DünyaMakaleler

BİR ÖG OKURU | Yerel seçimlerde “Ecolo” ile “sol” dalgası esiyor

PTB (Belçika İşçi Partisi) ML ideolojiyi kendisine rehber edindiği iddiasındadır, tam da bu nedenle tanıdığımız klasik düzen partilerinden değildir. Bunun için de her daim burjuvazinin dikkatini üzerine çekmiştir. Nitekim Belçika burjuvazisinin algı operasyonları ile karşı karşıya kalmaktadır. Kitlelerden soyutlamak için “halen ML var mı?”, “ML’i canavar” gibi göstererek teşhir gayreti içerisindedir

Belçika’da 14 Ekim 2018 tarihinde altı yılda bir yapılmakta olan yerel seçimlerde kazananlar “Ecolo” ile “Sol” parti oldu. Seçim sonuçlar gazete ve televizyon kanallarının yorumlarında “Ecolo ile PTB dalgası” diye verildi. Altı yıldır yerel yönetimlerin birikmiş sorunlar karşısında bir varlık gösterememeleri kendi sonlarını hazırlamış bulunuyor. Kitleler değişen, acil çözüm bekleyen, dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmayan sorunlar karşısında politika üretemeyen iktidarları seçimlerde al aşağı etti, cezalandırdı. Aynı zamanda 2019 Mayıs ayında yapılacak milletvekili seçimleri için Charles Michel iktidarına bir uyarı oldu.

Belçika, siyasi iktidarlar tarihi açısından dünyada ender görülen ülkelerden biridir. 2014 yılında iktidara seçimle gelen MR (Reformcu Hareket) Partisi başkanı aynı zamanda başbakan Charles Michel çoğunluğu sağlayamayınca zorunlu olarak Koalisyona gitmiş, yine kendisi gibi sağcı, ırkçı, faşist partiler olan CD&V (Hristiyan Demokrat Liberaller) ve N-VA (Milliyetçi Yeni Flaman Partisi), Open VLD (Liberaller) ile hükümeti kurmuştu. Ki bu hükümet de ancak dört ay gibi uzun müzakerelerden sonra kurulabilmişti. Yine aynı şekilde 2010 seçimlerinden sonra  hükümet 540 gün geçmesine rağmen bir türlü kurulamamış, bunlara rağmen hiçbir sıkıntı yaşanmadan sistem işlemiş, kurumlar görevlerini olduğu gibi yerine getirmiş, hatta vatandaşlardan durumun farkında olmayanlar bile olmuştu.

Türkiye’nin ancak bir şehrinin nufusu olan 11 milyon kişinin yaşadığı Belçika’da, Türkiyeli göçmenlerin nüfusu 250 bin civarındadır. 8 milyon kişinin oy kullandığı yerel seçimlerde,Türk-Kürt-Ermeni adayların toplamı 120 kişidir. Bütün partilerden aşağı yukarı aday listelerinde yer alan Türkiyeli göçmenlerde en dikkat çeken durum Türk-islam-milliyetçi adayların Türk devleti destekli AKP taraftarı olmasıdır. Sağcı, solcu, Ecolocu, liberal adaylar, partinin niteliğine, özüne bakmadan, hangi partiden olursa olsun aday olarak, Diyanet ve MİT desteğini arkasına alarak Türk Devleti çıkarları doğrultusunda buranın siyasal sistemine müdahale etmesidir. Nitekim bu konu günlük gazetelerde birçok defa yazıldı.

Yaşadığı ülkenin dil, tarih, kültür, sanat ve sosyal hayatı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türkiye’ye dönük yaşayan Avrupa’nın insan hakları, basın ve düşünce özgürlüğü gibi değerlerle değil camilerin, mescitlerin inşası, başörtüsünün serbest bırakılması gibi sorunları buraya taşıyarak İslami-milliyetçi adayların “mağduriyet” adı altında, propaganda malzemesi olarak kullanmaları, istisnasız bütün partilerde yer alan adayların ortak olan anlayışıdır. Milliyetçi-İslami AKP adaylarının ortak noktalarından en önemlisi ise Ermeni-Kürt düşmanlığında birleşmeleridir. Ermeni soykırımı, Kürt hak ve özgürlükleri tartışmalarında en bağnaz, en koyu faşist ve barbar olurken Türkiye’de AKP’nin en fanatik destekleyicileri olmalarına şaşırmamak gerek. Öyle ki en son 24 Haziran seçimlerinde Belçika’da oyların % 67’sinin bu kesim tarafından Erdoğan’a verilmiş olması boşuna değildir.

2018 belediye başkanlığı seçimlerinde kuşkusuz sürpriz çıkış yakalayan Ecolo ile sol parti oldu. Artık yerküremizde ekolojik dengenin her geçen gün daha kötüye gidişine “dur” diyecek siyasal partilere daha çok görev düşmektedir. Paris İklim Antlaşmasını ihlal eden, imzalamayan devletlerin durumu ortada iken, bilim insanlarının “durum vahim”, “dünya daha kötüye gidecek” uyarılarına rağmen, hiçbir önlem almayan emperyalistler ile yerel siyasi iktidarlar aşırı üretim ve kâr politikalarından asla vazgeçmek istemiyorlar. Bu yüzden insanlık hava kirliliği, nükleer tehlike, su ve sel baskınları, yangınlar, iklimlerin bozulması gibi, sonunda binlerce insanın ölümü ile sonuçlanan vakalarla karşı karşıya kalmaktadır. Artık insanlar bu gidişata dur diyecek çareyi Ecolo’larda bulmuştur. Bu durumun, kitlelerin hoşnutsuzluğu mesajı olarak algılanması gerekir.

PTB (Belçika İşçi Partisi) ML ideolojiyi kendisine rehber edindiği iddiasındadır, tam da bu nedenle tanıdığımız klasik düzen partilerinden değildir. Bunun için de her daim burjuvazinin dikkatini üzerine çekmiştir. Nitekim Belçika burjuvazisinin algı operasyonları ile karşı karşıya kalmaktadır. Kitlelerden soyutlamak için “halen ML var mı?”, “ML’i canavar” gibi göstererek teşhir gayreti içerisindedir. Ama geleceğin Partisinin PTB olduğunu çok iyi bilmektedir. Gelişmeler, yaşanan süreç bunu göstermektedir. Bu seçimlerde bütün belediyelerde sandalye sayısını gözle görülür derecede çoğaltmıştır .PS’in  şimdiden zorunlu koalisyon ortağıdır. Bu yönde müzakereler ilerde kendini daha net gösterecektir. Bilgili, hatip yönleri ile dikkatleri üzerine çeken PTB başkanı Raoul Hedebouw’un partide oyların yükselmesinde büyük rolü olmuştur. Her nasılsa psikopat olduğu iddia edilen bir Türk tarafından, üstelik 1 Mayıs gibi bir günde bıçaklı saldırıya uğrayarak yaralanması halen sorgulanmaya muhtaçtır. Verilmek istenen mesajın ne olduğu ileride muhakkak ortaya çıkacaktır.

PS (Parti Sosyalist), yani sözde sosyalistler ülke çapında bütün belediyelerde halen çoğunluğu ellerinde bulundururken diğer yandan ciddi oy kaybına da uğramıştır. Aşağı yukarı bütün belediyelerde hezimete uğrayan MR (Reformcu Hareket)’in yerini Ecolo ile PTB adayları alacaktır. Brüksel bu şehirlerin başında gelmektedir. Mons’da ismi PS ile özdeşleşmiş olan İtalyan asıllı Elio Di Rupo’nun aldığı oylar ise hayal kırıklığı yarattı. Bu yüzden Ecolo ile İşçi Partisi zorunlu koalisyon ortakları olarak görünmektedir.

Türk cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm coğrafyalarda hedefleri arasında olan “siyasal İslam”ın yaygınlaştırılması, iktidarlara sahip olması, olamazsa bile müdahalelerde bulunması artık herkes tarafından bilinen gerçeklerdir. Bunun için gayri resmi birrçok faaliyetleri gün yüzüne çıkmıştır. Saklı hiçbir şeyi kalmamıştır. Belçika’da sosyal medya, diyanet dolayısıyla camiiler ile siyasal partiler içerisine adaylarını sokarak müdahalelerde bulunmak başvurduğu yol ve yöntemlerdir. Bunların başında PS içerisinde Brüksel’e bağlı sadece Türklerin yoğun olarak yaşadığı Saint-Josse-ten-noode belediyesinde yeniden belediye başkanı seçilen Emir Kır gelmektedir. PS’in siyasal çizgisine ters düşmesine rağmen partiden ihraç edilmeyen Kır, Ermeni ve Kürt düşmanı kimliği ile tanınmaktadır. Zira PS oy kaygısıyla yaklaşmış, faşist bir kişinin Partide kalmasına göz yummuş, savunduğunu iddia ettiği değerlerinden taviz vermiştir.

Aynı durum Moolenbek’te de yaşanmaktadır. Yirmi yıldan fazladır belediye başkanlığını elinde bulunduran PS’in koalisyon ortağı bu sefer PTB olmuştur. PS senelerdir oy kaygısıyla hareket edince Fas’dan gelen teröristlere göz yummuş, Moolenbek terör yuvasının merkezi haline gelmiştir. DAİŞ’in Avrupa örgütlenmesinin merkezini oluşturan Moolenbek “siyasal İslamcıların” sığınma yeri olurken PS durumu görememiş, tehlikenin boyutları Avrupa’nın diğer ülkelerine sıçramıştır. Faslı Moolenbek’li teröristlerin eylemlerine bakacak olursak Afganistan’da gazeteci kılığında Kumandan Mesut’un öldürülmesi, İspanya’da metroda bombanın patlatılması, Brüksel’de sinagoga yapılan saldırı en son doruk noktasına varan Charlıe Hebdo ile Paris’te yüzlerce insanların öldürülmesinin siyasi sorumluları halen hesap vermemişlerdir.

Sosyal medya alanında troller Türkiye sınırlarını da aşarak Belçika’da “Ak Parti Belçika” adlı Facebook sayfası oluşturarak Gent Belediye başkanlığına aday olan aynı zamanda Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Zuhal Demir’i hedef tahtasına koyarak teşhir etti. Bizzat Erdoğan’ın AKP taraftarlarına yaptığı çağrıda “Irkçı-İslam düşmanı Zuhal Demir’e oy vermeyin” diyerek bir başka ülkedeki seçimlere müdahalede bulundu. Bunlar yetmiyormuş gibi AKP taraftarları seçimlere yeni partiler kurarak girdiler. Ama sonuçları hüsranla bitti. Her türlü engellemelere rağmen Zuhal Demir 2012’de aldığı oyları % 9,4 oranında yükselterek % 27,6’ya çıkarmıştır. Aldığı oylar ile Türk devleti destekli AKP taraftarlarının oyununu bozmuştur.

Batı Avrupa’da yaşayan göçmen emekçilerin önünde önemli görevler bulunmaktadır. Türk devleti destekli MİT organizasyonları, diyanet camii örgütlenmeleri şeklinde kendini gösteren faşist yapılanmalara karşı ilerici, sosyal demokrat, demokrasi ve insan hakları savunucularının birleşik örgütlenme ve güçlü adaylar etrafında kenetlenme zamanıdır. Bu aynı zamanda Türkiye’de sürmekte olan faşist rejime karşı mücadele eden emekçi halka karşı sorumluluklarımız ve görevlerimiz arasındadır…

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu