EkolojiGüncel

HALKIN GÜNDEMİ | “Köylüler Topraklarını Vermemekte Kararlı!”

Akbelen ormanlarında süren direniş sürecine aktif katılanlardan biri olan İnsan Hakları ve Ekoloji Aktivisti Bahadır Altan ile konuştuk.

Manisa’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Akbelen ormanlarında 19 gündür (11 Ağustos itibariyle) süren bir direniş söz konusu.

Bölge halkı, köylüler, arazilerini gasp ederek buradaki ağaçları kesen ve bölgeye de maden yaparak bir bütün coğrafyayı talan etmek isteyen Limak’a karşı direniyor. Yaklaşık dört yıldır bu bölgede ağaç kesimine karşı köylülerin ve yaşam savunucularının bir nöbeti, direnişi devam ediyor. Son iki yıldır ve özellikle de son 20 gündür kamuoyuna daha fazla yansıdı. Devlet, Limak’ın çıkarları uğruna köylülerin önüne binlerce jandarma ve TOMA ile çıkarken ülkenin dört bir yanından doğa ve yaşam savunucuları, devrimci, ilerici güçler de direnişteki yerini aldı.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Akbelen direniş sürecine aktif katılanlardan biri olan İnsan Hakları ve Ekoloji Aktivisti Bahadır Altan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

– Akbelen’den Cudi’ye, Dikmece’ye doğa için yaşam alanları için bir mücadele var. Yaşananları nasıl değerlendirmek gerekiyor?

– Doğaya saldırı bir bütün aslında, doğal yaşama saldırı sermayenin kâr hırsı ile hızla ilerliyor. Ben bunu Afrika’ya yönelik Batı’nın talan politikasının Anadolu’da uygulanışı olarak düşünüyorum. Afrika doğal kaynakları özellikle yer altı kaynakları talan edilerek çölleştirilmiş ve bir lokma ekmeğe muhtaç hale getirilmişse Anadolu’da da uygulanan bu. O zamanki uluslararası kapitalizmin emperyalizmin güçleri talan etti. Ama biz de artık uluslararası sermayenin temsilleri ile yapılıyor bu talan. Anadolu da Afrika haline gelecek, Afrika bugün nasıl iç savaşlarla boğuşuyorsa bizi bekleyen gelecek bu.

Dolayısıyla Cudi’de yakılan (artık asker tarafından yakıldığı görüntülerle çok net olan) ve sonucunda oluşan orman katliamı, Akbelen’de kesim şeklinde madene tahsis edilen doğal kamuya ait ormanların, ağaçsızlaştırılarak madene dönüştürülmesi şeklinde sürüyor.

Ağaçlar nasıl kökleri aracılığıyla katliamı bile birbirine iletip bunun acısıyla hissediyorlarsa Cudi’deki, Dikmece’deki kesilen zeytinlerin sahipleri olan insanlarla biz de aynı acıyı hissediyoruz. Tabi buradaki direniş sadece Akbelen ile sınırlı değil. Çünkü Akbelen adeta bir kırmızı çizgi. Akbelen geçilirse sermayenin önünde hiçbir engel kalmayacak Muğla yöresinde özellikle. O yüzden bir sembol Akbelen.

Akbelen, Limak’ın, İçTaş ortaklığının en yakındaki kömür kaynaklarını buraya uzun yıllardır ölüm saçan termiksantraline taşıyarak daha fazla kâr elde etme hırsına kurban edildi. “Türkiye’nin elektriğe de ihtiyacı var” gibi bir bahane ile ormanın katledilmesi iklim krizinin artık elle tutulur, gözle görülür hale geldiği bir dönemde tam bir kötü niyeti temsil ediyor.

Devlet Cudi’de ormanları söndürmeye gidenlere gerçek mermilerle müdahale ederken, burada kesimi durdurmaya çalışan köylülere de gazla, tazikli suyla, gaz bombası, copla saldırarak sermayeye sahip çıkıyor. Adeta Limak’ın özel güvenlik kuvvetleri gibi davranıyor jandarma. O kadar büyük bir güç yığıyorlar ki buraya bir avuç köylü için koskoca bir mavi bereli alayı var. Sürekli değişen birliklerle köylülere karşı adeta kin dolu saldırılar yapıyorlar. Buradaki direnişleri abluka altına alıyorlar.

Cudi’de buna direnenler terörist, burada da marjinal oluyor. Hatta Cumhurbaşkanın deyimi ile “mankurtlar” deniliyor. Biz Mankurt kelimesini duyduktan sonra bunun anlamını ve nasıl bir kötülük olduğunu o zaman anladık. Biz köleleştirmeyi reddeden, yaşamına sahip çıkan köylülerin yanındayız.

Onlar mücadeleye devam ettikleri sürece, burada oldukları sürece onlara destek olmaya devam edeceğiz. Süreç bitmedi, kuşkusuz çok ağaç kaybettik ama burada kalan özellikle nöbet alanının etrafındaki 80 ağacı her ne pahasına olursa olsun korumaya kararlıyız. Bir de arazi hala orman niteliğinde aslında yargı süreci de tamamlanmış değil, karar verilmiş değil. Gayrimeşru olarak madene tahsis edilmiş durumda, maden alanı haline gelmesini yani kazılıp o cehennem çukuru haline gelmesini de, bu ekokırım sürecini de, geri dönüşü olmayacak bu zararı engellemeye çalışıyoruz.

“Devlet olmuş Limak!”

– Meclisteki “Genel Kurul” görüşmeleri reddedildi, bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bundan sonra ne yapılmalı sizce?

– Kılıçdaroğlu geldiği zaman kitle çok önemli bir uyarı yaptı aslında CHP’ye. Nasıl muhalefet yapması gerektiğini, nasıl mücadele edilmesini gerektiğini öğretti adeta.

Çünkü Kılıçdaroğlu köylülerle görüşüp konuşmasını yaptıktan sonra arabalara binip vekilleri ile beraber buradan ayrılıyordu. Halk buna izin vermedi. “Arabaya değil barikata” diyerek bundan sonra nasıl mücadele edilmesi gerektiğini gösterdi.

Sadece 4 yılda bir anti-demokratik bir ortamda yapılan seçimlerle iktidara gelinemeyeceğinin de ispatını yaptı. Muhalefete onun da önüne çıkarak ona da mücadeleyi öğütledi ve bundan CHP’nin de payını aldığını düşünüyorum. Bu görüşme yine de önemli bir kazanım. Çünkü Akbelen konusunda en azından her partinin mecliste bulunan her partinin görüşünü dinleme şansı oldu.

Çok çarpıcı bir şey, her konuda çok büyük yalanlar söyleyen iktidar var. Burada köylülerin çok net fark ettiği bir şey var; binlerce ağaç kesilmiş bu yerde AKP milletvekilleri, MHP Milletvekilleri yaptığı konuşmalarda tek bir ağaç kesilmiş şeklinde ifade ediyor. Bu örnek ne tür yalanlar söylendiğinin de ispatı oldu. Çünkü gözlerinin önünde ağaçlar katledildi ve maden alanında ağaçlandırılan tek bir metrekare yok.

Bu insanların gözünün içine baka baka yalanlarla hangi partilerin iklim krizi ve termik santralleri yaydığı ve erken ölümlere neden olan hastalıklara karşı tutumlarını öğrenme şansı oldu. Yine de bir kazanım olarak bunu görüyoruz. Hiç olmazsa mecliste bu gündemli konuşmak bahanesiyle gündeme getirilmiş oldu. Tabi kararın olumsuz çıkacağı meclis aritmetiğinden belli idi. Biz farklı bir sonuç beklemiyorduk AKP ve MHP’den.

Her konuda böyle tavır alıyorlardı, bir kişi karar veriyor ve onlar bu emre uyacak şekilde el kaldırıyorlar. Oylama da böyle bir sonuç verdi.

Limak’ı durduracak temel şey, ne meclis görüşmesi ne başka bir şey. Aslında onun anladığı tek dil var; para.

Bizim buradaki direnişin de temel amacı ulusal ve uluslararası kamuoyunu Limak’ın doğa katliamına imza atan şirketle ilişkilerini yeniden değerlendirmeleri, otellerine tatile gidenlerin rezervasyonunu iptal etmesi, doğa katliamı yapan bir şirketin otelinde güya doğal ortamlarda tatil yapılamayacağını bilmeleri.

Devletten böyle bir şey beklemiyoruz ama çünkü o kadar fazla ihale almış ki devletten teşvikle beraber, adeta devlet olmuş Limak ama Barselona böyle bir suçu ortak olmayabilir.

Hala böyle bir olasılık var. Çünkü uluslararası kamuoyu yeni yeni Akbelen’i duyuyor. Ben bunu şununla ölçüyorum: burada yol kenarına yaptığımız eylemlerde insanlar hem bilmiyordu Akbelen’i hem de etrafından gelenler cehennem çukurunu görerek geldi ama buna rağmen destek vermiyorlardı eylemlere. Ancak şimdi burada yaptığımız eylemlerde yoldan geçenlerin geçmişe oranla çok farklı bir biçimde destek verdiğini gözlemliyoruz.

Bu da direnişin amacı doğrultusunda olumlu sonuçlarla ilerlediğini gösteriyor. O yüzden köylüleri, bizi motive eden asıl güç o köylüler topraklarını vermemekte kararlılar, hemen evinin dibinde bile maden için kazılsa da, dinamitler patlatılsa da terk etmemeye kararlılar.

Bundan sonra tek bir ağaç bile kaybetmemek için vücutlarını siper etmeye, ağaçlara siper etmeye kararlılar, onlar bu kararlılıkta olduğu sürece bizler bu direnişin bir parçası olmaya devam edeceğiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu