Dünya

“19 Mayıs kurtuluş savaşının değil Rumlara dönük katliamın başlangıcı”

Zürih’te Pontus Rum/Helen Soykırımı’nın 100. yılı vesilesiyle bir panel düzenlendi. Panelde 19 Mayıs’ın kurtuluş savaşı başlangıcı değil, Pontus Rum soykırımının başlangıcı olduğuna ve Rum kadınların bu dönemde sadece soykırım mağduru olarak değil gerilla olarak anılması gerektiğine vurgu yapıldı

Zürih: Zürih Kaserne Meydanı’nda devam eden 1 Mayıs etkinlikleri kapsamında bugün (5 Mayıs) “Pontus Rum/Helen Soykırımı 100. Yılında Tanınsın” başlıklı bir panel gerçekleştirildi.

Panelde ilk olarak devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenler ile soykırımda katledilenler anısına saygı duruşu yapıldı. Devrimci Karadeniz Gençliği’nin çağrısıyla Partizan, Devrimci Cephe, European Syriac Union, İDHF, İGİF, Partiya Komunista Kurdistan, SYKP ve Zürich Kürt Toplum Merkezi tarafından örgütlenen panelde, saygı duruşunun ardından Pontus Gerçeği kitabının yazarı Tamer Çilingir bir sunum gerçekleştirdi.

“19 Mayıs kurtuluş savaşının değil Rumlara dönük katliamın başlangıcı”

Çilingir sunumunda, Osmanlı’da 1461’de Trabzon’un işgaliyle birlikte tek bir Müslüman’ın dahi yaşamadığı Pontos’da 80 yıl sonraki Osmanlı Tahrir Defterlerini örnek göstererek nüfusun %14’ünün Müslümanlaştırıldığını ve bu sürecin 1918 yılına kadar devam ettiğini, 1918 yılına gelindiğinde Pontos nüfusunun %75’inin Müslüman %25’inin Hristiyan olduğunu anlattı. 1919 19 Mayıs’ında Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının bir kurtuluş savaşının başlangıcı değil Pontoslu Rumlara yönelik soykırımın başlangıç süreci olduğunu vurguladı.

“Hristiyan soykırımının özeti sermayenin müslümanlaştırılmasıdır”

Çilingir, Pontos/Rum soykırımının 1915 yılında gerçekleşen Ermeni ve Süryanilere yönelik soykırımdan bağımsız ele alınamayacağını; bunun sermayenin Müslümanlaştırılması diye özetleyebileceğimiz büyük Hristiyan soykırımının son etabı olduğunu söyledi.

1923 yılında Lozan’da TC ve Yunanistan devletleri arasında imzalanan adına “mübadele” denilen zorunlu sürgün anlaşmasıyla Türkiye’den bir milyon iki yüz elli bin Ortodoks Hristiyan’ın Yunanistan’a beş yüz bin Müslümanın da Yunanistan’dan Türkiye’ye sürgün edildiğini ve soykırımın ikinci etabının böyle tamamlandığını belirtti.

“Karadeniz’deki milliyetçilik, asimilasyonunu sonucudur”

Konuşmasının son bölümünde Karadeniz şehirlerindeki Türk milliyetçiliğine vurgu yaparak bunun nedeninin 100 yıl önce yaşanan soykırım ile kimliksizleştirilen Karadeniz insanının uğratıldığı asimilasyon olduğunu kimi örneklerle açıkladı. Çilingir son olarak, Karadeniz bölgesinde yaşayan başta Pontos Rum/Helen halkı olmak üzere birçok ulusun uğratıldığı asimilasyon ile soykırımın devam ettiğini belirterek sunumunu bitirdi.

“Kadınlar yalnızca soykırım mağduru değil, aynı zamanda gerilla oldular”

Ardından söz alan gazeteci Türkan Balaban ise soykırımdan kadınların nasıl etkilendiğine dikkat çekerek, kadınların bu süreçteki mücadelesi üzerine bir sunum yaptı. Balaban, bu soykırımda tecavüze uğrayan, katledilen, kimliksizleştirilen ve dillerini dahi konuşamayan kadınların, yalnızca soykırım mağduru olmadığını aynı zamanda Karadeniz dağlarında savaştığını vurguladı.

Soykırımdan günümüze dek Müslümanlaştırılan, zorla evlendirilen kadınların acılarını dahi açıkça yaşayamadıklarını vurgulayan Balaban, soykırımın, asimilasyonun en çok kadınlar üzerinde uygulandığını ve kadınların bu saldırılara karşı silahlanıp dağlara çıkmak durumunda kaldığını, Karadeniz dağlarında ciddi bir gerilla gücünü oluşturduklarını anlattı.

Son olarak bir şiir dinletisiyle beraber sinevizyon gösterimi izletilirken soykırımın 100. yılında 19 Mayıs günü 14:00’da Kochareal’da gerçekleştirilecek etkinliğe çağrı yapılarak etkinlik sonlandırıldı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu