GüncelManşet

(Rojava’dan izlenimler-6) “Toplum üzerinde değil, topluma yayılan parti PYD”

Rojava/Cizîre: Adeta tırnaklarla kazınarak kurulmuştu PYD. Gizli, küçük grupları bir araya getirerek, Suriye’deki savaş ortamında atılım yaparak göğüsleyicisi oldu adeta devrimin. Rojava’da konuştuğumuz kişilerin, örgütlü olduğunu özellikle, göğsünü gererek söylediği bir parti PYD.

PYD, Rojava’da hala faaliyetini sürdüren diğer partiler, Rojava dışında ise birçok parti ve DKÖ ile sıkı iletişim kurmaya çalışıyor. Devrimin inşasında en ağır yükü omuzlayanlardan biri. Bu nedenle Rojava’yı anlayabilmek, en azından bugüne nasıl gelindiği konusunda fikir sahibi olabilmek için görüşülmezse olmaz bir yerde duruyor. Dolayısıyla biz, hem şimdiye kadar olan süreci, hem de tüm dünyanın Rojava üzerindeki politik tutumunu değerlendirmek için PYD’nin yolunu tuttuk. Randevumuzu alıp vardık kapısına. Oldukça sıcak karşıladılar bizi.

Röportajdan önce PYD gençliğinin bizle sohbet etmek istediğini söylediler. Heyecanlandık tabi, her şehirden bir temsilci vardı karşımızda. Bize sorularının olduğunu söylediklerinde, heyecanımızı belirttik. Ava giderken avlandık adeta. Türkiye’yi, Türkiye’deki gençliği ve en çok da buradaki devrimci örgütleri anlatmamızı istediler. Ayrıca yayın çizgimizi sorarak süreç karşısındaki politik yaklaşımımızı da öğrenmek istediklerini özellikle belirttiler.

Sohbet bu şekilde ilerlerken, “O zaman orada da devrim çok uzakta değil” diye bir yorumda bulundular. Bu yorum oldukça etkiledi bizi, çünkü Rojava hiç beklenmedik bir zamanda yapmıştı atılımını. Güven verdi bize yaptığımız sohbet ve çok zamanımız kalmadığını belirterek ayrılmak zorunda kaldık yanlarından.

PYD yürütmesinden iki yönetici bekliyordu bizi, hazır olduklarını belirtmişlerdi. Biz de çok bekletmeden röportajımıza başladık. Sürece dair, IŞİD ile yaşanan savaşa dair ve dünyanın Rojava’ya karşı tutumu üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. PYD ile yaptığımız söyleşiyi, sizlerle de paylaşıyoruz.

– PYD’nin örgütlenme sürecini bize aktarabilir misiniz? Evvelinin olduğunu biliyoruz ama atılımı nerede başladı?

Bêşîra Derwîş: 2003 yılında kuruldu. PYD, sezaryenle doğan bir partidir diyebiliriz. Tasfiyeci bir hareketin olduğu dönemde örgütlenmeyi başardı. PYD’nin ilk kurucu grubu Şehit Şilan, Şehit Fuat, Şehit Dijwar, Şehit Zekerî kuruluş çalışmalarını yaparken Musul’da katledildiler. Bir suikast sonucu şehit düşen yoldaşlarımız, parti içerisinde yer alan ve Suriye, Irak Devletleri ile bağlantıları olan tasfiyeci ve ihanetçi bir grup tarafından öldürülmüşlerdi. Arkadaşlarımızın şahadetinden sonra mücadelemiz devam etti ve bir yıl sonra 12 Mart 2004‘te Qamişlo Serhildanı gerçekleşti. 

– Qamişlo Serhildanı süresince bu eylemlere önderlik edebildiniz mi? Kitle ile politik bağınız ne durumdaydı?

– O dönemde partimiz PYD henüz yeni kurulmuştu. Bu serhildanlara aktif bir şekilde katıldık, burada birçok yoldaşımız, militanımız tutsak düştü. Mesela bu tutsaklardan biri ve hareketimizin kurucularından olan Hûseyîn Balûcû, zindanda gördüğü işkenceler sonucu şehit düştü. Daha sonra Kobanê’den Mamoste Osman isimli yoldaşımız da işkencede öldürüldü. Bombalı saldırılarda şehit düşen yoldaşlarımız olduğu gibi tutsak düşenler de uzun yıllar hapishanede tutuldular. Yine 2004 yılında yakalanan Nazire isimli bir yoldaşımız, devlet tarafından kaybedildiği için hala kendisine ulaşamıyoruz. Akıbetini hala bilmiyoruz. Ancak daha sonra bizim de çabalarımız sonucu tutsak arkadaşlarımızı hapishaneden çıkarabildik.

Suriye rejimi tarafından, kuruluşumuzdan bu yana birçok arkadaşımız yakalandı, şehit düşürüldü. Bu coğrafyada kurulduğundan bu yana bu kadar saldırı ile karşılaşan tek parti PYD’dir.

2011 yılında Suriye olayları başladığında da biz de parti olarak, değişen duruma göre kendimizi yeniden gözden geçirme ve şekillendirme kararı aldık. Bu gündeme uygun yeni adımlar atmamız gerekiyordu. 16.06.2012’de partimizin 5. Kongresi’ni gerçekleştirdik. Bu kongre sonucu 21 kişilik bir parti meclisi oluşturduk. Daha sonra da her şehirde alt kongreler örgütlendi.

– Bu tarihe kadar örgütlenmeyi gizli mi yapıyordunuz?

– PYD’nin belli başlı kadroları devlet tarafından tanınıyordu, zaten bu nedenden dolayı yakalanıyorlardı. Fakat tüm çalışmalarımız gizliydi. PYD halk tarafından tanınıp biliniyordu. PYD, tüm partiler içinde en geniş kitle tabanına sahip, halkın içine en çok yayılabilmiş partiydi.

 

“Suriye sorunu ancak Suriye’de çözülür”

– Diğer partilerden esas olarak farkınız ya da avantajınız neydi?

– Bizim diğer siyasi partilerden farkımız şuydu: biz toplumun üzerinde değil, topluma yayılmış bir partiydik.

– PYD’nin gelişim sürecine devam edelim…

– Partimizin 5. Kongresi’nde % 40 kadın (cins) kotası koyuldu. Bir de ilk kez Rojava’da “eşbaşkanlık sistemi”ni uyguladık. Yürütme komitesi ve diğer organlarda kotayı başarılı uygulayabildik, yeterli kadın sayısına ulaştık. Sadece Cizîre Kantonu’nda 4 kadın yürütmede yer almaktadır. Diğer kantonlarda (Kobanê ve Êfrîn) da durum aynıdır. Demokratik Özerklik projesi, bu  kongrede kabul edildi. Kongreden sonra kadın kongreleri örgütledik. “PYD Kadınları Kongresi” adıyla yapılan bu çalışmaların ardından gençlik kongreleri örgütlendi.

– Günümüzde devrimin hangi sorumluluk alanlarında çalışmalar yapıyorsunuz?

– Bizim Rojava içinde ve dışında siyasi çalışmalarımız var ancak bilhassa içeride yoğunlaşıyoruz. Rojava’da yaşayan tüm etnik grupları bu özerklik projesine dahil edebilmek için temasa geçip örgütlemeye çalışıyoruz. Hatta bu yaklaşımımızdan dolayı bu sürece diğer partilerden de katılımlar olmasını ve sahiplenmelerini sağladık.

Bizim içimizde sadece Kürtler yok, Araplar, Sünniler, Süryaniler, Ermeniler var. Zaten partimizin adı da Demokratik Birlik Partisi (PYD). İsimlendirmelerimizde ve kavramlarımızda Kürt kavramını bu nedenle özellikle kullanmıyoruz. Biz bu topraklarda yaşayan bütün halklarla beraber bu süreci örüyoruz. Baas Rejimi’nin yerleştirmeye çalıştığı milliyetçi dar ufku parti olarak aştık.

Suriye’nin muhalif grubu “Suriye Demokratik Değişim Koordinasyonu” ile ilişkilerimiz var. Bu koordinasyonun içinde birçok parti, şahıs ve grup var olduğu gibi biz de içindeyiz. Suriye’deki durumdan ötürü birçok parti zaten iltica etti, merkezlerini başka şehirlere (İstanbul, Hannover, vb.) taşıdı. Ancak biz parti olarak, “Suriye Demokratik Değişim Koordinasyonu” olarak burada kalarak mücadelemize devam ettik. Biz 3. çizgiyi seçerek, ne muhaliflerle birlikte ne de rejimle birlikte hareket ettik. Biz daha çok “barışçıl” yöntemi seçtik fakat üzerimize gelindiği takdirde karşılığını vereceğimizi belirterek kendimizi koruma hakkını da saklı tuttuk.

Dışarısıyla ilişkilerimiz var. Görüşmelerimiz oluyor. En son Türkiye’de Demokratik Kürt Konferansı adı altında bir çalışmaya katıldık ve birçok örgütle temasa geçtik. Aynı zamanda İstanbul’da kalan muhalif gruplarla da irtibata geçtik. Bizim görüşmelerimizde temel mesajımız şuydu; Suriye sorunu ancak Suriye’de çözülür. Hewler ya da İstanbul’da çözülemez.

Yaptığımız çalışmaları bir anlaşma belgesi ile imza altına aldık. Burada bulunan gruplar ve partilerle Asurîler, Süryaniler, Kürtler, Araplar ve diğer kesimlerle imzaladığımız bu belge ile Rojava resmi olarak bir belge ile kayıt altına alındı. Daha öncesinde bu bölge sadece Cizîre, Kobanê ve Êfrîn kantonları olarak adlandırılıyordu.

– Bu belgeyi Suriye kabul ediyor mu?

– Kabul edip etmemesi bizi açıkçası ilgilendirmiyor, kendilerinin bileceği bir şeydir. Bu bir yana, burada bir yönetim boşluğu var. Bu boşluğu doldurmak ve kendi halkımızı yönetmek durumundayız. Biz çalışmalarımıza devam ediyoruz. Toplumsal çalışmalar konusunda herkese açığız ve her kesim ile görüşüyoruz. Kendi bölgelerimizi DAIŞ’e karşı, saldırılara karşı ve herkesi bu çalışmalarda yer almaya davet ediyoruz. Kapımız açık.

 

“Rojava’da ve Güney’de örgütlenmemizi istemiyorlar”

– Diğer ülkelerdeki parti ve örgütlerle nasıl bir iletişim ağı kuruyorsunuz? İlişkileriniz ne düzeyde?

Yusuf Kûrtî: Birçok parti ile ilişki kurduk. Rusya’da, Almanya’da, Avrupa’da. Özellikle son dönemde diplomatik ilişkilerimiz oldukça gelişti. Zaten bu diplomatik çalışmaların sonucu olarak Avrupa Birliği tarafından da bu projemiz kabul gördü, destekleniyor. Hatta AB, Demokratik Özerklik projesini tüm Suriye için öneriyor.

Bêşîra Derwîş: Bu diplomatik görüşmelerimiz sonucu Almanya’dan birçok partiden bir heyet gelmişti. Kantonları gezdikten sonra bu projeyi oldukça beğendiklerini dile getirmişlerdi. Ayrıca Ankara’da görüştüğümüz İsveç Konsolosluğu da projemizi kendi uyguladıkları modelden daha başarılı bulduklarını belirtmişlerdi. İspanya’nın Katalonya bölgesinden gelenler ise bizim modelimizi kendi bölgelerinde de uygulamak istediklerini belirttiler.

Yusuf Kûrtî: Türkiye’de ve Güney Kürdistan’da çok parti ile ilişkilerimiz oldu. Zaten bu kapsamda “Kürdistan Ulusal Kongresi” çalışmamız da var. Özellikle Güney Kürdistan’da komünist Partisi ile ilişkilerimiz var. Güney’de özellikle KDP’nin engellemelerini belirtmemiz gerek. Hem Rojava’da hem de Güney’de örgütlenmemizi, yayılmamızı istemiyorlar. Onların zihniyeti, kafa yapısı daha çok milliyetçi anlayıştadır. Bizi tehlike olarak gördükleri için sürekli olumsuz bir yaklaşımları var. Bizim yabancısı olduğumuz şeyler değil bu yaklaşımlar. Beklemediğimiz bir durum değildi. Bu çalışmalarımızı yaparken de kimseden onay bekleyerek yapmadık. Biz hareket, fikir ve parti olarak bu çalışmalara yeni başlamadık. 2011 değil öncesine dayanan çalışmalarımız var, 2003 yılında başladık biz.

– YNK ile ilişkileriniz ne durumda? Onların sürece yaklaşımı nasıl?

Bêşîra Derwîş: Başta da belirttiğimiz gibi tüm partilerle ilişkilerimiz var, açığız; biz böyle bir partiyiz. Dolayısıyla herhangi bir partiyi dıştalamıyoruz. KDP ile ilişkilerimizin şu an iyi olmaması, ileride ilişki kurmayacağımız anlamına gelmiyor. YNK ile ilişkilerimiz var fakat yarın ne olacağını bilmiyoruz. Bunlar siyasi ilişkilerdir, değişebilir. Fakat şu süreçte YNK ile ilişkilerimiz olumludur. YNK heyeti de gelip gözlem yaptı burada, değerlendirmeleri olumluydu. Özellikle bu Şengal saldırısının ardından YNK ile ilişkilerimiz güçlendi. 

KDP’ye bağlı olan partiler var burada, onların tutumu da olumlu değil. Hatta onlar da bizden taviz istediler. Karşılık bulamayınca tepki geliştirdiler. Özellikle Ulusal Konferans çalışmalarında KDP’nin de yer almasını arzu ediyoruz. Yarın bir gün ilişkilerimiz KDP ile düzelir, YNK ile bozulabilir. Mümkündür bu tarz gelişmeler; siyasi duruma ve konjonktüre göre değişiyor. Şengal saldırısında da Şengal’i kendimizden bir parça olarak görüp sahiplendik ve Newroz mülteci kampını kurduk. Biz kimseyi ayırmadan kapsayıcı olmak için çabalıyoruz. Kapımız bu anlamda herkese açıktır.

– Teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bêşîra Derwîş: Biz herkesi bu çalışmalara davet ediyoruz, bize destek vermeleri için çağrı yapıyoruz. Bu sadece bizim ürünümüz değildir, herkesindir. Kadınlar olarak, önder Apo’ya şükran borçluyuz bize böyle bir proje sunarak yol açtığı için, hareket içerisinde özellikle kadına yer açtığı için. Kadının olmadığı bir projenin de-mokratik olması mümkün değildir. Bu nedenle bu projenin demokratik olmasının en önemli yanı da kadın katılımıdır.

Yusuf Kûrtî: Biz bu projeyi sadece Rojava için değil, bir Suriye projesi olarak görüyoruz. Hatta tüm Ortadoğu için de uygun olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda Başkan Apo’nun fikirlerinin izleyicisiyiz, başarılı olmak için elimizden geleni yapacağız. Herkesi de bu onurlu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu