Güncel

Uyuşturma devletin politik bir saldırısıdır

Devrimci mahalleleri bir ahtapot gibi saran uyuşturucu çetelerinin esas hedefi olan yoksul-emekçi gecekondu mahallelerinde gençlerimizin uyuşturucu çetelerinin nasıl tuzağına düşürdüklerini anlamak için kendi yaşadığım mahalle bazından yola çıkıp uyuşturucu kullanan gençlerle sohbet etmeye başladım. Şimdiye kadar devrimci hiçbir yayın organında uyuşturucu ve çeteleşmeye karşı bir savaş politikası görmemekle birlikte gençlerimizi uyuşturucu ile zehirleyen devletin uyuşturup teslim alma politikasını an be an soluk aldığımız emekçi semtlerde görmekteyiz.

Hasan Ferit GEDİK’in öldürüldüğü ve onlarca devrimci ve mahallelinin yaralandığı Gülsuyu Mahallesi’nde olduğu gibi başta Gazi mahallesi, Esenyurt, Armutlu, Sarıgazi, Okmeydanı v.b. devrimcilerin yoğun olduğu yerlerde ve ismini sayamadığım Kürt ve Alevi mahallelerinde, muhalif kimliği ile öne çıkmış halk gençliği devlet eliyle zehirlenmektedir. Burada şunu söylemek kaçınılmazdır; gençlerimizin uyuşturucu kullanmasının politik bir nedeni vardır. Uyuşturucu bağımlısı olan halkın evlatlarının kimyasal madde ile vücutlarının yıkıma uğratması, tam da devlet denilen baskı ve sömürü aygıtının istediği politikalar doğrultusunda ilerlediğini göstermektedir.

Öyle ki Roboski’de T.C. Devletinin 34 Kürt köylüsünü bombalayarak toplu katliam yapmasının altında yatan esas saldırı mekanizması bu kez farklı yollarla geride kalan gençlerimize yapılmaya çalışılıyor. Toplu katletme fırsatı bulamadığı gençlerimizi daha ilkokul çağlarında okul kapılarında, emekçi semtlerin sokaklarında zahirleyerek parça parça teslim almaya çalışmaktadır. Kendi yandaşlarını ayakkabı kutularında çaldığı milyar dolarları dağıtıp besleyerek, kendi iktidarlarını koruyup yaşatarak, bizim yoksul gençlerimizi kimyasal maddelerle zehirleyerek iktidarlarını korumanın hedefindedirler.

“ Bir defa düşürdüler bu yola bizi. Gün geçtikçe parça parça eriyoruz, ölüyoruz abi. Günde dört defa kullanıyoruz krize girmeden alıp içiyoruz. Bazen para bulamayınca uyuşturucu vermeleri için bize hırsızlık yaptırıyorlar. Biz kaçıp kurtulmaya çalışalım diyoruz olmuyor, her yerde torbacılar var. Bize de tutturmaya çalışıyorlar, tutmak istemeyince tehdit edip dövüyorlar. Bize uyuşturucu sattırmaya çalışanlar kendileri bile içmiyor. Tedavi görüp bırakmak istiyoruz ama kimse bize yardımcı olmuyor. Evimize ekmek götüremiyoruz, nasıl tedavi olalım? Bunun için artık yapacak bir şey yok bizim için. Hepimiz düştük bir kere, bu hep böyle gidecek. “ diyerek içindekileri anlatıyor bir genç. Uyuşturucunun kullanımın aldığı boyut ürkütücü. Bu kimyasal maddelerle yapılan adına “jameika” denilen uyuşturucuyu kullananların en fazla dört yıl yaşadığı tıp tarafından ortaya koyuldu. Roboski katliamının örneğini vermemin nedeni de budur. Uyuşturucuyu kullananların vücudu direkt bağımlılık kazanıyor ve geriye dönüşü bir daha olmuyor. Vücudun gram gram erimesine, iç organlarının birer birer iflas ederek ölümüne neden oluyor. Gençlerimizin bu denli gözlerimizin önünde eriyip gitmesi kabullenemiyorum.

Geleceği ellerinden çalınan gençlerimizin yanı sıra bu tuzağa düşülmeye açık olan daha nice gencimiz geleceğimiz var. İşsizliği emekçi ezilen semtlerde kader haline getiren devlet, şimdilerde bu saldırıyı daha da boyutlandırarak zevk ve heyecan içerisinde olan gençliği bu kanaldan etkileyerek teslim almayı amaçlamaktadır. “Kurtlar Vadisi” dizileri izletilerek heveslendirilen gençlerimizin eline silah verilip tetikçi olarak kullanıyorlar. Bu kahrolası düzene karşı mücadele eden devrimcilerin devleti teşhir ettiği yeter. Devrimci mahallelerde yaşanan bu uyuşturma ve devletin teslim alma saldırılarına karşı artık ne yapılması gerekiyorsa onun devrimciler tarafından derhal yapılması gerekmektedir. Kendini aklayan değil özünü yoklayan bir devrimci tarzın gelişmesi gerekiyor. Devrimcilerin onlarca eksikliğine rağmen geç kalınmadı, bu halk halen “umut” olarak devrimcileri görmektedir. Devrimcilerin her şeyi devrime havale eden yanlarından bir an önce kurtulması, dar grupçu yaklaşımlarından, keskin konuşmalarından sıyrılarak yapılması gerekenleri yapmaları gerekmektedir. Yeni saldırılar karşısında savunmada olup, bataklığı nasıl kurutacaklarının, gençlerimizi bu kan emici yaratıklardan nasıl kurtaracaklarının düşüncesiyle kafalarını yormaları gerekmektedir. Bu saldırılar esasta devrimcilere yapılan saldırılardır. Ezilenlerin yoğun olduğu mahallelerde devrimcileri bitiremeyeceğini bilen faşist devlet buralarda halkı zehirleyerek; gençliği, devrimci olmadan, kendisine karşı gelmeden bitirmeyi amaçlamaktadır. Gençliğimizin uyuşturulması devrimcilerin geleneğinin de eriyerek yok olması demektir.

Bütün mahallelere devrimciler, halkla birlikte imkanlar yaratarak uyuşturucuya karşı rehabilitasyon merkezlerini oluşturmalı, halkın sosyologları aracılığı ile bu duruma müdahale edilmelidir. “Bilinçsiz bir toplum köle olmaya mahkumdur” sözünü gençlerimizle ısrarla konuşup onlara anlatmalıyız. Herkes üstüne düşen sorumluluğu alarak yapabileceğinin daha fazlasını geç olmadan yapmalıdır.

                                                                                                                                                                                                                  Gülsuyu’ndan bir Ö.G. okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu