GüncelManşet

TUTSAK PARTİZAN | Canların yandığı Kenan elleri kan ağlıyor, direniyor… Yerimizi alalım!

Kadın ve Erkek Yoldaşlar;

Siyonist İsrail devleti ve Netanyahu Hükümeti, Filistin halkını ezmek için, işkence ve katliam politikasını tüm hızıyla sürdürmekte ısrarlı olarak uygulamaktadır.

Siyonist İsrail devleti ve Netanyahu Savaş Hükümeti’nin Filistin’i işgal ve ilhaka yönelik uyguladıkları faşist politikaları, on yıllardır kapsamlı, planlı ve konjonktürel dengelerle, Yahudi soykırımına sığınarak, mağdur maskesi takarak uygulamaktadır. Filistin’de yaşananlar, Kudüs’ün İsrail başkenti olma kararının ABD emperyalizmi tarafından kabul edilmesiyle, yeni bir dönemin içinde yaşamaya çalıştıkları zamanlar içindeyiz.

Filistin’de yaşananlara; yaşayan kadın-çocuk, genç-yaşlı, ezilenlerin kapkara bir gökyüzü altında nefes alamaya çalışırken…  Kan ve barut kokusu arasında nefes alma çabalarının acısını içimize gömüyoruz. Sesimiz cılız ve bir noktaya sıkıştırılan alanda, sınırlı kalan politikaları sürdürüyoruz. Konuştuğumuz kadar sustuk, bu suskunluğumuz içinde, konuşanımız olmadı. Olanlarımızın sesi kısıldı, susturulduk, durduruldu. Çünkü bunu Marx’ın dini “afyon” aforizmasıyla esas alan, ideolojik bariyerlerle örülü politik yoksunluk içinde sınıf savaşımında ısrarcı teorilerinin esaretinde sağlandı. Ve biz bunu “afyon” aforizmasıyla açıklamaya çabalarken; Filistinliler tek tek, topluca gözaltına alındı-alınıyor, işkenceler gördü-görüyor ve katliamlara maruz kaldı-kalıyor.  Ve halen böyle bir yaşamın içinde hem direniyor, hem de yaşamaya çalışıyorlar. Komünistler, Komünist Partisi (KP) içinde kendilerini ezilenlerin-sömürülenlerin kurtuluş mücadelesini, sınıf savaşımı ile sağlayacağını iddia eden, benimseyen ve bu uğurda can bedeli bir mücadele yürütürken, politikasını da, ezilenlerin-sömürülenleri sınırlayan sınıflandırmayla ele alması kabul edilebilir mi? Elbette HAYIR! OLMAMALIDIR! Bundan dolayı işkence ve katliamlara karşı konuşmak zor olsa da, boğazlar düğümlense de, susmamak gerekir. SUSMAYACAĞIZ- DURMAYACAĞIZ.  Faşist katillerin ve onların yalakalarının, yardakçı-uşaklarının; sözlerimizi, mücadelemizi biçimlendirmelerine izin vermeyeceğiz. Biz KP’li devrimciler olarak; söyleyecek sözümüz, savaşacak gücümüz, ezilenlere olan inanç ve güvenimizle, kararlılığımızı sınıfsız-sınırsız dünya düşümüzde, işgal ve ilhakı savunan faşist cellatların yüzüne haykıracağız. Üzerine yürüyeceğiz, tüküreceğiz yüzlerine ve döktükleri kanda boğacağız onları. Bunu yapacak çelik bir irademiz mevcuttur.

 

Kadın ve Erkek Yoldaşlar;

Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Ermeni ve diğer milliyetlerden halklarımız ile; Alevi, Sünni, Hristiyan ve diğer inançlardan işçisi-köylüsü, genci-yaşlısıyla, kadını-erkeğiyle bir bütün olarak ezilenler cephesinde toplumun diğer kesimleriyle… Filistin’in Kurtuluş Mücadelesi için, böyle bir birlikteliğin bloğu oluşturulmalıdır. Bu bloğun politikalarının öncü öznesi, önderliğini KP olarak üstlenme ve bu çerçevede ele alarak ezilenlerin-sömürülenlerin sesine ses katmak, haykırışlarına sloganlarımızla cevap olmak; Filistin’in meydanlarını kan gölüne döndüren Siyonist rejime karşı savaşmaktır aslı olan; İşkence ve katliamların arasında yaralı kadınların acılı feryatlarını, savunmasız çocukların gözyaşlarını, yaşlıların çaresiz inlemeleriyle gençlerin kahredici yalnızlıklarının önüne geçmek için; Filistin’e ÖZGÜRLÜK… Kenan ellerine ÖZGÜRLÜK… şiarıyla, savaşın ön saflarında yerimizi almamız gerekiyor.

 

Kadın ve Erkek Yoldaşlar;

Sabahattin Ali’nin “Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı; içinde yaşanmaz bir dünyada yaşayanım” deyişini;  içerde-dışarda, okulda-fabrikada, meydanlardan dağlara kadar yaşayan acılarımızın özü olarak okumalıyız. Bunun için Kenan ellerinde yaşanan acılara kayıtsız kalamayız.

Ortadoğu sorunu, Filistin sorunu ile bütünlüklü olarak üzerine düşünmemiz, ona yönelik kapsamlı bir politika ile mücadelemizi pratiğe evirmeliyiz. Öyle teoriye hapsedilen bir yönde değil, pratiğin içinde yaşam bulacak politikalardan bahsetmemiz gerekiyor. Tıpkı Rojava’da oluşumuz hangi saikle politikamızda vücut buluyorsa Filistin de öyle akmalı mücadelemize. Ezilenler-sömürülenler arasında yakın-uzak, inanç vb. nitelikle durumu ele alınmamalıdır. Goethe’nin ünlü bir sözü bize bu çağrıyı yaptırmaktadır. “Üç bin yılın hesabını yapmayan insan günü birlik yaşayan insandır” der Goethe. Bizler dün yaşananları bugün yaşadığı halde nasıl ele alacağız?

 

Kadın ve Erkek Yoldaşlar;

Siyonist İsrail devleti ve Netanyahu Hükümeti’nin Kudüs’ü İsrail başkenti ilan etmesiyle ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Siyonizmi korumak için yaptığı “tanıma” hamlesine karşın; Filistin’de bulunan El-Fetih, Hamas ve diğer tüm örgütlerle İntifada çağrısı yaptı. 3. İntifada’dır. Bu 1968 yılında Türkiyeli Devrimcilerin Kenan Ellerine gidip savaşımın özneleri hangi saikle olduysa; Bizler de bugün 3. İntifa’da ya, Filistin halkının… Ezilenlerin… Direniş çağrılarına cevap vermek zorundayız. Bunun içinde Yoldaşlar Filistin Kurtuluş Mücadelesi için gidip savaşın özneleri olmalıyız. Bunu bile ezilenlerin-sömürülenlerin çığlıkları ile davet ettiğini unutmamalıyız, unutmayın. Marxın; “Percus, avladığı devlet kendisini görmesin diye sihirli bir başlık giyerdi. Biz ise, devletin varlığını görmemek için sihirli başlığı gözlerimize ve kulaklarımıza kadar indiriyoruz” saptaması yol göstersin bizlere…

Madem ki bizim yerimiz ezilenlerin-sömürülenlerin yanı!  Madem ki biz, sınırsız-sınıfsız bir dünya düşlüyoruz! Madem ki biz, eşitlik, kardeşlik, özgürlük diyoruz! O halde; yanıbaşımızda ezilenlerin çığlıklarına kulak tıkayabilir miyiz? SAVAŞACAK GÜCÜMÜZ-İNANCIMIZ ve KUDRETİMİZ VAR. Filistin Özgürlüğü Şehitleri Ölümsüzdür! Katil Siyonist İsrail Devleti Hesap Verecek! Yaşasın Halkların Kardeşliği! Kahrolsun Emperyalizm-Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz! Filistin’in Kurtuluşu için Kadın-Erkek Yoldaşlar Kenan Ellerinde savaşmaya açık çağrı, ezilenlerin-sömürülenlerin kurtuluş feryadı için çağrımız bu yönde olmalıdır…

 

Bir Tutsak Partizan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu