Güncel

Zulüm sürüyor, dayanışmayı büyütelim!

“…

Amacım yaşanan trajediyi fotoğraflarla dünyaya duyurmak. Orada insanlara yardım etmekle, fotoğraf çekmek arasında ikilemler yaşadım. Birçok defa fotoğraf çekmek yerine onlara yardım etmeyi tercih ettim. 10 yıldır fotoğrafçılık yapıyorum ve gerçekten o şartlarda fotoğraf çekmek çok zor. 8 günlük bir çalışma sonucunda yüzlerce fotoğraf çektim. Orada yaşanan trajedi sona erene kadar Şengal’e sık sık gitmeyi düşünüyorum. Orada yazılması gereken binlerce dram var. Şengal katliamı sadece fotoğraflarla anlatılamaz. Çok büyük bir katliam yaşanıyor. Şu anda bütün Êzidiler büyük tehdit altında. Döndüğümden beri her gece rüyalarımda kan ve gözyaşı görüyorum. O acıya katlanmak çok zor.”

IŞİD’in Şengal’e karşı giriştiği saldırıların 6. gününde bölgeye giden fotoğrafçı Selim Yıldız yaşananları böyle özetliyor. Yüzlerce kadının IŞİD’in eline geçmemek için intihar ettiği gerçeğini de teyit eden Yıldız, kadınların aç ve susuz olan çocukları için parmaklarını taşla keserek, akan kanı çocuklarının ağzına damlattığını aktarıyor.

Şu anda Şengal dağında ve buraya yakın bölgelerde kalan Êzidiler var. Önemli bir kısmı YPG-HPG, Şengal Direniş Birlikleri saflarında direnişe katılmış durumda. Ama Şengal halkının büyük bir bölümü, hepsi ardında çok ağır hikâyeler bırakarak, daha ağır hikâyeler yaşayacakları göç yollarındalar.

IŞİD’in saldırılarında binlerce insan hayatını kaybetti, binlerce kadın ve çocuk kaçırıldı, binlerce insandan haber alınamıyor. Ve yine binlercesi de Şengal’den uzak bölgelere göç etti/ediyor. Bu göçler sırasında da yine başta çocuklar olmak üzere çok sayıda insan açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi.

TC’nin yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır!

Dünyanın gözü önünde gerçekleşen katliam insanlığa karşı girişilen büyük bir saldırıyı ifade ediyor. Bölgede taşeron örgütlerle karmaşa yaratan ya da var olan karmaşayı lehine kullanmakta usta olan emperyalistler ve onların uşakları ikiyüzlü tutumlarını sürdürüyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bizzat sayısı belirsiz tırlarla IŞİD’e silah gönderdiği, Türkiye’nin güney sınırının tam anlamıyla bir “yolgeçen” hanına döndüğü ve IŞİD katillerinin akşam gelip dinlenip sabah da savaşmaya gidecek kadar rahat olduğu artık dünyanın bildiği bir gerçekler. Elbette kamuoyunu bu kadar meşgul eden bir meseleye “duyarsız” kalamayacak olan TC yetkilileri göz boyamak için “yaptıkları” şeyleri anlatmaktadır. Ama biz farkındayız ki, TC’nin geçmişte yaptıkları, bugün ve gelecekte yapacaklarının teminatıdır.

90’lı yılların başında Halepçe katliamından Türkiye’ye kaçan Kürtleri sınırdan içeri almayan ve onlara yardım edilmesini engelleyen faşist TC, aynı zamanda oraya türlü baskılarla gönderilen yardımları da sanki kendisi göndermiş gibi göstermişti. Hem dünya kamuoyuna hem de Türkiye halkına “bakın biz ne kadar insani bir devletiz” imajı yaratmaya çalışmıştı. Devlette süreklilik esas olduğu için, bugün de IŞİD’i besleyen TC yine IŞİD’den kaçanlara “el uzatmış” numarası yapıyor. Hâlbuki şu an özellikle Türkiye Kürdistanı’nda devletin bütün engellemelerine rağmen halk tarafından ciddi bir sahiplenme yaratılıyor. Êzidilerin göç ettiği yerlerde belediyeler ve çeşitli örgütler öncülüğünde, bütün imkânlar zorlanarak savaşın sonuçları hafifletilmeye çalışılıyor.

Devlet ise günlerce aç, susuz yol yürüyerek gelenleri pasaportu olmadıkları gerekçesiyle sınırdan geçirmiyor. Kimlik sorunu nedeniyle en ağır hastalar dahi hastanelerde tedavi edilemiyor. Roboskî katliamının yaşandığı bölgeye, günler sonra varan ve Türkiye’ye geçmek isteyen çok sayıda Êzidi bu satırlar yazılırken sınırdaki bekleyişini hala sürdürüyordu.

Haksız savaşa karşı daha fazla çabalayalım!

Devletin ikiyüzlü politikasının yanı sıra, kurulduğu günden bu yana halka aşıladığı şovenizm de kendisini gösteriyor. Medyanın manipülasyonları bunu daha da körüklüyor. Örneğin farklı bir inanç olan ve tam da bunun için hedef olan Êzidilik, “Yezidilik” kavramıyla bilinci olarak karıştırılıyor ve Müslüman halkta düşmanlık yaratılmaya çalışılıyor. Yine bunun da etkisiyle ve Êzidilerin Kürt olmasından dolayı halkımızda “AKP yardım etsin işte” gibi algılar da oluşmakta. Hâlbuki yaşananların, AKP’nin savaş politikalarının bir sonucu olduğu gizlenilmiş oluyor. Ki her şeyi bir kenara bırakılım, yaşanan bir katliam olduğu için bunun için elimizden geleni yapmaya çalışmamız bir vicdani görevken, Türkiye halkının önemli bir kısmının bu gerçeğe yabancılaştırıldığına tanık oluyoruz. Ama son süreçte, Şengal’de yaşananlara bir duyarlılığın geliştiği ve daha fazla algının kırılmaya başlandığını da belirtmek gerekiyor. Bu da daha fazla algının kırılması ve şovenizmin geriletilmesi için olanaklar yaratıyor.

Kendisine insanım, demokratım diyen herkesin devletin ve medyasının Êzidilerle ilgili yanlış bilgiler yaymasıyla, halkta var olan şovenizm nedeniyle oluşmuş algılarla mücadele etmesi gerekiyor. Aynı zamanda savaşın sıcaklığını koruduğu, katliamların sürdüğü ve sonuçlarının da ağırlaştığı bu günlerde dayanışma adına elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor. Dayanışma çağrımızı tekrarlamaya devam edeceğiz, çünkü halklara dönük haksız savaşlara karşı set örebilmenin ve geleceği şimdiden örmenin tek yolu budur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu