EkolojiGüncel

YORUM | Bin Pınarlı İda’nın Cengiz Holding ile İmtihanı

"Yaşar Kemal “Bir Ada Hikayesi” üçlemesinde “bin pınarlı İda” olarak tarifler Kazdağlarını. İda havasıyla, suyuyla can verir herşeye. Bin pınarın kurumaması için Kazdağları’nı savunmaya devam!"

2019 yılında uluslararası altın tekelleri Kanadalı Liberty Gold ve Teck Resorurces’tan Cengiz Holding’e 55 milyon dolara satılan Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi’nin ÇED süreci bu sene Ağustos ayında başlatılmıştı.

Birinci yılını geride bırakan Kazdağları Direnişi tüm baskılara rağmen bölge halkının fiili direnişi ile sürerken 15 Eylül günü proje için Bayramiç’in Hacıbekirler Köyü’nde yapılmak istenen ÇED toplantısı halkın tepkisi sonucunda yapılamadı.

Cengiz Holding’in yürüteceği proje 603 hektarlık ormanlık ve tarım arazisini kapsarken 2 yıllık inşaat ve iki yıllık kapatma dönemi hariç 15 yıl faaliyet ömrü biçiliyor.

Yılda 6 milyon, toplamda 90 milyon ton cevher üretimi yapılacağı, toplam pasa (atık) üretiminin ise 105 milyon ton olacağı öngörülen proje, rant ve talan uğruna doğa ve toplumsal yıkımın en somut örneği.

Bu yıkıma karşı çıkanlara binlerce liralık tazminat davaları açılıp devletin yargısı tarafından bu davalar cezayla sonuçlandırılırken ve halkın direnişi eylem yasakları ile karşılaşırken (geçtiğimiz temmuz ayında Kazdağları Direnişi’nin birinci yıldönümünde Çanakkale Valiliği tarafından Çanakkale’de eylem yasağı getirilmişti) Kazdağları’nda yapılmak isteneni ve bu istenene karşı halkın karşı koyuşunu bütünlüklü bir şekilde değerlendirmek farz oluyor.

Bölgede yıllardır yer alan Kanadalı şirketin Cengiz Holding’e satmasıyla gündemleşen Kazdağları, aslında yıllardır üzerindeki tüm canlıların ve doğasının yok olması ile karşı karşıya.

Siyanürle altın arama faaliyetlerinin gerçekleştiği bölgede ağaçlar kesilip bölgede yaşayan canlıların yaşam alanları yok edilirken ekolojik dengeyi alt üst edenler, dün yabancı şirketlerken bugün siyasi iktidarın yandaşı olan bir firma. Kanada ve benzeri devletler bildiğimiz üzere sosyal devlet statüleri ile tanınırlar.

Onlar doğaya ve insana önem verirler; örnek alınasıdırlar (!), bizimki gibi devletlerde CHP gibi sözde muhalefet partilerinin rol modelleri arasındadırlar. Bu statü ezilenlerin sömürüsüz, eşit, özgür ve cinsiyetsiz bir dünya yaratımına hakim sınıf ideolojisi tarafından vurulan bir prangadır esasta.

Nitekim Kanada’nın yıllarca Kazdağları’nda yaptığı sosyal devlet olgusunun sistem için nasıl bir paravan olduğunun resmidir. CHP de bu paravanı kullanma derdindedir, nitekim Kazdağları Direnişi’ndeki rolü de bunu tekrar göstermektedir. Uzun uzun anlatmaya gerek duymadan, geçtiğimiz yıl Çanakkale’de yapılması planlanan Kazdağları Mitingi’ne getirdiği engellemeyi hatırlasak yeterli gibi.

Felaket senaryoları gerçeği sunuyor

Meselenin bu yanı bir kenarda aklımızda bulunsun…

Bugün ise yıkım ve talan hakkı Kanadalı şirketlerden siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen Cengiz Holding’e geçmiş durumda. Kendi sermayesini güçlendirmek adına devletin tüm imkanları seferber ederek ihale fırsatları sunan AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana devasa oranda büyüyen şirketlerin başında Cengiz Holding de bulunuyor.

İş cinayetlerinden yolsuzluğa ve çevre katliamına eli kanlı olan bu şirketlerden biri olarak Cengiz Holding salt projelerin kendisine bağlanması ile değil; hukuki bağlamda da her türlü korunma altına alınmış durumda. Yani çevre mi katlediliyor; direnenlere tazminat cezaları veriliyor… İşçi mi katlediyor; hukuki mücadelenin önü her türlü kesiliyor…

AKP’nin kendi sermayesini yaratmak için “Yürü ya kulum” dediği şirketler arasında yer alan Cengiz Holding’in Kazdağları’ndaki varlığı da bu sermayeyi güçlendirme görevinden başka bir kapıya çıkmıyor elbette. Sermayeyi güçlendirmek ise bildiğimiz gibi para, para ve para anlamına geliyor! Yani doğa ve tüm canlıların esamesi elbette okunmuyor.

Bu bağlamda Kazdağları’nı bekleyen şeyin korkunçluğunu görmek zor değil. Kaz Dağları’nda altın madenlerinin tamamı çalışmaya başladığında 2,5 milyar ton kaya ve toprak işlenecek ve yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılarak cevherin içinde yer alan eser miktardaki altın, cevherden ayrıştırılacak. Bütün bunlar yapılırken madenler için su da gerekecek tabi ki.

Kazdağları bölge dahil, Midilli Adası’na suyuyla can verirken bugünkü haliyle bile susuzluk baş göstermeye başlamışken sonraki aşamalara dair öngörüde bulunmak kolay.

Buna ilişkin de Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli geçtiğimiz yıl eylem planları içinde yer alan “yer altı barajları” lansmanının yaşama geçirilme ihtimalini düşündüğümüzde yerin altının da üstünün de sermayenin hizmetine sunulmasının; Kazdağları’nın yeraltı-üstünün yıkımla yüzyüze bırakılacağının işaretinin verilmesinin yolunun açılacağını söyleyebiliriz.

Biz bu yazıda felaket senaryoları yazma niyetinde değiliz. Ancak bunlar bizi bekleyen gerçekler ve bu gerçeklerden kaçmak mümkün değil. Bu gerçekleri değiştirmek, bu gerçeklerle yüzleşmekle mümkün.

 

Kazdağlarını savunmaya devam!

Kazdağları, mitolojik adıyla İda; Yunan mitolojisinde Zeus’un yaşadığı yerdir ve yine mitolojide burası tanrıların savaşımına sahne olmuştur. Bugün ise burjuvazinin doğaya ve tüm canlılara açtığı savaşımın resmidir.

Ağacı, toprağı ve suyu tarumar edenler, bölgede yaşayan tüm canlıların yaşamını da alt üst etmektedirler. Hayvanların yaşam alanlarını katlederken bölge halkı içinse sosyal, ekonomik ve kültürel olanı köklü bir değişime tabi tutuş söz konusudur.

15 Eylül günü ÇED toplantısı yapmak isteyenlere izin vermeyen bölge halkı bugün havasına, suyuna, ağacına, tüm canlılara sahip çıkmaktadır. İda’nın efsaneleriyle birlikte can bulan kendi kültürlerinin yok olmaması için direnmektedir.

Yaşar Kemal “Bir Ada Hikayesi” üçlemesinde “bin pınarlı İda” olarak tarifler Kazdağlarını. İda havasıyla, suyuyla can verir herşeye. Bin pınarın kurumaması için Kazdağları’nı savunmaya devam!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu