GüncelManşet

Yatağan işçisi ekmeği için direniyor!

İzmir: Muğla Yatağan’da günlerdir devam eden direnişi ve en son işçilere dönük saldırıyı konuşmak için Tes-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik ve Tes-İş Sendikası Yatağan Teşkilat Sekreteri Kemal Özcan ile görüştük. Erçelik bize süreci özetlerken, Özcan ise işçilerin özelleştirmeye neden karşı oldukları anlattı.

– Öncelikle yaşanan süreci özetler misiniz?

Tes-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik: Süreç aslında 27 Ağustos’ta Özelleştirme İdaresi’ne bağlandığımız ilanı ile başladı. Bizler de ilan çıktıktan sonra bir toplantı aldık, neler yapabiliriz diye. Daha önce zaten yılbaşında başlayan bir süreçte oluşturduğumuz komitelerimiz vardı. Çünkü sıranın bize geleceğini biliyorduk.

Esnaf komitesi, işyeri, siyasi partiler, köy komiteleri gibi 10’ar kişilik on komite kurduk, “bunları biliyor musunuz” şeklinde bildiriler hazırladık. Sonra süreci çadırla devam ettirme kararı aldık. İki aydan fazla bir zamandır direniş çadırımızı kurmuş durumdayız. Daha önce ise altı aylık küçük bir çadır deneyimimiz olmuştu, Tınaz Bağyaka Kömür Yatağı’nın özelleşmesi ile ilgili yerel bir ihale açılmıştı. Genel Müdür ihaleyi alarak Yeniköy’e götürmüştü. Biz de buradan toplanıp Yeniköy’e gittik, orada o ihalede 650-700 jandarma vardı, çıkan arbedede ihaleyi iptal ettirdik.

Bugün kurulu olan çadır bizim ikinci direniş çadırımız. Baktığınız zaman Tes-İş Sendikası 1953’te kuruldu kurulalı ilk çadırı da Yatağan şube kurmuştur. Bizim bir mücadele geleneğimiz var, eylem yapmazsanız, işçinin önüne düşmezseniz işçi sizin önünüze düşer. Dikkat ettiyseniz enerji işçisiyle maden işçisi sürekli birlikte mücadele etmiştir, tek şube gibi hareket etmiştir. Biz her zaman bir elmanın yarısı gibi hareket ettik. Birlikten güç doğuyor, bizim başarımızın sırrı da bu.

– En son Yatağan ve Milas’ta işçilere yönelik bir saldırı yaşandı, orada nasıl bir karşı koyuş gösterdiniz?

– Biz ilk önce AKP İl Başkanından randevu talep ettik, iki ay bize randevu verilmedi. En son Başbakan gelecekti; bizler de ne yapalım diye düşünürken toplanıp AKP il binasının önüne gittik. Polis kortejiyle karşılaştık; işçilerin kararlı duruşu o barikatı yıktı, ikinci kez polis barikatı vardı.

TOMA’larla su sıktılar, yani artık biz ölmeyi göze almıştık. Ertesi gün Milas’a gittik, orada insanlar daha kenetlenmişti, çünkü ciddi bir kitlesellik vardı. Hiç yoksa 6 bin kişi vardı, insanlar birbirinden güç aldı. Orada da bize çok ciddi bir müdahale oldu, biz vatan haini ya da terörist değiliz ki, 5 metre yakından sıkılır mı? TOMA’nın içine biber gazı koymuşlar. Bunların bu müdahalesi bizim daha fazla kenetlenmemizi sağlıyor, bunlar bunun farkında değil. İşçiler yılmıyor, onlar saldırdıkça birbirilerine daha fazla güveniyor.

Bizim içimizde sağcı da var solcu da var ama biz ekmek kavgası veriyoruz. Bizim birinci amacımız buraları kimseye peşkeş çektirmemek, ondan sonra kendi ekmek kavgamızı veririz. Böyle olduğu için birçok emek dostu bize destek veriyor.

 

“Özelleştirme, devlet politikası…”

– Tes-İş başkanı ile sürece dair konuştuk. Sizinle de özelleştirme üzerine biraz konuşalım isterseniz?

Tes-İş Sendikası Yatağan Teşkilat sekreteri Kemal Özcan: 33 yıldır çalışıyorum ben. 20 yıldır da özelleştirme ile ilgili maden ocaklarında, termik santraller satılması sürecini yaşıyoruz. Daha önce bu saldırılar iki kez yaşandı, ikisini de biz Yatağan halkı, işçileri olarak geri püskürttük, hatta 2000 yılında ihalesi bitmiş devir aşamasına gelmişti, biz devir edilmesini engelledik.

Tabii; hükümetler bunu özelleştirmeyi devlet politikası haline getirdi, daha önce başka bir hükümet vardı şimdi ise AKP hükümeti var. AKP iktidarı da aynı şekilde termik santralleri, maden ocaklarını özelleştirmeye devam ediyor. Santrallerin maden ocaklarının peşkeş çekilmesinden vazgeçmedi, satılması dağıtılması şekilde devam ediyor yani para edecek ne varsa elden çıkarıyor. Tabii; biz bu mücadeleyi topyekun yapamadık, işçi sınıfı olarak burada bizim zaafiyetimiz var, herkes kendi sırasını bekledi. Hatırlanacağı üzere Seyitömer, Sivas-Kangal santralleri devredildi, satıldı, Habidabat doğal gaz satıldı, sırasıyla satışa devam ediliyor.

– Özelleştirme işçiler için ne anlama gelmektedir?

– Yani işçilerin sadece kendi çıkarları kendi menfaatleri için mücadele ediyor ya da karşı çıkıyorlar diye düşünebilirler ama bizim sırf bununla ilgili talebimiz yok. Bizim çıkarlarımız korunsun da özelleştirme devam etsin, satılsın, işçilerin hakları korusun, devam etsin de demiyoruz. Biz özelleştirmeye cepheden karşıyız, yani bizlere, işçilere özelleştirme büyük kazanç da sağlayabilir ama bu işletmeleri halkın 90 yıllık birikimleridir, vergileri ile yapılmıştır diye düşünüyoruz. Biz özelleştirmeyi ülkenin bağımsızlığına saldırı, demokrasisine saldırı, emeğine saldırı olarak görüyoruz. Enerji özellikle en önemli iş koludur; düşünün enerjiyi özelleştiriyorlar, yani ülkenin can damarını satmaya kalkıyorlar.

Aynı zamanda özelleştirilen yerlerdeki işçinin emekçinin durumu ortada, ya işsizler ya sendikasız ya 4C’ye mahkûm oluyorlar, iş güvenliği olmuyor. Çok kötü, vahşi koşullarda çalıştırılıyorlar, 8-10 işçinin yapacağını işi bir işçi yapıyor. Zaten Yatağan, Muğla halkı da istemiyor özelleştirmeyi çünkü bu halkın elinden tarım arazileri alındı, maden ocakları, zeytinlikler bitirildi. O günlerden bugünlere geldik; hava kirliliği vardı, arıtma tesisleri yapıldı şimdi yabancı sermayeye satıldı.

Bu halk sıkılmış limona döneceğini biliyor, halk da bizi destekliyor, köylü de bizi destekliyor çünkü tarım yok, hayvancılık yok, tek geçim kaynağı termikte çalışanlar.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu