Güncel

İstanbul Barosu’nun genel kurulu Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştiriliyor

İstanbul Barosu’nun genel kurulu İstanbul Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştiriliyor. İki gün sürecek olan genel kurulda başkanlık için 9 aday yarışacak.

İstanbul Barosu’nun genel kurulu İstanbul Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştiriliyor.

İki gün sürecek olan genel kurulda başkanlık için 9 aday yarışacak. 55 bin avukatın kayıtlı olduğu baro dünyanın en büyük hukuk örgütlerinden biri olarak kabul ediliyor. Baroya 2000 yılında toplam 15 bin avukat kayıtlıydı. Geçen 20 yılda baronun üye sayısı 3 katın üzerine çıktı.

İki gün sürecek genel kurulda 9 aday yarışacak. Mevcut Başkan Av. Mehmet Durakoğlu’nun aday olmayacağını açıkladığı genel kurulda Yükseliş Hareketi Grubundan Avukat Hasan Kılıç, Avukat Hakları Grubundan Avukat Gökhan Ahi, Önce Avukat Grubundan Avukat Elif Görgülü, Genç Hukuk Hareketi Grubundan Avukat Türkan Kara, Bağımsız Avukatlar Grubundan Avukat Gülden Sönmez, Çağdaş Avukatlar Grubundan Filiz Saraç, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubundan Avukat Hakan Çatak aday olurken Avukat Mert Er Karagülle ve Avukat Metin Uraçin bağımsız aday oldu.

“Gezi’yi savunuyoruz”, “Karanlık gider gezi kalır”, “İşçi, genç ve stajyer avukatların yanında bir baro istiyoruz”, dövizlerinin asıldığı kongre salonunda Divan Başkanı Figen Erbek genel kurulu açtı ardından saygı duruşu gerçekleştirildi ve İstiklal Marşı okundu.

Erbek yaptığı açılış konuşmasında, “Bizler bugün bu genel kurulda özgürce ve İstanbul Barosu genel kuruluna yaraşır bir şekilde demokrasiyi, hukuk devletini savunmanın ve özgürlüklerin için sesimizi yükselteceğiz.  Bugün adalete her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde adaletin ancak ve ancak biz avukatlar tarafından tesis edileceğini, bu nedenledir ki adaletsizliğe karşı direnen biz avukatların baroların hiç olmadığı kadar yoğun bir şiddete ve baskıya maruz kaldığını biliyoruz. Ancak şunu herkes bilmeli ki ne avukatların sesini kısabilirler, ne de meslek kuruluşumuz baroların sesini kısabilirler. Bu genel kurulun ortak paydası, hukukun üstünlüğü, temel insan hakları ve demokrasidir, hak ve özgürlüklerdir, barıştır. Bu nedenle bugün bu genel kuruldan bir kez daha yeniden iyi ki avukatlar var denilecek ve bu ses tüm Türkiye’de karşılığını bulacaktır” dedi.

Genel kurulda söz alan İstanbul Barosu mevcut Baskanı Mehmet Durakoğlu, Gezi tutsaklarını selamlayarak Gezi Davası nedeniyle Silivri “Cezaevinde” tutuklu bulunan Avukat Can Atalay’ın mektubunu okudu.

Okunurken sık sık “Gezi tutsakları onurumuzdur” sloganı atılan mektup şöyle: “Gezi Direnişi milyonlarca sıradan yurttaşın haklarının hiçe sayıldığı ama sürekli yükümlülüklerinden söz edildiği hukuksuz bir hukuk düzenine meşru bir itiraz; binbir farklılıktaki insanımızın muştuladığı çoğulcu demokrasi imkânı oldu. Gezi Direnişi sıradan yurttaşların aşağıdan yukarıya seslendirdikleri kardeşleşme iradesi ve barışma kararlılığı oldu. Gezi, bu memleketin eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet ve demokrasi yolunda sönmeyecek umudu oldu. Bu nedenle de Gezi sadece dünümüze değil ama aynı zamanda da geleceğimize dairdir. Muktedir olduğunu sananların Gezi Direnişi’ni karalama çabasının sebebi de budur. Bizleri kilit altına alarak yapılmaya çalışılanların ötesinde, korktukları da Gezi’nin ta kendisidir, Gezi’de vücut bulan dayanışma iradesi, tüm çoğulculuğu ile bir arada durma inadıdır; eşitlik, özgürlük ve demokrasidir. Onların korkusu bizim umudumuzdur, başarabileceğimizin nişanesidir.

Sözlerime “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş” diyerek devam edeceğim. Çünkü bu slogana ve hatırlattıklarına önümüzdeki dönem çok ihtiyacımız olacak. Çünkü “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş”, ülkemize çöken alacakaranlığa karşı milyonların bir uyarı seslenişi, boyun eğmeyeceğinin ifadesiydi. Hiç şüphem yok, biz kazanacağız! Nefretin, kindarlığın değil Gezi’de yükselen umudun, dostluğun, kardeşliğin sesi baskın gelecek. Bu memlekette halktan ezilenden yana mücadele verenler kazanacak, adalet arayanlar kazanacak, hep birlikte mücadele edecek, hep birlikte kazanacağız.

“Avukatlık onurumuz” tehlikededir. Hangimiz istibdat rejiminin beka alanına giren bir davada temsil ettiğimiz insanlara yazılı kurallara dayanarak yorum yapıp muhtemel sonuçların neler olabileceğini söyleyebiliyoruz? Üstelik, hangi davanın beka alanına girdiğini dahi bilmiyoruz. Siyasi davalarda, ceza davalarında bu durum çok net görülebilmekte ise de artık ticari davalarda dahi beka alanının ya da beka diye yutturulmaya çalışılanın korunmaya çalışıldığını görüyoruz.

Bir maden katliamından sonra, daha 41 işçinin cesedi ortadayken “bu kaderin bir planı” diyen yürütmeden bağımsız olmadığını bildiğimiz yargıdan etkin bir araştırma ve soruşturma bekleyebilir miyiz? Kuşkusuz hayır.

Bunca yoksulluk varken, avukatlar özellikle genç avukatlar, emeği ile geçinmeye çalışan milyonlar gibi açlıkla terbiye edilmeye çalışılırken avukatlığın özünden kopmama çabası bu yüzdendir. Yol parasına dahi yetmeyen CMK ve adli yardım ücretlerine rağmen, soruşturma ve kovuşturmaya katılmaktaki; yoksullara ve kadınlar başta olmak üzere toplumsal eşitsizlikler cenderesindeki kesimlere hukuki yardım vermekteki ısrar bu yüzdendir.”

Durakoğlu mektubu okuduktan sonra “Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” sloganı attı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu