayıf örgütlenmelerce alkışlanmakta ve üretilmektedir. “Burjuva bilim adamları ve yazarları genellikle emperyalizmi kapalı bir şekilde savunuyorlar; özel emperyalizmin tam egemenliğini ve derin köklerini gizliyorlar; özel ve ikinci derecede kalan ayrıntıları, birinci plana getirmek, bankaların ve tröstlerin vb. polis denetimi gibi kesinlikle gülünç ‘reform’ tasarılarıyla dikkati temel noktalardan kaydırmak için çaba gösteriyorlar.” (Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması/ Lenin /Sol yay s:118)

Sınıf mücadelesinin gelişim seyri ve Marksizm’in kitlelerle buluşma sorunsalı olarak açığa çıkan ve revizyonizmin köklerine işaret eden bu durum emperyalizmin niteliğini görünmez kılmakta ve emperyalistlerin tavırlarına sempati yaratmaktadır. Bugün Rusya açısından durum da böyledir. Kaypakkaya yoldaş emperyalizmin geri bıraktırılmış ülkelerdeki emperyalist politikalara ilişkin şunu söylemektedir; “Mesela Türkiye’de hakim olan, Türk hakim sınıflarını kendisine bağlamış olan ABD emperyalizmi Türk ırkçılığını körüklemekte ve desteklemekte menfaati vardır ve bu görevini (!) seve seve fazlasıyla yapıyor. Mesela Sovyet sosyal-emperyalizmi bugün Türkiye’ye hakim olmadığı için Türk ırkçılığının karşısındadır, ama Pakistan’da Bangladeş ırkçılığını şahlandırmakta katiyen tereddüt etmemektedir.” (İbrahim Kaypakkaya Bütün Eserler/Umut Yayımcılık/S: 224, Mayıs 2013)

Emperyalizmin bugün dünya gericiliği üzerinden elde ettiği imtiyazların en alenisi Ortadoğu ülkelerinde  görülmektedir.Ortadoğu halklarına reva görülen katliam ve Ortadoğu’nun paylaşımına dair politikalar emperyalist kapitalizmin yaşadığı bütünsel ve derin kriz, petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunduğu bölgeler ve taşıma güzergahları üzerindeki hegemonya ve güç mücadelesinin bir sonucudur. Asimetrik işgalin en önemli maddelerinden biri olarak karşımıza çıkan, bir algı yönetimine neden olarak emperyalizmin niteliğini gizleyen ve onu kurtarıcı pozisyonuna koyan “emperyalist şakşakçılık” hali, bugün Rusya’yı “Benign” yani “iyi huylu tümör” olarak Ortadoğu’nun kalbine saplanan ve tercih edilebilir bir pozisyona dönüştürmektedir.

Öyle ki Rusya’nın Suriye’ye askeri operasyonu takdire şayan karşılandı ve Suriye’de artık istikrardan ve barış sürecinin başlayacağından bahsededurdular. Türk hâkim sınıfları ve onların emperyalist efendilerine nispet olarak Rusya güzellemeleri yapıldı ve hatta Stalin’in 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndaki politikası ile benzeştirilecek kadar ileri gidildi. “Burjuva iktisatçıların bu saflığına hiç de şaşmamak gerekir; üstelik böyle ‘saf’ görünmek ve emperyalizmin egemenliği altında ‘ciddi ciddi’ barıştan söz etmek, onların yararınadır. Ama 1914,1915 ve 1916 yıllarında aynı aynı burjuva reformist görüş açısını benimseyen ve barış konusunda herkesin (emperyalistlerin sahte sosyalistlerin, sosyal-pasifist-lerin) aynı kanıda birleştiklerini ileri süren Kautsky’de Marksizm adına geriye ne kalmıştır ki? Emperyalizmi tahlil etmek ve çelişkilerinin derinliğini sergilemek dururken, bu çelişkilerden kaçmaya, sıyrılmaya çalışan reformist bir ‘iyi niyet’ten başka ne görüyoruz ki?” (Lenin, age, s: 120)

 

Ortadoğu’daki iyi huylu tümörün amacı

Kuşkusuz pazar savaşının tahkim edildiği Ortadoğu’da ne emperyalist gerilimler sona erecektir ne de Ortadoğu istikrar sağlanacaktır. Suriye’nin parçalanmasını ön gören ve bu noktada pazar denetimlerini sağlamaya çalışan emperyalistler şimdiden Suriye üzerinden Ortadoğu pazarını denetimde tutacak askeri üsler planı içindedir. Rusya’nın Tartus ve Lazikiye kıyılarına kurduğu askeri üsler ve bu noktadan gerçekleştirdiği hava operasyonlar Doğu Akdeniz üzerindeki petrol rezervlerinin denetimini ön görmektedir. Öte yandan buradaki askeri yapılanma daha çok NATO’nun bölgesel ilerleyişini kesmeyi hedeflemektedir. Oysa mesele “Esad gitsin mi kalsın mı” noktasında toplaşıyor gibi yansıtılmaktadır.

Bölgede “oyun kurucu” emperyalist ülkelerin herbiri kendi denetimlerinde kuracakları bölgesel hegemonya ve istikrarı sağlayacak unsurlar, bunu sağlayacak işbirlikçi kukla rejimler peşindeler. Rusya’nın Suriye’ye askeri “desteği” “DAİŞ ile mücadele” görüntüsü altında Ortadoğu ve Suriye’de uzun vadeli çıkarlarını korumaya yönelik bir adım olduğu açıktır.  Bu açıdan Rusya’nın artan askeri varlığının Suriye iç savaşı ile sınırlı kalmayacağı söylemek yanlış olmaz.  Rusya iç savaş koşulları, rejimin duyduğu ihtiyaç ve ABD’nin bölgede yarattığı istikrarsızlığı fırsata çevirerek uzun vadede Doğu Akdeniz’de kalıcı bir askeri üsse sahip olma imkanına kavuşacaktır.

Dolayısıyla Rusya, parçalanan Suriye içinde kendi nüfuz alanına dahil bir bölge oluşturmanın ilk adımını atmış olabilir. Rusya buna yönelik olarak bölgeye gelmediyse bile olayların gelişimi kendisini bu noktaya doğru itebilir. Dolayısıyla bundan sonra Rusya sadece Suriye rejimini değil, esas olarak askeri varlığını korumayı planlamaktadır.

Bunun Rusya içinde ne gibi ekonomik, siyasal sonuçları  oluşturacağından bağımsız olarak Suriye’de Rusya koruması altında bir bölgenin ortaya çıkması yüksek ihtimaldir. Rusya bağlamında emperyalizmin bir ülkedeki askeri varlığı onun orada korumaya çalıştığı siyasal ve ekonomik bir pazarına işarettir. Bu ise Rusya’nın Suriye pazarında alan tutma ve gelecekteki imtiyazlarını yaratma savaşına girdiğine işarettir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu