GüncelMakaleler

Levon’un kemikleri ve Ermeni devrimcilere düşmanlık

Daha düne kadar “ASALA uzantısı” sözü, gazete manşetlerinden okunmaktaydı. Bu anlamda Levon üzerinden gelişen süreç bir devlet tutumunun görüngüsüdür. Sessizce ölüme götürülen Levon da dahil olmak üzere, bir halkın özlem ve öfkesi, tarihi ve toprakları için çektiği kılıçlara zaferi yazacaktır.

Öteden beri Ermeni meselesi, egemen faşizm açısından önemli bir mesele olmuştur. TC’nin kurucu temellerini hem ideolojik olarak hem de kadrosal temelde dayandırdığı İttihat Terakki eliyle gerçekleşen Ermeni Soykırımı, bu anlamda TC’nin özelde Ermenilere ve genel anlamda Türk-Sünni olmayan her kesime yönelik temel yaklaşımını özetlemekte, onun asimilasyoncu ve tek tipçi karakterini de gözler önüne sermektedir.

Bu nedenle yaşadığımız coğrafyada Ermeni olmak her zaman bir kademe fazla faşizmle yüzleşmek, bir kademe daha fazla baskı ile karşı karşıya gelmekle eş anlamlıdır.

Son günlerde, 12 Eylül cuntası döneminde Mamak Hapishanesi’nde idam edilen Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan ile ilgili olarak yaşanan gelişmeler de bu gerçekliğe örnektir.

Bilindiği üzere, 1982 yılında Ankara Esenboğa Havalimanı’nda yaptıkları eylemde yaralı yakalanan ASALA üyesi devrimci Levon Ekmekçiyan, idam edilişinden 33 yıl sonra, 2016 yılında ailesinin başvurusu üzerine Cebeci Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunan mezarı açılarak kemikleri ailesinin yanına, Fransa’ya gönderilmişti.

Gelinen aşamada ise, Levon Ekmekçiyan’ın abisi Dro Ekmekçiyan tarafından duyurulan bilgiye göre 2 yıldır süren DNA araştırmaları neticesinde gönderilen kemiklerin 1.45 boylarında bir kadın ile bir köpeğe ait olduğu anlaşıldı. Yaşanan skandal niteliğindeki olayın aileyi ve Ermeni toplumunu yıpratıcı etkilerini bir kenara bırakırsak, geriye kalanlar ise bizlere, TC’nin tarihsel olarak ezilen uluslar karşısındaki pozisyonunu ve tarihsel olarak bu ulusların direniş güçlerinden duyduğu korku ve öfkeyi göstermektedir.

 

Ekmekçiyan’ın idamı ve sonrasında yaşananlar

Levon Ekmekçiyan, Adana ve Adıyamanlı bir ailenin çocuğu olarak Lübnan’da doğdu. 1975 yılında kurulan Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu ASALA’ya katıldı.

Günümüzde Ermeni Soykırımı’nın bu denli tanınmasında en büyük pay sahiplerinden olan ASALA örgütünün, Garin (Erzurum) Operasyon Grubu’ndan olan Levon Ekmekçiyan ile Zohrab Sarkisyan, generaller çetesinin başbakanını, emekli General Bülent Ulusu’nun cezalandırılması eylemini üstlendiler.

12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın saldırılarının en azgın olduğu, devrimci hareketin ağır yenilgi aldığı, hapishanelerin devrimci tutuklular ile dolduğu, PKK’nin yeniden toparlanabilmek için Bekaa Vadisi’ne çekildiği dönemlerde; Levon ile Zohrab Ankara-Esenboğa Havalimanı saldırısında bulundular. 7 Ağustos 1982 yılında gerçekleştirilen Esenboğa eylemi ile karşı karşıya kalan devlet, fedaileri yok etmek için rastgele sağa sola ateş açarak, panik havasında gözlerini kırpmadan 9 kişinin ölümüne, 80’e yakın kişinin yaralanmasına sebep oldu.

Operasyonda son mermisine kadar savaşan Zohrab Sarkisyan şehit düşerken, Levon Ekmekçiyan yaralı olarak esir düştü.

Eylem, Ermeni Soykırımını, faşizmin en koyu dönemlerini yaşadığı bir süreçte, TC’nin başkentine taşıması açısından değerliydi ve bu temel devletin de bu noktadaki yaklaşımını belirledi. Bu nedenle devlet, daha yargılama süreci bitmeden Levon’u, idamlıkların konduğu Mamak Hapishanesi’ndeki 34 nolu hücreye koymuş, avukatı olmadan başlayan mahkeme tek celsede idam kararını vermiştir.

Ek olarak da Levon ile ilgili kimi karalamalara girişmiş, bir yandan onun ağzından itiraflar aldığını söylerken, gazetecilerin röportajlarını dahi sansürlemişti. Gelgelelim Levon’un Türkçe’ye ne denli hakim olduğu da şüphelidir, zira kimi görüntülerde Levon Türkçe konuşmaktadır lakin bu dil hakimiyeti anlamına gelmemektedir. Örneğin, aynı dönemde Mamak’ta tutuklu bulunan ve Levon ile taşınan Şanlıbey Ulubey’in aktarımlarında bu meseleyi kendisi Levon’a sormuş, Levon ise “arkadaş ben ne doğru-düzgün Türkçe, ne de okur yazarlık bilirim, onlar kendi yazdıklarını size okutuyorlar galiba” demiştir.

Eylem sonrası tutsak düşen Levon, 5 aylık tutsaklık döneminin 3 ayını ağır işkenceler altında ve tek kişilik hücrelerde geçirirken, devletin Ermeni toplumu üzerindeki baskıları ise, bir hayli şiddetlendi.

Sokak ortasında infazların, ağır işkencelerin ayyuka çıktığı bu dönemde, devletin de baskısı ve yeni bir soykırım tehdidinin korkusuyla Ermeni Patrikhanesi, eylemi kınayan bir açıklama yaparken, 11 Ağustos 1982 günü Türkiye’de yaşayan bir Ermeni, Artin Penik “ASALA terörünü protesto etmek” gayesi ile Taksim Meydanı’nda kendisini yaktı.

 

“Kılıç artıkları” kılıç kuşandığında…

Yaşanan tüm süreç, davanın Levon’un kemiklerinin yerine bir başkasının ve bir köpeğin kemiklerinin gönderilmesine kadarki tüm gelişmeler, münferit bir olayın çok ötesindedir.

Yaşanalar devletin genetik kodlarının bir dışa vurumu, kurucu temellerinin kendisini ortaya koymasıdır. Bu sebepten TC faşizmi, konu Ermeniler olduğunda her seferinde daha da saldırganlaşmış, son süreçte Patrik seçimlerinde olduğu gibi, her şeyin içerisine kendi varlığını zerk etmiştir.

Konu, “kılıç artıkları”nın kılıç kuşanmasına, yiten ömürlere ve topraklarına sahip çıkmasına geldiği zaman ise, devlet her seferinde daha da saldırganlaşmıştır. 1915 sürecindeki direnişlerden, Taşnaksutyan’ın ve ilerleyen yıllarda ASALA’nın eylemlerine, yaşadığımız coğrafyada devrim kavgasına girişen Ermenilere kadar bu yaklaşım özü itibari ile aynıdır.

Elazığ Karakoçan’da girdiği çatışmada katledilen Armenak Bakırciyan’dan, Kandıra Baskını sonrası yakalanarak infaz edilen Manuel Demir’e, Hollanda’da MİT operasyonu ile katledilen Nubar Yalımyan’dan sokak ortasında infaz edilen Hrant Dink’e kadar, bu tarih defalarca tekerrür etmiştir.

Her seferinde Ermeni kimliği öne sürülmüş, her seferinde Ermeni toplumu daha fazla baskılanmış, her seferinde 1915 soykırımı daha fazla hatıralara kazıtılmıştır.

Bu temelde coğrafyamızda özellikle İbrahim Kaypakkaya ve ardılları da bu nefretin tanıkları arasındadır. Zira, Ermeni Soykırımı’nın konuşulmasının bile tabu olduğu koşullarda Kaypakkaya bu soykırımı tanımış, bu da bir yandan Kaypakkaya çizgisini dönem itibari ile Ermeniler açısından bir çekim merkezine dönüştürürken, diğer yandan devletin kara propaganda çabaları da bu hattan yürümüştür.

Daha düne kadar “ASALA uzantısı” sözü, gazete manşetlerinden okunmaktaydı.

Bu anlamda Levon üzerinden gelişen süreç bir devlet tutumunun görüngüsüdür. Sessizce ölüme götürülen Levon da dahil olmak üzere, bir halkın özlem ve öfkesi, tarihi ve toprakları için çektiği kılıçlara zaferi yazacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu